Eski zamanların birinde, Osmanlı devletinin bir şehrinde bir papaz ve bir imam yaşarmış. Buradaki insanlar beraber hayatlarını sürdürmeye devam ederlerken padişahın askerleri gelmişler ve papazı tutuklamışlar. Bunu duyan oradaki Hristiyan halk toplanmışlar ve papazlarını verilecek cezadan kurtarmak ve onu aklamak için ellerinden gelen her şeyi yapmaya karar vermişler ve yapmışlar. Çünkü papazları onlar için çok önemliymiş. Ve eninde sonunda suçsuz papazlarını bu durumdan kurtarıp aklamışlar.
Bu olay üzerinden belli bir süre geçtikten sonra, bu sefer padişahın askerleri bir imamı tutuklamak için gelmişler şehre ve imamı alıp götürmüşler İstanbul’a. Bunu gören ve duyan Müslüman halk, bırakın imamı kurtarmaya çalışmak, arkasından söylenmeye başlamışlar:
“Acaba ne yaptı da askerler onu tutukladı?”
“Bunlar hep böyledir zaten, hem iyi görünürler hem de suç işlerler!”
Ve daha neler neler söylemişler aslında suçsuz olan imamın arkasından. Ve sonunda imamın suçsuz olduğu anlaşılmış ve tekrar geri dönmüş şehrine imam.
Büyük ihtimal hemen hemen herkesin bilgisi vardır ki geçtiğimiz haftalarda üç akademisyen tutuklandı. Bu insanlardan biri benim okulumda ve bölümümde akademisyenlik yapan Esra Mungan. Birçok insan hakkında konuştu, birçok gazete, tv gibi medya kanalıyla haberleri yapıldı. Bunun üzerine söyleyecek çok şey yok. Ama ben bir öğrenci olarak, Esra Mungan hocamın bir öğrencisi olarak, onu seven bir öğrencisi olarak ve onun kendini bana sevdirdiği bir öğrencisi olarak Esra hocamı anlatmak istiyorum.
İstanbul’a yeni gelmiştim ve okulun ilk haftasında büyük bir heyecanla ilk psikoloji dersime girmiştim. Derste gördüğüm kişi birçok insandan farklı biriydi. Şen şakrak kahkahaları, parlayan gözleri, heyecan halleriyle her an biz öğrencilerine bir şeyler katma ve bizi rahat ettirmeyle uğraşan bambaşka bir insandı. Daha sonraları, bu ders benim en keyif aldığım ve neredeyse bağımlı olduğum bir ders oldu. Her derse gittiğimde her şeyi unutup bu insanın bizim ufkumuzu açmak ve derse dikkatimizi çekmek için yaptığı sanatı keyifle izliyordum. Onun dersinde evimde gibiydim ve rahatça istediğim soruyu sorup, aklıma gelen yorumları keyifle paylaşabiliyordum. Öğrencilerinin sorunlarını içtenlikle dinleyen ve çözmek için büyük çaba sarf eden özel bir insandı Esra hoca. Daha sonraları, dersini almazken bile, yanına gittiğimde bana yardım eden ve bana enerji ve şevk veren bir insan olarak tanıdım onu.
Esra hocam, değil bir diğer insana zarar vermek, zannını dahi taşımayan, bir karıncaya zarar vermemek için yolunu değiştirecek biridir. Benim İstanbul’a, okula ve bölüme alışmamda en büyük rolü olan hocalarımdan biridir.
Şimdi Esra hocamın bir öğrencisi olarak soruyorum: Sizce böyle bir hocayı öğrencilerinden mahrum bırakmak mı vatanseverliktir yoksa serbest bırakmak mı? Bu kadar üretken birini, işinden alıkoymak mı ülkeyi kalkındırmaktır? Herkesin fikrine son derece saygısı ve hoşgörüsü olan bir akademisyeni, kendi fikrini ifade ettiği için onu alıkoymak reva mıdır? Herhangi fiili bir zararı olmayan bir insanı, ülkeyi daha yaşanabilir bir hale getirmek için söylediği fikirlerden onu suçlu bulmak mıdır adalet? “Hükümet ele bakar, kalbe bakmaz ve her bir hükümette şiddetli muhalifler bulunur” hakikati ne zaman aklımıza gelecek?
Peki biz ne zaman bırakacağız zannı ve anlamaya çalışacağız düşman bellediğimiz insanları? Ve büyüklerimize! sözünü ettikleri şeyi soruyorum, peki biz ne ara kardeş olacağız?
En içten hüzünlerim, dualarım, sevgilerim ve ümitlerim Esra hocam için…
- Risale-i Nur’da Yol - 29 Nisan 2021
- Günah (2): günah nedir? - 27 Ocak 2019
- Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı - 25 Temmuz 2018