Bir azlin düşündürdükleri

Bir azlin düşündürdükleri

BAYRAM ZİYARETİ için doğup büyüdüğüm şehre doğru yola çıktığımızda, cuma namazını o hutbenin okunduğu camide kılacağımızı henüz bilmiyorduk. Kervanın yolda düzülmesi misali, namazla ilgili kararımız yol esnasında tebellür etmişti. Cuma namazını güzergahımızda bulunan camide kılacaktık. Vakitlice geldiğimiz camide hoca efendi güzel bir üslupla vaazını veriyordu. Ardından ezan, ilk sünnet ve bu yazının ilham kaynağı olan hutbe. İmamın minberden aktardığı o çarpıcı anekdotu duyduğumda, telefonumu hızlıca açıp unutmamak için not defterime kaydetme ihtiyacı hissetmiştim. Gerçi ilk defa duyuyor değildim bu hadiseyi fakat zamanla hafızamdaki yerinde yeller esmeye başlamıştı. Hatırımda kalması için satırlara da yansımalıydı. Benim gibi çokların da muzdarip olduğu bir meseleye dair ibretlik dersler içeren bu hadisede ortaya konan ölçüler, daha çok bilinmeli, daha çok anlatılmalı ve daha çok yaşanmalıydı.

Hadise, Yermük Savaşı’nda cereyan etmekte. Aktörler, Halife Hazret-i Ömer radıyallahü anh, onun Seyfullah lakaplı komutanı Halid bin Velid radıyallahü anh ve aşere-i mübeşşereden olan Ebu Ubeyde bin Cerrah radıyallahü anh. Ordu cephede iken Halife Ömer radıyallahü anhtan bir mektup gelir. Belki de en beklenmedik anda, o esnada anlaşılması zor bir karar vardır o mektupta. Müslümanlara kılıcıyla verdiği zararları yine kılıcıyla nice zaferler elde ederek telafi eden komutan Halid bin Velid radıyallahü anh görevinden azledilerek yerine Ebu Ubeyde radıyallahü anh tayin edilmiştir. Kaynaklarda bu azlin sebebiyle ilgili farklı anlatımlar olmakla birlikte muteber sayılan rivayetlerin birinde bugünümüze de ışık tutan ince bir tevhid dersi vardır. Mektuptan iki yıl sonra, azlinin sebebini öğrenmek isteyen Halid bin Velid radıyallahü anh, Hazret-i Ömer radıyallahü anhtan şu cevabı alacaktır:

Ey Halid! Vallahi ben seni yanlış bir şey yaptığından ya da hatalı bir olaya sebep olduğundan dolayı azletmiş değilim. Seni görevden alışımın tek nedeni vardır. O da: Sizler Allah’ın yardımı ve lütfu ile zaferler kazanıyordunuz. Halk bu kazanılan zaferleri senin şahsına bağlamaya başladı. Öyle sözler halk arasında dolaşıyordu ki ben senin bir efsaneye dönüşmenden korktum. Sen de, ben de biliyoruz ki bize zaferler bahşeden sadece Allah’tır. Allah’a ait bu alanın bir beşere hasredilmesine meydan veremezdim. İşte ey Seyfullah, seni bunun için azlettim.

“Zaferleri bir şahsa bağlama” düşüncesi bütün hızıyla devam ettiğine göre, zihinlerde oluşan bir yanılgının sembolik yıkımı olarak okuyabileceğimiz bu hadiseden şüphesiz ki alacağımız dersler vardır. Halk arasında Halid bin Velid radıyallahü anhı efsaneye dönüştüren sözlerin benzerlerini, bugün de çeşitli isimler hakkında işitiyor oluşumuz, bu imtihanın zamanımıza yansıyan veçhesidir. Zaferleri Allah’tan değil de kendisinden bildiğimiz Halid kim ise bizim dünyamızda, onun manevî azlini hem yatay düzlemde hem de dikey düzlemde[1] gerçekleştirmeliyiz öyleyse. Hazret-i Ömer radıyallahü anhın tasarrufundan alacağımız derslerden biri de, halk arasında dolaşan sözlerin itikadî bir tehlikenin belirtisi olarak dikkate alınmasının gerektiğidir. Zira “büyük bir cemaatin mesaisine terettüp eden –hasenatı intaç eden– semeratı bir şahsa isnad ve ona mal” etmek şirk-i hafî içeren bir zulümdür. Neden mi?

Çünkü bir cemaatin cüz-i ihtiyârîsiyle kesbettikleri mahsulâtı bir şahsa atfetmek, o şahsın, icad derecesinde harikulâde bir kudrete mâlik olduğuna delâlet eder. Hatta eski Yunanîlerin ve Vesenîlerin ilâheleri böyle zalimane tasavvurat-ı şeytaniyenin mahsulüdür.[2]

Efsaneleştirdiğimiz isimleri onlara atfettiğimiz zaferlerden manevî olarak azlettiğimizde istikamete bir adım daha yaklaşacağımızı ümit edebiliriz.


[1] “Ayrıca, küffâra karşı cihad eden ordunun kazandığı zaferler tek bir adama, komutana, hem de hayatta iken Resûlullah aleyhissalâtu vesselamın ‘Allah’ın kılıçlarından bir kılıç’ diye övdüğü harp dehası Halid b. Velid’e yazılır hale geldiğinde, bunda hem bütün ordunun himmetine ve mücahedesine karşı ‘yatay düzlemde’ bir haksızlık, hem de son tahlilde ‘neticeyi yaratanın, zaferi kazandıranın’ âlemler Rabbi olduğu hakikatinden gaflete götüren ‘dikey düzlemde’ bir haksızlık görerek, halife Hz. Ömer’in Halid’i azletmesindeki hikmet neyin nesiydi? Ya bu durumda yine kazanılan zaferler?” Bkz. Metin Karabaşoğlu, “‘Tek adam’a karşı ‘tek adam’lar”, Karakalem, https://www.karakalem.net/?8626

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Hubab, http://www.erisale.com/#content.tr.5.115

Share

One thought on “Bir azlin düşündürdükleri

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.