İhtiyaca ihtiyaç var!

İhtiyaca ihtiyaç var!

Yıllar evvel bir arkadaş ile bir ihtiyaca binaen alış verişe çıkmıştık. Her ikimizin ihtiyacı bir idi lakin indirimde olan o kadar şeyi görünce hepsinden alalım diye tutturdu arkadaş. Baktık ki mimsiz medeniyet (deniyet) diye tarif edebileceğimiz kapitalist sistem parlak cazibedar dükkân camekânlarıyla bir şeye muhtaç iken yüz hatta bin şeye muhtaç eder bir hale sokmuştu. Birden ona şu soruyu sormuştum, “İhtiyacın var mı?” diye. Büyük indirim yazan raflardan gözünü bana çevirip, “İhtiyacım yok” diye alışveriş çılgınlığından vazgeçmişti. Eve dönüş boyunca zihnimi hep bu “ihtiyaç” kelimesi meşgul etti. Düşündüm durdum lakin unutup gidesiye kadar…

Günlerden bir gün, müzakereli Risale sohbetlerinden birinde birisi, “Risaleleri çok iyi anlayamıyoruz, daha iyi nasıl anlarız?” diye bir soru sormuştu. Sorunun muhatabı ben değildim, muhatap olan kişi anlattıkça anlattı. Oradan girdi buradan çıktı. Lakin soru soran kişi aşırı bilgi yüklemesinden dolayı sorusuna tam cevap alamadı. Kafası iyice karıştı. Sonra müzakere gereği herkes kendi dünyasından yorumlar getirdi. Ben de o zaman, Risale-i Nur’dan mülhem olarak, “Risaleler veya başka her şey, ihtiyaç nispetinde açılır” cümlesiyle düşüncemi paylaşmıştım.

Yine günlerden bir gün genç arkadaşların şahsi tekâmüllerine faydası olması ve topluluk önünde heyecanlarını yenmeleri hasebiyle üniversiteli arkadaşlara Risalelerden bir konu seçerek seminer tarzı bir sunum veya daire içi ifadesiyle ders yapmaları istendi. O zaman bütün öğrenci arkadaşların bu uygulamaya katılması zorunluydu. Gönüllülük esas değildi. Hal böyle olunca toplum karşısına çıkma ve hitap etme endişesi nedeniyle bir arkadaş hangi konuyu seçeceğini sormuştu. Ben de o arkadaşa, “Hangi konuya ruhunun ve kalbinin ihtiyacı ve aklının merakın varsa onu seç ki hem evvelen kendine faydası olur hem de daha ihlâslı olur. Dolayısıyla da daha tesirli olur. Yoksa o makam hitabetle gösteri yapma, kendini satma, teveccüh alma ve beğenilme yeri değil” diye cevap vermiştim. İşte ihtiyaç kelimesi yine karşıma çıkmıştı. Elbette bu son karşılaşmamız değildi. Sonraki zaman dilimlerinde de bu örnekler değişik şekilleriyle karşıma çıktı. Mevzuya giriş noktasında bunlarla iktifa edip mevzuya girelim.

İhtiyaç hissetmek, hayatımızın daha iyiye gitmesi için ne yaparsak yapalım karşımıza çıkıyor. Daha doğrusu, “Ne yapmalıyız ki daha iyiye gitsin?” sorusuna en iyi cevap olarak karşımıza çıkıyor. İnsan, acz ve fakr içinde bir fıtrata sahip. Onu acz ve fakre düşüren husus ise, sonsuz kuvvet ve kudret sahibi bir Zata kul olması. Her şeyin O’na muhtaç olduğu, O’nun hiçbir şeye muhtaç olmadığı Samed olan Allah’a nispeten ihtiyacımız sınırsız. Bediüzzamanın ifadesiyle:

İhtiyaç dairesi, nazar dairesi kadar büyüktür, geniştir. Hatta hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya gider. Orada da hacet vardır. Belki her ne ki elde yok, ihtiyaçta vardır. Elde olmayan, ihtiyaçta vardır. Elde bulunmayan ise hadsiz…

İhtiyaçlarının farkına varmak ve onları şahsi kemalatı için kategorize edip ehem-mühim sırasına koyup bir iktisadi denge unsuru oluşturmak insan iradesine bırakılmış. Sonsuz ihtiyacatı içinden hakikate yol bulmak ve farkındalık oluşturmak onun ellerine bırakılmış.

İhtiyaç hissetmenin günlük yaşantımızda, iyiye kullanmak noktasında bize fayda sağlamayacağı şey neredeyse yok. Fikir mi üretemiyoruz? Mesleğimizde daha iyi mi olamıyoruz? Üretken mi olamıyoruz? Buluş mu yapamıyoruz? Akademik kariyermizde başarı elde edemiyor muyuz? Ders mi çalışamıyoruz? Kitap mı okuyamıyoruz/yazamıyoruz? Dost mu bulamıyoruz? Sevemiyor muyuz? Evlilikten mi uzağız? Bireysellikten sıyrılıp şahs-ı maneviyeye mi giremiyoruz? Birlik beraberlikten mi mahrumuz? Maneviyatsız mıyız? Namaza mı başlayamıyoruz? Kur’an mı okuyamıyoruz? İyilik mi yapamıyoruz? Ve hakeza sorular gittikçe uzatılabilir. Bütün bu soruların cevabı büyük ölçüde ulaşamadığımız, elde edemediğimiz şeylere olan ihtiyaç hissetme duygusuna olan kulak tıkamaklığımız.

Evvelen ihtiyaç hissedeceğiz ki başarı kaçınılmaz olsun. Sadece ihtiyaç hissetmekle olacak işler değil bunlar ama ihtiyaç hissetmeden kendiliğinden olacak şeyler hiç değil. Allah bu dünyayı hatta koskoca kâinatı hikmet dairesi içinde insana vermiş. İşlerimiz Allah’ın hikmet kanunlarına mutabık olmalı. Adetullah yasalarına uygun olmalı. İnsanın ihtiyaç hissettiği her ne ise gayretle peşini bırakmamalı. Bu hususta tembellik Müslümana yakışan bir sıfat olmadığı gibi bütün güzel gelişmelerin en birinci bir manisidir. Dolayısıyla ihtiyaç hissinin farkındalığındaki en birinci mani de zihni tembelliktir. İnsan iradesine verilmiş onca şey varken tembelliğin bu iradeye istibdat uygulamasına izin vermemeliyiz.

Bireysel manada, kendi dünyamızdaki ihtiyaç hissetme duygusunun oluşturacağı etki o kadar büyük ve güzel şeylere gebe ki alem-i İslamın şu anki haletinden kurtarabilecek bir boyutta. Her bir Müslüman eğer zaruri dini ihtiyaçlarının teminini bizzat Kur’an’a yönlendirse idi, milyonlarca kitaptan daha ziyade Kur’an’a rağbet olurdu. Kur’an’a ihtiyaç şiddetli ve topyekun olsa idi Kur’an’a yönelen umumi teveccüh sadece onun tilaveti noktasında sınırlı kalmaz, manasıyla da insanların dünyasında külli bir şekilde hal alırdı.

Müslümanlar eğer ki ittihad-ı İslama olan şedit ihtiyaçlarına kulak verebilselerdi, o ihtiyacın hayati öneminin farkına varabilselerdi, şimdiden ittihad-ı İslam çoktan zuhur edebilirdi. Daha kuvvetli bir ivme ile o süreç hızlanabilirdi. Elbette ki böyle mevzuların kadere taalluk eden yönleri olması hasebiyle tek müsebbip ihtiyaca olan ilgisizlik değil. Lakin ihtiyaç hissetmeme mevzusu ise herkesin en birinci mesul olduğu bir hadise…

Başka bir noktadan bakarsak Müslüman toplumların, devletlerin maddi terakkide yani medeniyette, fen ve felsefede, sanatta, teknolojide geri kalmalarının en iptidai bir sebebi yine terakkiye olan ihtiyacın Müslüman bireylerde hissedilememiş olmasıdır. Bu ihtiyaçtan gelecek olan kelebek etkisini yüzyıllarıdır alem-i İslamın semalarında dalgalanıp, Müslümanların dimağlarında makes bulmasını hasretle ehl-i tahkik beklemektedir. Bu bağlamda Bediüzzaman şöyle der:

İhtiyaçtır terakkinin üstadı. [Sözler]

İhtiyaç her işin üstadıdır. [Sünuhat]

İhtiyaç medeniyetin üstadıdır. [Sünuhat]
Merak ilmin hocasıdır. [Sünuhat]

Edebiyat ile iştigal edenlerce malumdur ki yüzyıllardır lafızların yani kelimelerin tanzimine ve tertibine daha ziyade ehemmiyet verilmiştir. Kelimelerin manası ise hep ikinci planda kalmıştır. Toplumun, özellikle avami kesimin, ihtiyaç dairesine; manalardan ziyade kelimelerin ahenkli bir şekilde, şiir suretinde, tanziminin daha yakın olması, belagatin mecrasının manadan ziyade kelimelerin tanzimine münhasır kalmasına sebep olmuştur. Edebiyata bile yön veren azim bir hususun ihtiyaç olması, bu mevzunun önemini vurgulamaktadır.

Hem mesela dua mevzusunda bile ihtiyaç kavramının ilginç bir şekilde karşımıza çıktığını görüyoruz. Malumdur ki dua üç çeşittir. Birincisi, istidat lisanıyladır. İkincisi, ihtiyac-ı fıtri lisanıyladır. Üçüncüsü, ihtiyaç dairesinde şuur sahiplerinin yaptığı duadır. İkinci çeşit duada güç ve iradenin dışında hasıl olan canlıların ihtiyaçlarının ikram nevinden Allah’ın vermesidir. Üçüncü çeşit dua malumdur ki şuur sahibi insanların yaptığı manevi ve maddi dualardır. Burada ihtiyacın azim etkisi ortadadır. Bu çeşit dua da iki çeşittir. Birisi bilim adamlarının ihtiyaç nispetinde canla başla çalışıp bir buluşa imza atmaları buna güzel bir örnektir. Diğeri ise acz ve fakr içindeki insanın, ihtiyacına göre, her zaman yaptığı fiili ve kavli dualardır. Burada konumuza taalluk eden önemli husus, insan ne zaman ihtiyaç hissederse o zaman dua eder. Bu ihtiyaç hissetmesi hali ise insanı dua ibadetine sevk eder. İhtiyacatı sınırsız olan insanın, ihtiyaç şuurunu hissedip duaya yönelmesi halinde, azim bir sevap kulvarına gireceği ve sevap madeni bulacağı aşikârdır. Böyle bir manevi madenden mahrum kalmamak için insanın ihtiyaç şuurunu elde etmesi zaruridir.

Görüldüğü üzere ihtiyaç hissine olan ihtiyaç çok büyüktür. Daha sayısız alanlarda örnekler ile konuya katkı yapılabilir. Verilen örnekler ile iktifa ediyoruz. Sonuç olarak ihtiyaç hissi, şahsi ve toplumsal hayatımıza çok faydalar sağlayacak derecede bir mevzudur. Bu hususta elimizden geldiği kadar istifade etmeliyiz.

Ali Bayar
Latest posts by Ali Bayar (see all)
Share

One thought on “İhtiyaca ihtiyaç var!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.