Düşünce çekirdekleri-6: İlme ve hikmete dair

Düşünce çekirdekleri-6: İlme ve hikmete dair

HAKİKAT İLMİNİ, hakikî hikmeti istersen Cenab-ı Hakkın marifetini kazan. Çünkü bütün hakâik-i mevcûdat, ism-i Hakk’ın şuââtı ve esmâsının tezâhürâtı ve sıfâtının tecelliyâtıdırlar. Maddî ve mânevî, cevherî-a’razî her bir şeyin, her bir insanın hakikati birer ismin nuruna dayanır ve hakikatine istinâd ederler. Yoksa hakikatsiz, ehemmiyetsiz bir sûrettir.
Sözler, Yirmi Altıncı Söz

Bir ifade-i meram: Biliyorum ki ciğerimiz havaya, midemiz gıdaya aç yaratıldığı gibi aklımız da ilim ve hikmete muhtaç bir surette yaratılmış. Aklımızı fâni dünyanın fenâ işleri işgal etmediği sürece bu ihtiyacı hissederiz. Bu nedenle âlim olmasak da ilim ve hikmet üzerine tefekkür etmeden duramayız. Ben de ara sıra aklıma misafir gelen bazı fikirleri, not almak suretiyle sabitleyerek kendim için işaret taşları yapmak istedim. Dolayısıyla “Muhatabım, yine benim. Sen ise ey kāri müstemisin. Müstemiin tenkide hakkı yoktur; beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez.Sözler, Lemaat.


1) Cemil Meriç biyografisini okuyorum… O ve onun gibi mütefekkirlerin ne tür sınavlar vererek bu noktaya geldiğini bilmek çok önemli. Bu nedenle şu kısmı iktibas etmek istedim:

Elit pastanesinin müdavimlerinden Sarah Birsel: ‘Elit’e gelenlerin en kültürlüsü, en bilgilisi Cemil Meriç’ti. Fransızcanın elenikasını bilir, gece gündüz de okurdu. Bu yüzden gözlerinin gücünü her gün biraz daha yitirirdi. Ne var ki o buna hiç aldırmaz, odasında masasının üzerine sandalyeyi koyar, kendide sandalyeye çıkarak kitabını ampule 30 santim uzaklıkta okurdu. Bunu, elektrik ampulünü aşağıya kadar iletecek kordona verebileceği parası olmadığı için yapardı. Bunca parasız oluşunun nedeni ise eline geçen paranın tümünü kitaba yatırması idi.’”
(İslâm Yaşar, Kültürümüzün Kırk Ambarı: Cemil Meriç)

(5 Kasım 2013)


2) Pascal’ın ifade ettiği bu nokta dikkat çekici:

Akıl sizi inanmaya sevk ettiği halde yine de inanamadığınıza göre, inanmaya muktedir olamayışınız, ihtiraslarımızdan dolayıdır. Öyleyse Allah’ın varlığı hakkındaki delillerin sayısını çoğaltmakla değil, ihtiraslarınızın sayısını azaltmakla iman ve itikad sahibi olmaya çalışınız.

(Blaise Pascal, Düşünceler)

(21 Ocak 2014)


3) Acayip bir hal!

Fikir üreten değil sadece fikir taşıyan, akleden değil sadece nakleden biri olmanın ne kadar kötü tezahürleri olduğunu her alanda görüyoruz, yine de ders alamıyoruz.

Şuurumuzu mu kapatmışlar?

(10 Ekim 2014)


4) Benim için büyük düşünür; eli çenesinde karamsar bakış atan değil, bakışıyla insana hayat sevinci saçandır.

(4 Nisan 2015)


5) Üç aşama:

  • Maddiyatın içine daha fazla gömülme
  • Hakikat fikrinden daha çok uzaklaşma
  • Kendi doğrusunu mahz-ı hakikat sanma

(4 Aralık 2015)


6) Yirmi Dördüncü Söz’ün İkinci Dal’ını ne zaman okusam içimde bir ferahlık, bir genişleme oluyor. Nefsimin dar bir patikaya çevirdiği hakikat yolunu İkinci Dal genişletiyor da genişletiyor…

(12 Şubat 2016)


7) Karun “O (servet) ancak bendeki ilim sebebiyle bana verildi” derken “ûtîtu” yani “verildi” diyerek verenin Allah olduğunu kabul ediyordu etmesine. Ancak verilme sebebini Rabbinin rahmet ve ikramı değil kendi ilim ve iktidarı olarak değerlendirerek küfrâna sapıyordu. Yani şunu unutmamalı ki bir Yaratıcı’yı kabulle iş bitmiyor. Şahsi olsun kolektif olsun nefsî iddialarından arınmadığı müddetçe sapma riski hep mevcut.

Allah muhafaza…

(14 Kasım 2016)


8) Muhakemesiz mübareklikler de, tenkid ve tahkir yüklü muhakemeler de bizi işba’ etmiyor. Hem Hakîm’e hem Rahîm’e ayinedarlık isteriz!

(22 Aralık 2016)


9) Yaşayışınla tefsir edemediğin hakikatin dille telaffuzu tesirini de güdük bırakır.

(11 Şubat 2017)


10) Bazı kitaplar vardır, insanın gözündeki perdeyi kaldırır. Bazı kitaplar da vardır, insanın gözüne bir perde daha çeker.

Okumalı, ama ne okuduğunun şuurunda olarak…

(9 Kasım 2017)


11) Bakış açımızı ne şekillendiriyor?

Bu dünyada hakaik-i nisbiye dünyası olduğundanmutlak hayır veya mutlak şer yok. Herkesi ve her şeyi artı ve eksisiyle beraber tartmalı, ona göre karar vermeli.

Mesela tüm mesaisini hükümete övmeye ayıranların övgüsü de, tüm mesaisini hükümete sövmeye ayıranların sövgüsü dengeden ve hakikatten yoksun.

Diğer yandan herkesin artı veya eksi anlayışı kendine göre oluyor. Kimisi için artı olan bir durum kimisi için anlamsız/nötr, kimisi içinse kocaman bir eksi.

Zira düşüncelerimiz kuvvetini hangi muhitten alıyorsa, artı-eksi kriterlerimiz de ona göre şekilleniyor. Bu yüzden düşüncelerimize şekil veren sağlam mihenk noktaları edinmeli. Böylece söylediğimiz sözler havada kalmaya mahkum olmaz.

Muhakkikin şe’ni, gavvas olmak, zamanın tesiratından tecerrüd etmek, mazinin a’mâkına girmek, mantığın terazisiyle tartmak, herşeyin menbaını bulmaktır.
Muhakemât

(13 Kasım 2017)


12) Hz. Ali (ra) ile İbn Abbas (ra) arasında geçen bu muhavere, sünnetin merkeziliği ve sünnetsiz İslâm dayatmasının ne derece tehlikeli olduğu hakkında fikir veriyor:

Hz Ali (ra): Haricîlerle münakaşa ederken Kur’ân’dan delil getirme.

İbn Abbas (ra): Niçin ey mü’minlerin emiri? Ben Kur’ân’ı onlardan daha iyi bilirim; Kur’ân bizim hanelerimizde nâzil oldu!

Hz. Ali (ra): Doğru söylüyorsun; ancak Kur’ân ayetleri çok anlamlı bir yapıya sahiptir (hammâlun zû vücûh). Binaenaleyh sen (davanı isbat için) bir ayet okursun, onlar da (kendi davalarını destekleyecek) başka bir ayet okur. Onun için onlarla münakaşa ederken Sünnetlerden delil getir. Sünnetlerden (yorum ve tevil yoluyla) kaçamazlar.

Tarih kaynakları, İbn Abbas’ın (ra) sünnet ve sîretten deliller getirerek binlerce haricînin tevbe edip Hz. Ali’nin (ra) safına geçmesini sağladığını kaydeder.
(Ebubekir Sifil, İhya ve İnşa)

(17 Aralık 2017)


13) Düşünce kelimelerle kalıba girer. Zihin dünyalarında “başkalarının” kelimeleriyle düşünenler, asla “kendileri” olarak konuşamazlar.

(16 Mart 2018)


14) Bilgili ama şefkatsizse kork.

Bilgisiz ama şefkatliyse dikkat et.

Hem bilgisiz hem şefkatsizse kaç.

Hem bilgili hem şefkatliyse yapış.

(23 Mart 2018)


15) Kıt aklımla görebildiğim şöyle bir durum var: Bir zamanlar üstadlarıyla mürşidâne ilişki kuran bazıları, daha sonra nefis ve enaniyetlerinin saptırmasıyla üstadlarıyla kurdukları ilişkilerinde evvela muterizâne, ardından münkidâne ve nihayet münkirâne bir yola savruluyorlar. Hafazanallah!

(3 Eylül 2018)


16) Efendimiz aleyhissalâtu vesselâmın faydalı ilim talep etmesi, muhaddislerin bu hadis üzerine yaptıkları yorumlar ve kendi okuma/gözlemlerim neticesinde şöyle bir kanaat edindim: Eğer bir kişinin ilmi onda ilmiyle amel edebilme cehdi meydana getiriyor, ilminin yanında cehlinin ne kadar yüksek olduğunu fark ettiriyor, ilmi veren Allah’a karşı mahcubiyet duygusunu artırıyorsa o hayırlı ilimdir, şükür ve tevazu gerektirir. İstikamet aksi yöndeyse o hayırsız ilimdir, istiğfar ve muhasebe-i nefs gerektirir.

(22 Kasım 2018)


17) Bugün “özgür bir akıl” ile düşündüğünü sanan nice düşünürlerin zihni, çoğu modern dönem sonrası ortaya çıkan inorganik ideolojilerle kayıtlı. Bilimselcilik/scientism, ilerlemecilik/the idea of progress, bireyselcilik/individualism, dünyevileşme/secularism vs…

Gerçek özgürlük, beşerî herhangi bir müdahaleye uğramamış, tamamen organik, saf vahiy olan Kur’ân’a muhatap olarak fikir üretebilen ve onlara talebe olabilenlerindir.

(13 Eylül 2019)


18) Eğer edindiğimiz mülk, başardığımız iş, okuduğumuz kitap, sahip olduğumuz bilgi, yazdığımız yazı vb. şeyleri arttıkça mahcûbiyetimiz değil de kibrimiz artıyorsa, biz bir yerlerde denklemi yanlış kurmuşuz demektir. Şöyle ki: Onları bize nasip eden Alîm-i Mutlak’tır. Ve bize olan nimetlerini kendimizi yukarıda görüp insanlara tepeden bakalım diye nasip etmediği kesindir. Belki de nasip ettikleriyle O’na karşı olan şükrümüzü ve mahcûbiyetimizi artırıp başka insanlara da bu yolla hizmetkâr olmamızı istemektedir. Bunu beceremeyen gittikçe Kârunlaşıyor demektir.

Elhâsıl: Karun tarihî bir kişilikten ibaret değildir. Her nefis potansiyel bir karundur. Rabbim bizleri nefsimizin şerrinden emîn eylesin.

(22 Nisan 2020)


19) Şu cümle “bir açıdan” düşünce tarihinin özeti gibi: “Gördüğün doğrudur fakat hükmün yanlıştır.Mektubat

Zira: “Hakikat-i mutlaka, mukayyet enzar ile ihata edilmez.Sözler

Daire-i esbaba bakan hikmeti de: “Hakikat-i külliyenin, cüz’î zihniyle yalnız bir iki tarafını tamamen görür, onunla meşgul olur, onda hapsolur.” Sözler

Sonuç: “Kur’an gibi bir nazar-ı küllî lâzım ki ihata etsin.” Sözler

(3 Temmuz 2020)


20) Tahkik taklidi kırıyorsa meşrû, şefkati kırıyorsa gayrimeşrudur.

(7 Eylül 2020)


21) Aklı bir eve, fikirleri de misafirlere benzetirsek; insan akıl evine gelen fikir misafirlerine çok iyi davranmalı. Zira o misafirler saygıda kusur ettikçe kaçarlar, iyi ağırlandıkları eve ise sürekli gelmek isterler.

(1 Aralık 2020)


22) Çocuklardaki bazı filozof hasletleri:

Günlük hayattaki gereksiz işlere kafa yormazlar.

Varlıklar hakkında merak doludurlar: “Bu ne? Şu ne?”

Merak ettikleri sorunun üstünü örtmez, cevabını bulana kadar gayret ederler.

Arada küsseler bile kin tutmanın ne kadar gereksiz olduğunu (fıtraten) bilirler.

(23 Aralık 2020)


23) Temel itikadî meselelere ilişen bir durum olmadığı sürece Müslümanlar arasındaki fikir ayrılıklarına “mânevî zenginlik” olarak bakılmalı. Aksi takdirde suizannın, tartışmaların, kavgaların, kalbî soğukluğun, gıybetin ve sair arızaların sonu gelmez. İslâm ittihadı da hayal olarak kalmaya devam eder. İslâm’ın derdiyle dertlendiğini söyleyenlerin kulakları çınlasın…

(21 Şubat 2021)


24) Eğer ki kişinin ilmi kalbine haşyet, nefsine terbiye, aklına istikamet vermiyorsa, o ilim insana yüktür, hem de ağır bir yük. Öyle ki bu yük bir süre sonra sahibini enaniyet çukuruna gömer. Bu nedenle emniyet duygusu getiren cehaletten Allah’a sığındığımız gibi, kibir getiren ilimden de yine O’na sığınırız.

(26 Şubat 2021)


25) ÜÇ YOL

Tahkik etmeden teslim olmak tefrittir.

Tahkikten sonra teslim olamamak ifrattır.

Tahkik ederek teslim olmak hikmettir.


26) Pedagog olmayan biri çocuk hakkında, psikolog olmayan kişi insan hakkında, tabii bilimci olmayan adam kâinat hakkında konuşamaz mı? Eminim ki Fâtır-ı Hakîm olan Yaratıcı, insanı fıtraten bu kadar cahil yaratmış olamaz. Zaten Kur’ân’ında da belirli uzmanlara değil tüm insanlara hitap eder. Onları mütemadiyen düşünmeye, akletmeye davet eder. Buna binaen diyebiliriz ki: Dışarıdan gelen gözlemleri ve içeriden gelen sesleri doğru bir tahlîle tâbi tutabilen her insan, birçok konu hakkında isabetli değerlendirmelerde bulunabilir.

Evet, uzmanlık muhakkak değerli, ancak diktatörlüğe dönüşmedikçe… (İhtisas isteyen ilmî mevzular bahis haricidir.)

(18 Mart 2021)


27) Bir insanın okuduğu kitap sayısı ya da zihnine yığdığı bilgi yığınının artması, ilminin de arttığı anlamına gelmez. İlim ilâhi bir nurdur. Cenab-ı Hakk’ın özel bir mevhibesidir. Kuşatıcıdır. Bütün bilgi yığınlarını birden alevlendirir ve irtibatlandırır. Böylece akla hikmetli bir perspektif sağlar.

(21 Nisan 2021)


28) İlim, sadece Allah katındadır. Ondan nasibimiz olmadığı halde konuşuyorsak ne kadar bedbahtız! Nasibimiz olup da konuşuyorsak ne kadar bahtiyârız!

Allah, katındaki hakiki ilimden nasiplenen ve mûcibince yaşayan kullarından eylesin.

(22 Nisan 2021)


29) Akıl melekesi kalbin nûruyla aydınlanmazsa denetimsiz kalır. Bu halde kişi, her düşüncesinde bir haklılık payı olduğunu düşünür. Cerbeze üretimini düşünce üretimi zanneder. Mânâsız hezeyanlarını fikir işçiliği bilir.

Ger fikret-i beyzâda süveydâ-i kalb olmazsa, halita-i dimağî ilim ve basiret olmaz. Kalpsiz akıl olamaz.” Sözler

(25 Nisan 2021)


30) Tevhid nüktesi: Kendisini ispat için getirilen delili yaratan da Allah’tır.

(8 Temmuz 2021)


31) Bir düstur: Cüz’î meselelerle fazla uğraşanlar, küllî mânâlardan nasiplenemezler.

(22 Temmuz 2021)


32) Aklın incelikleri ile kalbin coşkunlukları dengelendiği ölçüde perdesiz hakikate yaklaşılır.

Terazinin akıl tarafının fazla ağır basması halinde kalpten gelecek birçok feyiz ve ilhamdan mahrum kalınır, insan gitgide çoraklaşır. Kalp tarafının dengeyi bozacak derecede ağır basması halinde ise dakik tefekkür ve muhakeme kabiliyetinde geri düşülür, kişinin söyledikleri, kendisinden başka kimseyi bağlamayacak şekilde şahsîleşir.

O halde hakikat yolcusunun rehberi, Bediüzzaman’ın Nokta Risalesi’nde söylediği şu mihenk olmalıdır: “Nazar-ı aklîyi hads-i kalbiyle birleştirmek…

Hakikat yolu, hassasiyet dolu…

(30 Ağustos 2021)


33) Âlim soruya göre, ârif sorana göre cevap verir.

(31 Ağustos 2021)


34) Hakiki ilim ilahî bir feyiz ve nurdur.

Bu nurun kıymetini bilmeyenler ya da onu kendi menfaatlerine alet edenler, kısa bir süre içinde o feyiz ve nurdan mahrum bırakılır. Kişi kendi bilgi birikimi ve birikintisiyle baş başa kalır. Neticede kendisinden medet umanlara karşı da rezil-rüsva olur.

Allah’ım! Huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” (Müslim, Zikr, 73)

(2 Ekim 2021)


35) Aşağıdaki âyet-i kerimeden anlaşılıyor ki; hakiki ilim isteyen öncelikle hiçbir ilminin olmadığını itiraf edecek. Zira bütün hakikatler O’nun esmâsının tezahürlerinden, sıfatlarının tecellilerinden ibarettir. Dolayısıyla mevcudat kendi başına bir hiçtir. Demek ki O’nun Alîm ve Hakîm gibi isimlerinden nasibi olamayanlar, bilgi sahibi olsalar da asla “ilim” sahibi olamazlar.

سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَۤا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Subhânsın yâ Rab! Bizim için senin bize bildirdiğinden başka ilim ne mümkin, o alîm, hakîm sen, şüphesiz sensin.” Bakara, 2/32. (Elmalılı meali.)

(13 Ekim 2021)

Abdülhamid Karagiyim
Latest posts by Abdülhamid Karagiyim (see all)
Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.