İftar sofraları

İftar sofraları

Ramazan denilince ilk akla gelen kelimeler çoğunlukla “oruç ve teravih”. Ramazanın neyi çağrıştırması gerektiğinden çok çağrıştırdığı şeyler üzerinden bir yazı yazmak istedim. Bu minval üzere bazen orucun yerini açlık kelimesi de alabiliyor. Oruç veya açlığa bağlı olarak zihinlerde daha farklı kelimeler de canlanıyor. Bende Ramazan dendiğinde çağrışanlar listesinin başında şu iki kelime geliyor; sahur ve iftar…

Sizleri bilmem ama beni Ramazan’da kurulan sahur ve iftar sofraları çok heyecanlandırır. Oruç ibadetini diğer aylarda da uygulamak mümkün lakin Ramazan-ı Şerifte kurulan sofraları senenin her günü bulmak zor. Kastettiğim lüks veya bol çeşitli sofralar değil. Küçük ve fakir de olsa insanların bir arada olduğu toplu sofralar.

Ben hiç “Nerde o eski Ramazan’lar” demiyorum. Çünkü zaman ne kadar değişirse değişsin, kalabalık sofralar yine kuruluyor. Dar daireden bakarsak, uzun zamandır görmediğimiz akrabalarımızı veya arkadaşlarımızı soframıza davet ediyoruz. Geniş daireden bakarsak belediyeler hizmet sunduğu halk için, birçok kuruluş çalışanları için, birçok vakıf veya dernek ihtiyaç sahipleri için –ki örnekler arttırılabilir–  kocaman iftar sofraları kuruyor. Hep birlikte vaktin girip ezan-ı Muhammedi’nin (ASM) okunmasını bekliyoruz.

Orucun Cenab-ı Hakkın rububiyetine, insanın hayat-ı içtimaiyesine, hayat-ı şahsiyesine, nefsin terbiyesine, niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakan çok hikmetleri var.

İnsanın hayat-ı içtimaiyesine baktığı cihetle çok hikmetlerinden birisi de, zenginleri fakirlere yardım etmeye davet etmesi. Bunun için sofralarımıza kendimizden daha fakirleri davet etmemiz sıklıkla tavsiye ediliyor. Halbuki fakirlerin haletini kendi nefsimizde hissetmemiz için illaki bir sofrada buluşmaya gerek yok. Olsa ne güzel olur ama şart değil. O yardım etme hissiyatını bize zaten oruç kazandırıyor. Farklı şekillerde de yardım etmek mümkün.

Zengin ve fakirlerin bir sofrada buluşması, ortak bir dil kurması, birbirleriyle kaynaşması çok güzel bir hâl. Ancak bu buluşma her fıtrat için sağlıklı olmayabilir de. Fakir ailelerin zengin sofralarında ezilmişlik hissine kapılmaları da ihtimal dâhilinde.

Sofranıza kimi çağıracağınızı veya hangi sofraya teşrif edeceğinizi benim belirlemem haddim değil. Ben sadece kendi penceremden bakmaya çalışıyorum. Eğer tavsiyeme kulak verirseniz, oruç tutmayanlar ile sofranızı paylaşın derim. Bana bunu düşündüren Ramazan Risalesi’nin Birinci Nüktesi’nde geçen şu ifadeler oldu:

Ramazan-ı Şerifte ise ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelînin ziyafetine davet edilmiş bir surette, akşama yakın “Buyurunuz” emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubudiyetkarane göstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli Rahmaniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar.

İşte benim tavsiyem tam olarak bu, ehl-i iman ile “buyurunuz!” emrini bekleyip birlikte yemek yemeye başlamak. Çevrenizdeki insanlara namaz kıldırmanız çok zor olabilir, oruç tutturmanız zor olabilir ama onları iftar veya sahur sofrasına oturtmak çok kolaydır. İllaki oruç tutmalarına gerek yok ki, ehl-i iman olması kâfi. Sizi kırmayıp sofranıza iştirak edenin sizdeki aczi görmesi, şükür haline şahit olması belki onun bir gün oruç tutmasına vesile olacaktır. Davetinize iştirak etmezse eğer, yukarıdaki metnin devamı çok güzel bir cevap veriyor.

Acaba böyle ulvî ubudiyete ve şeref-i keramete iştirak etmeyen insanlar, insan ismine layık mıdırlar?

Tevfik Ertem
Latest posts by Tevfik Ertem (see all)
Share

5 thoughts on “İftar sofraları

    1. Hayvan demek hakaret mi tartışılır, kimi kendisine hayvan denmesinden belki mutluluk bile duyabilir.
      Üstad metinde hayvan dememiş, dikkat etmek lazım. İnsan ismine layık olmayabileceğini ifade etmiş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.