Fikrimiz ne durumda?

Fikrimiz ne durumda?

İnsan fıtratı gereği sosyal bir varlık olması sebebi ile bir gruba ve topluluğa ait olmak en temel ihtiyaçlarından birisidir. Klasik sosyoloji kuramlarına göre de; insanın kendine ait olarak görmüş olduğu en ferdi gözüken “olgu” bile aslında o ferdin kendine ait değildir. Ait olduğu grubun ve topluluğun değerlerinden ve kültürlerinden kaynaklanmaktadır. Bu durum sosyolojide “Ne ki? Kişiseldir; O, kişisel değildir” şeklinde ifade edilir.

İslam’ın fıtrat dini olması ciheti ile insanların fıtratlarına göre hüküm koymuş olması da mucib-i dikkattir. Kader-i ilahinin bize göstermiş olduğu işarete dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri “Asya akvâmını intibâha getirecek, terakki ettirecek, idare ettirecek, din ve kalbdir. Felsefe ve hikmet ise din ve kalbe yardım etmeli, yerine geçmemeli” tespitinde bulunur.

Son asırda meydana gelen inkılâp ve değişmeler değerlerimizin sorgulanması ve manevi değerlerimizden şüphe duyulmasına sebep oldu. Bunun neticesinde Batı’dan ne gelirse makbuldür anlayışı ile Batı’yı gözümüzde çok yücelttik ve her şeyde onları ölçü alarak kabul ettik. Maddiyatta ileri olmaları sebebi ile maneviyatta da onların sözlerini muteber kabul edip kıyas-ı maalfarık yaptık.

Batının felsefe ve hikmetini, kendi manevi değerlerimizin yerine koyduk, onunla insanları eğittik toplumun değerlerini görmezden geldik. Okuduğumuz ve okuttuğumuz bütün kaynaklar Batılı ama geleneklerimiz Doğulu olmasından, bir kafa karışıklığı meydana geldi. Ne Batılı olabildik, ne de Doğulu…  Hâlbuki Asya’yı ayağa kaldıracak kalp ve dindi; felsefe değildi, felsefe ve hikmet ona yardım etmeli, yerine geçmemeli idi.

İmanını kurtarmak davasının başımıza açıldığını, dünyanın bir misafirhane olduğunu, fani gelip geçici olduğunu unuttuk ve dünyaya daldık. Dünya için çalışıp dünya için düşünür hale geldik. Aklımızı kaybettik. Aklımızı kaybettiren okuduğumuz ve dinlediğimiz bozuk felsefe fikirleri olduğunu bilemedik. Bu bozuk fikirlere genel kültür adını takarak öğrenilmesine bir kutsiyet atfettik.

Zübeyir Gündüzalp’in söylemiş olduğu; “Günlük içtimaî hadiselerle meşguliyet, kabiliyetlerin inkişafına manidir. Bu noktaya dikkat lazımdır. Zira bu gün buna ‘genel kültür’ ism-i herzesi takılmış.” Uyarısına uyamadık, genel kültürümüz artsın derken, günlük meseleleri çokça takip ettik, okuduk, okuttuk, anlattık, yorumladık ve tartıştık… Ruhumuz bunaldı, kalbimiz yaralandı ve fikrimiz dağıldı. Manevi inkişafatımızın durduğunun farkına varamadık.

Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun.” Hakikatini anlayamaz ve yaşayamaz olduk, bizimle yoldaşlık etmeyen fani umurlara kalbimizi bağladık. Yolcu olduğumuzu unutup bizimle gelmeyen, geride kalanlara elimizi uzattık elimiz parçalandı. Eskiden yalnızken, yalnızlık hissetmeyerek mutlu olan insanlar vardı. Şimdi kalabalıkların içinde yalnız kaldık…

Yoksa Bediüzzaman’ın şu ikazına uymadık da onun tokadını mı yiyoruz? “Siyasî geniş daireleri merakla takip eden, küçük daireler içindeki vazifelerinde zarar eder. Evet, bu zamanda merakla radyo vasıtasıyla ciddi alâkadarâne küre-i arzdaki boğuşmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve manevî pek çok zararları vardır. Ya aklını dağıtır, mânevî bir divane olur; ya kalbini dağıtır, manevî bir dinsiz olur; ya fikrini dağıtır, mânevî bir ecnebî olur.

Acaba aklımız, kalbimiz ve fikrimiz ne durumda, ecnebi olduk da farkında mı değiliz? Müslüman hissiyatı ve fikriyatı ile düşünüp ona göre hayatımızı devam ettirip, yorumlayabiliyor muyuz hadiseleri…

Mehmet Kaplan
Latest posts by Mehmet Kaplan (see all)
Share

One thought on “Fikrimiz ne durumda?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.