Gömülenler

Gömülenler

وَاِنَّ هٰذِهٖٓ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَاَنَا۬ رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ
فَـتَقَطَّـعُٓوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُراًؕ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

BİLİNİZ Kİ sizin şu ümmetiniz bir tek ümmettir, ben de sizin Rabbinizim. Onun için yolumdan çıkmaktan sakının. Ama insanlar aralarındaki inanç bağlarını keserek gruplara ayrıldılar. Her kesim kendi inancını beğenmektedir.

Mü’minûn, 23/52-53.

Allah insanları karanlıklarda kalsınlar diye değil kendi nuruna parlak bir ayna olsunlar diye yaratmıştır. Ancak izahına burada girişemeyeceğim pek çok hikmetler yüzünden kullar nuranî ve zulmânî bazı perdelerle perdelenmiştir. Kulun Rabbiyle olan ilişkisi bu perdeleri aştığı oranda sağlamlaşır. Bu mücahede ilâhî takdir gereği en a’zam kullar için dahi son nefese kadar devam eder. Bazen ilâhi lütuf ve cezbe sayesinde bir anda pek çok perdeler aşılabileceği gibi bazen de bir perde insanın bütün hayatını karanlıklara gömebilir. Her şey Allah’ın takdiriyledir ve O kendisine samimiyetle sığınan kullarını asla yolda bırakmaz.

Ben burada birkaç zulmânî perdeye işaret edeceğim. Zulmânî yani bu dünyaya/arza dair karanlık perdeler olmaları sebebiyle onlar için çukur tabirini kullanacağım. Ve o perdeyle sarmalanmayı da gömülme olarak nitelendireceğim. Rabbim sürçmelerimi affeylesin.

Buradaki çukurlar ehl-i dalalet için küllî manada cereyan ederken ehl-i hidayet için ise cüz’i manada söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla bu çukurlar sapmış kullar için tenkit, doğru kullar içinse tehdit manası taşımaktadır. Aman dikkat!

***

Doğrusu nefis ve hevadan daha şiddetli bir karanlık yoktur.
İmam Gazzâlî, Mişkâtü’l Envâr

Kimileri madde çukuruna gömülür. Her şeyin sebebi olarak maddeyi bilir. Tabiat, doğa gibi karmaşık kavramlarla o maddenin iç yüzünü örtmeye çalışır. Çünkü herkes bilir ki madde denilen şey cansız, şuursuz, hedefsiz, güçsüz, iradesiz bir şeydir. Daha kendinden haberi yok, kendine hayrı yoktur. Bu muhteşem düzeni kuran ve her an tazeleyen o olamaz. Ancak onu var eden ve her an varlık sahasında tutan biri olmalıdır ki böyle acayip işlere mazhar olabilsin. Ama madde çukuruna gömülenler ve materyalist felsefelerini bir sistem haline getirerek milyonları da o çukura gömenler bunu görmezler, göremezler. Kendisinden yüz çevirenlerin akıllarına Allah böyle körlük verir.

Kimileri şehvet çukuruna gömülür. Bu çukurda debelenenler için varlığın kaynağının ne olduğunun bir önemi yoktur. Yaratılışın sırları üzerine düşünmeye vakit ayırmazlar. Onlar için önemli olan şehevî duygularının sürekli bir şekilde tatmin edilmesidir. Bu tatmini madde sahasında aradıkları ve maddî lezzetler de çabuk bitimli olduğu için sürekli bunun koşturmacasını vermek zorunda kalırlar. Hayvanca yaşamak hayat tarzları olmuştur ancak bu durum insanî sayısız latifelerin de israf olması anlamına geldiği için hayvandan çok daha aşağı bir mertebededirler. Allah, sözünü dinlemeyen kullarını böyle alçaltır.

Kimileri şöhret çukuruna gömülür. Daha fazla tanınmak, daha çok kişi tarafından bilinmek, daha fazla takipçi tarafından beğeni toplamak için her türlü maskaralığı yaparlar. Yaşama amaçları sadece bu olmuştur. Her şeye bu nazar üzerinden bakarlar. Birkaç beğeni fazla almak için en yakın arkadaşlarını bile satabilirler. Zira ibadet ettiği putu şöhret olmuştur ve o tanrısının dediklerine kayıtsız şartsız itaat etmek durumunda kalmıştır. Allah kendi takdirini önemsemeyip zavallı insanların beğenisi için yaşayanları böyle maskaralaştırır.

Kimileri hâkimiyet çukuruna gömülür. En büyük arzuları makam-mevki sahibi olmak, bu yolla daha fazla insana hükmetmektir. Bu maddî bir makam olabileceği gibi manevî bir makam da olabilir. Ya da manevî bir teşekkülün idarî bir kademesinde görev almak şeklinde de gerçekleşebilir. Eğer bu makamlar ihlaslı olarak sırf hizmetkârlık için istenmiyor da içten içe bazı hesaplara ve tutkulara vesile kılınıyorsa orada bu tehlike var demektir. Zaten öyleleri eğer ehl-i dünya ise –dalkavukları hariç– herkesin onlardan uzak olmak istediğini görürsün, ehl-i din ise hizmetlerinde hiçbir feyiz ve nur hissedemezsin. Kendisi için yapılmayan işleri Allah böyle zelil kılar.

Kimileri para ve mal çukuruna gömülür. Böylelerinin sürekli hesap-kitap yaptığını, neredeyse bütün konuşmalarının maddî ve parasal değerler üzerinden döndüğünü görürsün. Kapitalist sistemin de körüklemesiyle hiçbir ahlakî kaygının kalmadığı ve kazanmanın her türlü başarı addedildiği modern (me)deniyet ile beraber birçok insan bu puta tapmakla ömrünü harcar. Harcamak üzerine kurduğu hayat felsefesiyle aslında çok değerli hayatlarını harcarlar. Kazançları ise en nihayetinde koca bir sıfırdır. Dahası sonsuz hayatta ödenecek ucu-bucağı olmayan bir borç listesiyle öbür dünyaya göçerler. Kazanma ve harcama tutkusuyla ömür geçirenlerin hayatını Allah böyle harcar.

Kimileri enaniyet çukuruna gömülür. Bütün duyu ve duygularını kendi benliğinin yüceltilmesi için istihdam eder. Kendini sevenleri sever, kendisine hayran olanlara ise tapar. Hatta fıtratına Rabbinin tesbih ve takdisi için konulan cihazları kendi çürük benliği için sarf ederek nefsini ilah edinen firavunca bir yolda gider. Bir mikropla yatağa düşen ya da bir üzüntüyle kendini kaybeden zayıf insanın mükemmel bir benlik inşasına çalışmasının ne kadar anlamsız olduğu malumdur. Allah kendi Rabliğini tanımayan insanları böyle ahmaklaştırır.

Kimileri geçim derdi çukuruna gömülür. Yaratılışındaki sayısız hikmetlerden sadece birisi olan rızık peşinde koşmayı ömrünün bütünü haline getirir, hayatını onunla özdeşleştirir. Evet, insan rızka çok muhtaçtır ve insanlık âleminin yapılanmasında da esas belirleyici şey rızık hakikatidir. Ancak bu hakikat insanı Rezzak’a yaklaştırmak, aczini ihtar etmek, şükre teşvik etmek, tembellikten kurtarmak, gayrete getirmek gibi gayeler içindir. Eğer rızkını temin için giriştiği meşgaleler ibadetlerine engel olacak derecede onu hükmü altına aldıysa, burada denklem çok yanlış kurulmuş ve doğru yoldan sapılmış demektir. Zaten beslenme, barınma gibi insanın temel ihtiyaçlarını temin etmek zor değildir. İnsanoğlu gayrimeşru meyillerinden çıkan lüks ve kesret düşkünlüğü yüzünden geçimi kendisine zor kılmaktadır. Gelir düzeyi ne olursa olsun, kanaat ve iktisat ile bu derd-i maişet putunu yıkmak mümkündür. Bu, hadis-i şerif ile de müjdelenmiştir. Kanaat ve iktisattan mahrum bir insan ise –derecesine göre– sürekli bir mahrumiyet içerisindedir. Serveti de olsa ona yeterli gelmez zira kalbinde yetinme duygusu yoktur. Heveskârâne arzularını gerçekten ihtiyaç zannederek onların peşinde çabalar durur ve sonunda iki metrelik bir kumaş parçasıyla bu fani dünyaya veda eder. Hakiki rızka kefil olduğuna inanmayanları Allah böyle aç bırakır.

Kimileri moda ve görenek çukuruna gömülür. Halkın genel olarak sergilediği tutumlar onun hayatının kıblesi olmuştur. Biricik hayatını komşusuyla yarışarak, arkadaşıyla kapışarak geçirir. Rabbinin ona çok daha yüce maksatlar için verdiği kıyas duygusunu, çevresindekilerin yaşamı ile kendi yaşamı arasındaki farkların kıyasına sarf eder ve sürekli o farkı kapatmaya çalışır. Kapatamadığı alanlarda kendini çok mahcup ve ezik hisseder. Yaratılış itibarıyla mevcudatın en zenginiyken o hep çevresinin fakiridir. Kendi emirlerine göre değil başkalarının yaşamına göre şekil alanları Allah böyle hor kılar.

Kimileri mâlumat çukuruna gömülür. Öylelerinin sürekli kitap okuduğunu ve pek çok konuda bilgi sahibi olduğunu görürsün. Ancak ne marifetleri ne de takvaları vardır. Edindikleri ilmi kendi egolarının halk arasında yükselmesine vesile kılarlar. Tartışmaya ve cedele çok düşkündürler. Hayırlı bir ilmin konuşulduğu ortamlara ise istihza ile bakarlar. Asıl ilim olan marifetullah ilmini bilmezler ve her şeyi bildiklerini zannettikleri için bilmediklerini de bilmezler. Bu gerçekten çok kalın bir perdedir ve ancak Allah’ın özel lütfuyla aşılabilir. İlmi Zât-ı Akdes’i tanımak için değil mevhum benliğini yüceltmek için talep edenleri Allah böyle cahilleştirir.

***

Çukurlara gömülenler yani Allah’ın nurundan perdelenenler sayılanlardan ibaret değildir. Ayrıca onların da kendi içinde pek çok alt dalları vardır. Hepsini saymaya elbette güç yetiremeyiz. İsmet sıfatıyla özel koruma altında olan peygamberler hariç her kul cüz’î-küllî farklı mertebelerde bunların imtihanını verir.

Çukurlara gömülenlerin zümresine dâhil olmadan, Cennet bahçelerinde buluşan kâfilelerden olmak duasıyla…

Allah’ım bizlere hakkı hak olarak göster ve ona ittibâ etmekle bizi rızıklandır. Batılı batıl olarak göster ve ondan içtinâb etmekle bizi rızıklandır. Âmin.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.