Evet, hakikat ve maslahat sulhtur. Çünki ecel birdir, değişmez. O maktul herhalde ecel geldiğinden daha ziyade kalmayacaktı. O katil ise o kaza-i İlahiyeye vasıta olmuş. Eğer barışmak olmazsa, iki taraf da daima korku ve intikam azabını çekerler.
(Sözler, s. 152.)
On Üçüncü Söz’ün İkinci Makamında yer alan bu pasajı okurken kader meselesinin çok yönlülüğü aklıma geldi. Kadere iman sayesinde, hem geçmişte yaşadığımız üzüntülere karşı dayanma gücü elde etmiş oluyoruz hem de üstümüze yüklenmiş sorumluluktan kaçmamış oluyoruz.
Ancak bu durum, ilk bakışta çelişkiymiş gibi görünmektedir. Yani, bu kader meselesini canımız nasıl isterse o yöne çekiyoruz ve üzüntülerimizdeki sorumluluğu üzerimizden atmak için kullanıyoruz gibi oluyor. Diğer yandan da, aynı kader meselesi içinde, sorumluluktan söz ediyoruz.
Birçok ateistin de İslamiyet’e olan eleştirileri, imanın ve İslamiyet’in hakikatleri içinde görülen çelişkiler üzerinden yol bulmaktadır. Peki gerçekten İslamiyet çelişkiler dini midir?
Bu soruyu cevaplayabilmek için insana ve hayatına bakmamız gerekir. İnsan denen varlık, bu dünyada birçok değişik durumlara maruz kalır. Sevdiği ölür, sınavda başarılı olur, arkadaşıyla kavga eder vb… Bu durumların hepsinde de değişik ve farklı duygular deneyimler; ve bazen bu duygular birbirine zıtmış gibidir.
Yani insan çok kompleks bir varlıktır ve birbiriyle çelişir gibi durumlara maruz kalır. İnsanoğlu, bütün bu karışık ve çelişik durumlara karşı bir tavır takınması gerekir, daha da önemlisi doğru tavır takınması gerekir. İslamiyet, insaniyet-i kübra olması cihetiyle, insanın her durumuna karşı, onun hangi tavrı takınması gerektiğine dair söyleyecekleri vardır. İnsanın yaşadığı durumlar karışık ve çelişkili olduğu için de, İslamiyet’in söylediği şeyler de çelişkili ve karışık olmaktadır. Ancak bu hükümlerin her biri farklı koşullarda uygulanmak içindir.
Bu açıdan düşündüğümüzde, evet İslamiyet çelişkiler dinidir çünkü İslamiyet, hayatı çelişkilerle yoğrulmuş ve akla karanın, acıyla tatlının, iyiyle kötünün iç içe girdiği kesret alemine gönderilmiş olan insanoğluna indirilmiş bir dindir. Bu yüzden de içinde -zahiren- çelişkiler olması gayet normaldir hatta hikmettir.
- Risale-i Nur’da Yol - 29 Nisan 2021
- Günah (2): günah nedir? - 27 Ocak 2019
- Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı - 25 Temmuz 2018
Aziz’im çok güzel bir damar yakalamışsın bence…devam ettirseydin keşke..ya da devam yazılarını bekleriz 🙂
Bayrağı size verdim abi, siz devam ettirin 🙂
Aziz kardeşim, çelişki kavramını çok çelişkili kullanmışsın. Burada -bana kalırsa- zahiri olarak çelişkili, hakikatte çelişkisiz olan “şey”leri başka bir kavram altında toparlamak gerekirdi. Aksi halde, her ne kadar bunu kastetmemiş olsan bile, İslamiyet dininde gerçek anlamda çelişkiler olduğunu iddia etmiş gibi oluyorsun. Yazılarının devamını dilerim. Eline sağlık.
İslamiyetin şehadet veya kesret alemine bakan yüzü, bu alemlerin yüzleri karışık ve çelişkili olduğundan çelişkili olarak yansımaktadır. İslamiyetin kesret alemine bakan kısmında çelişki gibi görünen durumlar olmasaydı bu hakikatle çelişirdi sanırım.
yorumlar için teşekkür ederim
Dusunerek helesi boylesi guzel bir konuda dusunerek paylasim yaptigin icin tebrik ederim. Bir bakima dusunerek Kuranin defalarca tekrarlanmis bir emrini yerine getirmis oldun. Kanaatim o ki bu dusunme fiilinin ve ayrica paylasmanin mukafatida coktur.
Celiski ile ilgili aklima bir ornek ve soru geldi paylasmak isterim: Ortada aslinda sadece bir hakikat (islamiyet) var ve onu cevreleyen aynalar(insanlar) var. Aynanin kimisi eyri buyru, kimisi kirli kimisi kara. Dolayisyla her bir aynada hakikat (islamiyet) bir baska gorunuyor. Celiski burda. Kuran bir tanedir yorumu bin tanedir. Bu durumda Islamiyette celis ki var diyebilir miyiz? Soruyu dahildekilere soracak olursam, celiski islamiyette mi, muslumanlarda mi?
Bir Soru: Bence burda cok net bir TESHIS var. Gunumuzde muslumanlarin en muhim kanayan yaralarindan birine isaret etmisin. Celiski! En nihayetinde birinin ak dedigine otekisi kara diyor ve bunu bir sekilde delillendirebiliyor? Nedir bu isin cozumu? Bu celiskilerin varligini kabul edip bolunmeye, ayrilmaya parcalanmaya kan akitmaya devam mi edecek muslumanlar? Yoksa dusunup tefekkur edip akil edip bu problemin bir cozumunu bulup ve en ozunde celiskinin olmadigini ispatlayip (gercek, sade, dokunulmamis, saf islamiyete ulasma yollarini, metodlarini murad ediyorum) bu problemlere bir son mu verecek?
Tesekkurler…
örneğiniz çok güzel olmuş. Hakikat aleminden kesret alemine geçerken manalar herbir varlığın kabiliyetine göre bizim gözümüze görünüyor. Ancak kaynakları aynı diyebiliriz.
Sorunuza gelince, keşke cevabını bilsem, bilsek. Benim de dünyamda büyük yer eden bir soru. Belki de, bu dünya kesret aleminden ayrılamadığı için bu tip durumlar hiçbir zaman sıfıra indirgenemez. Ancak belki yönümüzü hakikat alemlerine çevirip daha bütüncül bakabilirsek olaylara, daha yerinde kararlar ve davranışlar sergileyebiliriz sanırım.
“Gerçek, sade, dokunulmamış, saf İslamiyete ulaşma yolları” çok ucu açık bir tarif olmuş sanki…mealcilik akımını çağrıştırıyor…
En büyük çelişki insanın kendi fıtratıyla yaşadığı çelişki