MATERYALİST BİR ASIR tarafından zihni maddede boğulmak üzereyken Risale-i Nur’un mânâ âlemine girmek nasip olan her şahıs, dünya tasavvurunda esaslı bir paradigmatik kırılma yaşar. Artık o insan nazarında mevcudat ve hadisat bambaşka ve yepyeni bir boyut kazanmıştır. Vukûfiyet’e hayat veren şey de böyle bir bahtiyarlığa ermiş gençlerin iç dünyalarında yaşadıkları bu esaslı dönüşümleri kaleme dökme çabaları.
Vukûfiyet’in bir önemli özelliği de ifrat ve tefrite düşmeden Risale-i Nur’dan dünyamıza süzülenleri damıtabileceğimiz bir mecra olması. Zira Risale-i Nur adına yazan-çizen kişileri bekleyen iki tehlikeli uç vardır: Ya belli bir merkezi otoritenin manevî baskısı sebebiyle gerçek fikrî özgürlüğü yakalayamama ya da bu “özgürlüğü” yakalayabilmek adına Risale-i Nur’un ruh ve esasını incitebilecek derecede kopuk bir “free style” görünüm. Vukûfiyet’i hem bu fikrî özgürlüğü sağlaması hem de Nur’un esaslarından ayrılmadan yazabilme imkânı tanıması açısından çok değerli buluyorum. Bu manada gayret eden ve üzerimizde emeği geçen isimli-isimsiz bütün kahramanlardan Rabbim ebeden razı olsun.
Abdülhamit Karagiyim
Dimağımdan kalemimin ucuna akan fikriyatımın âleme açılan ayrı bir penceresi “vukufiyet”. Herhangi bir kalıp olmadan, kalıplaştırmadan yazarlarını yazmaya teşvik eden, dinlemeye dahi tahammülün olmadığı ahir zamanda okumaya ve yazmaya meylettiren, güzel insanlar, güzel yazılar topluluğu.
Yusuf Çayabatmaz
Vukûfiyet benim için konuşmayı öğrendiğim aile, okumayı öğrendiğim sınıf, yazmayı öğrendiğim kalem gibi.
Ali Osman Çetin
Bir konuyu ne derece fehmettiğimi o konu hakkında yazarken anlıyorum. Yazarken kendimi eksik hissettiğim noktalarda okumalar yapmam gerektiğini hissediyorum. Vukûfiyet’le bunun ne alakası mı var?
Vukûfiyet beni yazmaya teşvik ediyor. Dolayısıyla yazarken okumaya, marifetullahı öğrenmeye sevk ediyor. Okudukça da nüfus-u emmare ve şeytanların sürekli saldırısı altında bulunan imanımı daha iyi muhafaza ettiğime/edeceğime inanıyorum. Ayrıca marifetullah ilmini tahsilde yalnız olmadığımı görüyorum sitede yazan abi ve kardeşlerimi gördükçe. Geniş yelpazede tefekkürlerin paylaşıldığı böyle bir siteye hep ihtiyacımız var. Sitenin faaliyetine devam etmesinde emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
Faruk Erdem
Vukûfiyet her şeyden önce sadece bu kelime dahi çok derin ve ulvi manalar ihtiva eder benim âleminde. Vukûfiyet hür bir şekilde fikirlerin izharı ve yeni kabiliyetlerin inkişafına vesile olması gibi âli gayeler için açıldı. Dile kolay beş yıl geçti ve bu süre zarfında gayesine muvafık olarak istikrarla devam etti ve inşallah muvaffak da oldu. Bu sitenin açılması ve varlığı için ayrıca bedel ödeyen, yazılarla –imlasıyla dahi– alakadar olan, hem hayatlarında hem de bu zeminde her fikre açık olup kabiliyetlerin inkışaf ve imbisatını dert edinen bütün ağabey ve kardeşlerime teşekkür ediyorum. Vukûfiyeti en iyi tarif eden “Bizler öyle bir davaya hayatımızı vakfetmişiz ki…” diye başlayan kendi tarifidir. Nice beşinci yıllara inşallah…
İsmail Kartal
Abilerimizin gençlerin ve vakıfların yazılarını, tefekkürlerini paylaşabileceği bir ortam oluşturma düşüncesini daha dün gibi hatırlıyorum. Bu düşüncenin meyveye dönüşmesiydi Vukûfiyet. 1 Ocak 2014’te ilk Vukûfiyet yazısının ardından 2 Ocak 2014’de Vukûfiyet’te benim ilk yazım “Fikrimiz ne durumda?” paylaşılmıştı. İkincisi de “Herkesin bir hatırası var”dı. Üzerinden beş yıl geçmiş. Fikrimin Vukûfiyet yazarları ve yazıları sayesinde aynı yerde olmadığını açıkça ifade edebilirim. İlk günden bugüne birçok tefekkürleri okuyup istifade ettik ve etmeye devam edeceğiz inşallah. Hatıralara ise her geçen gün bir yenisi eklendi. Şimdi bile beş yılın yaşanmışlıkları Vukûfiyet bağlamında film şeridi gibi hafızamda canlı. Beşinci yılında takip edenlere eskiden de söylediğim gibi tekrar söyleyeyim, siz de yazarsınız!
Mehmet Kaplan
Vukûfiyet’e ilk yazmaya başladığımda, öncesinde yazdığım birkaç yazı olmakla beraber, yazı yazmak ciddi manada zihnimde değildi. Vukûfiyet yazı yazmaya teşvik etmekle kalmadı, yazı yazmanın ne kadar zor bir iş olduğunu da bana gösterdi. Vukûfiyet amatör bir yazar olarak bana yazılarımı insanlara sunabileceğim ve onlardan dönüt alabileceğim bir ortam sağladı. Böylece hem kendimi yazı yazma noktasında geliştirdim hem de düşüncelerimin ne manalara geldiklerini başka insanların gözünden görebildim. Bu noktalardan Vukûfiyet varlığına şükrettiğim bir site oldu.
Aziz Muhammed Akkaya
Genel olarak yazı yazmanın bir anlama ve okuma biçimi olduğunu düşünüyorum. Risale-i Nur okumaları için de bilhassa geçerlidir bu. Vukûfiyet bu anlamda okuduklarımı, anladıklarımı paylaştığım ve diğer arkadaşların/abilerin hisselerine düşenleri okuduğum bir platform olması açısından önemli benim için. Şunu da eklemek isterim: “Vukûfiyet” yolculuğu bitmeyen bir yolculuktur, ömrümüzün sonuna kadar iman hakikatlerine biraz daha vâkıf olmaya çalışmak gibi bir gayretimiz olmalı.
Fatih Çınar
Gençleri yazarlığa adım attıran ve teşvik eden, düşünce dünyasını geliştiren ve farklı tefekkürlere kapı açan bir platform.
Bilal Cebe
Meşhurdur: Söz uçar, yazı kalır. Vukûfiyet benim için düşüncelerimi yazıp paylaşabildiğim ve sonra geçmiş yazılarıma bakarak kendimi ve düşüncelerimi muhasebe edebildiğim bir yer. Bazıları bunu günlük tutarak da yapabileceğimi düşünebilir ama kendine konuşmak ile milyonlarca insanın ulaşabileceği bir yerde konuşmak bunun günlükten en büyük farkı. İnşallah yeni genç yazarlarla, yeni düşüncelerle hayatımıza zenginlik katmaya devam eder.
Tevfik Ertem
Bir site açılacak haberi aldık. Başta Risale-i Nur mihenkli düşünceler olarak serbest konularda yazılar yayımlanacakmış. Sevindim, güzel bir platformdu. Bilhassa manevi konularda ihtisaslaşma sağlaması ve fikir dünyamda hakikatleri taharri etmekte severek takip ettiğim, benim de yazı/şiirlerle dahil olmaya çalıştığım bir zemin.
Destan Şahlan
Vukûfiyet kendini bir yolcu olarak tanımlayan şahsımın yolculuklarından bir yolculuğu olan anlamlandırma yolculuğumun hem bir şâhidi hem de bu yolculuğun tezâhür etmiş hâli.
Hilmi Karaca
Risale-i Nur’un, tilmizlerine kazandırdığı en temel dört özellikten biri de tefekkürdür. Tefekkür insanın kendisini, kâinatı ve yaratıcısını keşfetme yolculuğudur. Yazı ise bu tefekkürü sistemli ve disiplinli bir metotla gerçekleştirmesidir. Ayrıca kaleme aldıklarını –faydalarıyla ya da eleştiriye açık yönleriyle– başkalarıyla paylaşmasıdır. Bu manada yazmak ciddi bir çabadır ve de büyük bir cesarettir. Diğer taraftan ise yazı hissiyat ve tefekküratı mihenge de vurmak manasındadır. Bu manada Vukûfiyet’i benim ve kıymet verdiğim hakikat yoldaşlarım için samimi, duru, feyizli, ivazsız bir zemin olarak görüyorum. Zorlama yazıların değil yaşama niyeti taşınanların ve yaşananların kaleme alındığı, herkese yirmi dört saat açık bir paylaşım zeminidir Vukûfiyet. Niceliğin değil niteliğin önemsendiği bu nurani meclisin nice feyizli, bereketli ve hikmetli tefekkürlere vesile olması duasıyla…
Mustafa Said İşeri