Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır.
O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor.[1]
Hikmetle dolu yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ibretlik kıssalarla doludur. Peygamber kıssaları ve peygamberlerin uyardığı kavimler, kavimlerin helak oluşları ve helak oluş şekilleri de bizlere ayrı ayrı ders vermektedir.
Kur’an surelerini okurken arka arkaya sıralanan peygamber kıssalarında kavimlerin, azabı nasıl hak ettikleri ve nasıl helak oldukları nazara verilir ve bize ibret almamız emredilir.[2] Birçok surede sıralanan helak olmuş kavimler Hicr suresinde de tekrar ediliyor ancak bu kez sıralamada Semud kavmi “Hicr halkı” olarak farklı bir isimle beyan edilir ve sureye de adı verilir.
Hicr suresinde bahsedilen kavimlerin kıssalarını kısaca hatırlayalım;
İbrahim Aleyhisselama misafirler (azap melekleri) geldi ve bir erkek evlatla müjdelediler. Melekler kendilerinin azap için Lut kavmine gönderildiklerini söylediler ve Lut kavmine gittiler.[3]
Lut Aleyhisselama kavminin çirkin fiilleri sebebiyle helak olacakları ve eşi dışında ailesinin kurtulacağı müjdesini verdiler. Şiddetli bir kasırgayla Lut kavmini evleriyle birlikte yerden söküp adeta göğe yükseltip yere ters çevirdiler ve üzerlerine de taş yağdırıp recmettiler.[4]
Şuayb Aleyhisselama iman etmeyen, kendilerine gönderilen günahsız peygamberi yalancılıkla suçlayan Eyke halkı (Medyen) ölçü ve tartıda birbirlerine zulmetmeleri sebebiyle[5] şiddetli yer sarsıntısı ve kasırga ile helak edildiler.[6]
Salih Aleyhisselama iman etmeyen, imtihan sebebi olarak gönderilen deveyi de keserek azaba meydan okuyan[7] Semud kavmine gelince onların helak oluşları daha garip ve düşündürücüdür. Hicr halkı[8] kendinden önceki kavimlerin helak oluşlarından ibret almışa benziyor ki deprem ve gökten taş yağmasına karşı tedbir almışlar. Kur’an’da “dağlardan ev yontan kavim” olarak ifade edilen bu Semud önceki kavimlerin helak oluşlarını azaba karşı tedbirsizlik olarak algılamış olacaklar ki “Allah’ın azabına” karşı kendilerince tedbir almışlar.[9]
İnsanoğlunun basiretsizlik örneklerinden birisi olarak görebileceğimiz bu örnekte Hicr halkı tevbe etmek, peygambere iman etmek, azabı gönderen Allah’a sığınmak yerine O’nun gönderdiği azaptan taştan yonttukları sağlam duvarlı mağaralara sığınmışlar[10] ve artık azap bize dokunmaz demişler lakin bu davranışları sadece azabın şeklini değiştirmiştir. Zahiri sebeplere göre evet deprem ve taş yağmuru yağsa idi kendilerini koruyabilirlerdi ama hak ettikten sonra azap elbette insanı bir şekilde yakalayacaktır. Hicr halkı da o sağlam duvarların arkasında ses ile azaplanmışlar[11] ve mağaralarında helak olmuşlardır ki tedbirin bu şekilde alınamayacağını bizlere göstermişlerdir.
Hicr suresinde bu vakıa belki de yakın zamanda yaşadığımız içindir Japonya’daki felaketi hatırlattı. Japonlar 9 büyüklüğünde deprem bize hiçbir şey yapamaz, evlerimiz sapasağlam dedikleri dönemde 8,9 büyüklükteki deprem hiç hesap etmedikleri şekilde denizden 38 metre yüksekliğinde tsunami olarak azaba dönüştü ve binlerce insan öldü.
Bu örnekler akla şu ayeti hatıra getiriyor:
Allah’ın mülkünden gücünüz yetiyorsa kaçın.[12]
Allah’ın mülkünden kaçmak mümteni olduğu için mümkün olan tevbe kapısıyla Allah’ın azabından Allah’a kaçmak[13] gerek aksi taktirde bunu yapmayan kimse kurtuluşa eremez. Hiçbir kuvvet, hiçbir akıl Allah’ın azabına karşı koyamaz, O’nun koruduğu kimseye de kâinat toplanıp hücum etse bir halt edemez.
Dipnotlar:
[1] Hicr, 15/75-76.
[2] Hicr, 15/77.
[3] Hicr, 15/51-60.
[4] Hicr, 15/61-77.
[5] Hud, 15/84-88.
[6] Hicr, 15/77-78.
[7] Araf, 7/76.
[8] Hicr, 15/80.
[9] Hicr, 15/80-84.
[10] Hicr, 15/82
[11] Hicr, 15/83
[12] Rahman, 55/33
[13] Zariyat, 51/50
- Harika insanlar! - 6 Nisan 2019
- Müslümanca düşünebilmek - 6 Ekim 2018
- Oryantalizmin zehirli tohumları: tarihselcilik ve mealcilik - 16 Mart 2017