SOSYAL MEDYANIN hayatımıza girmesiyle birlikte, yaşanan çeşitli hadiselere dair yorumda bulunmak ve bunları paylaşmak daha kolay, belki de daha cazip hale geldi. Paylaşımın kolaylığı ve cazibesi, onun niteliğini doğrudan etkilese bile, bunun yeterince farkında olunmadığını sosyal mecralarda rahatlıkla görebiliriz. Bir kamera veya klavyeye sahip olmanın meşhur olmak için yeterli bulunduğundan olsa gerek, bilgi edinme sürecinin zahmetine katlanmayanlar, kamera veya klavye sayesinde “fikir” üretiminde bulunmaktan imtina etmiyorlar.
Bu bağlamda sosyal mecralarda gözlemlenen bir durum, iktibaslara gösterilen aşırı rağbettir. Bu rağbetin biçimi kişilere, gruplara veya ideolojilere göre değişmekle birlikte, esasen aynı noksanlıkla malul olduğunu görürüz. Din, siyaset veya başka bir alanda otorite olarak görülen birisinin cümlelerinin iktibas edildiklerine –moda olan tabirle paylaşıldıklarına– sıklıkla şahit oluyoruz. İktibas haddizatında sorun olmasa da su-i istimal ile zararlı hale geldiğini görebiliriz.
Bu iktibaslarla genellikle yaşanan olaylarda veya tartışmalarda pozisyonların belirlenmesi, bildirilmesi ve meşrulaştırılması hedefleniyor. İktibas edilen cümle her türlü bağlamından koparılıp bambaşka bir bağlamda, bambaşka gayeye matuf bir şekilde kullanılıyor. Bu iktibaslar sayesinde yaşanan hadiselerin üzerindeki sır perdesi aralanıyor, yapılacak tercihler onların sayesinde aydınlığa kavuşuyor, haklı-haksız taraflar çok net olarak o cümlelerle ortaya çıkıyor. Bir cümleyi iktibas etmekle böylece birçok şeyin çözüme kavuşturulduğu düşünülüyor. Düşüncenin kalkış noktası olması bakımından değerli olan iktibas, düşünceyi durdurması ve sözü kıymetten düşürmesi bakımından tehlike arz etmeye başlıyor. “Biçare hakikatler kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur” sözü iltibas yüklü sosyal medya iktibaslarıyla yeni bir anlam kazanıyor.
Özellikle siyasi açıdan hassas dönemlerde öylesine iktibaslı paylaşımlara rastlıyoruz ki, iktibas edilen kişinin aslında apaçık şekilde istismar edildiğini rahatlıkla görebiliriz. Söz gelimi ülkede yapılan bir referandum döneminde, belli bir tercihi meşrulaştırmak ve yaygınlaştırmak için Risale-i Nur’da “evet” kelimesinin geçtiği bazı paragrafları “evet” kelimesini renk vurgularıyla göze sokan hikmetsiz paylaşımlar kolay kolay unutulacak cinsten değil. Veya Bediüzzaman’ın yine bambaşka bağlamlarda söylediği sözleri –bugün için de aynıyla geçerli olduğunu ima eder şekilde– iktibas eden paylaşımlar tefekkür tembelliğinin tezahüründen başka bir anlam ifade etmiyor.
Bediüzzaman’a “tercihlerimizi onaylayan merci” muamelesini göstermekten artık vazgeçmemiz gerekiyor. Onun her sözünün muhatabı biz değiliz. Yaşadığı dönemin insanını muhatap alıp söylediği sözlerin ve o dönemin sorunlarına has olarak geliştirdiği çözümlerin de olduğunu unutmamak gerekiyor. Örneğin “Bu zamanda i’lâ-yı kelimetullah maddeten terakkiye mütevakkıftır” sözünü tarihsel bağlamını göz ardı ederek anlayamayız.[1] Onun her sözüne tarih üstü bir anlam atfetmek, o sözleri hakiki manada anlamayı engelliyor. Hakiki mananın olmadığı yerde ise, olur olmaz durumlarda iktibaslar zuhur ediyor.
Şükrü Hanioğlu’nun Atatürk etrafında oluşan literatür hakkında söylediği “Atatürk ve ona atfedilen düşünceler neredeyse her şeyi ve onların zıddını ispat etmekte kullanılıyor”[2] cümlesini konumuzla ilgili bir uyarı olarak da okuyabiliriz.
“En kötü olanlarınızı size haber vereyim mi? Onlar gevezelik edip ne söylediğine dikkat etmeden konuşanlardır”[3] hadis-i şerifinde haber verilen kötülerden olmak istemiyorsak iktibas iktibas büyüyen iltibaslar üzerinde daha çok düşünmeliyiz.
[1] Bu ifadenin tarihselliğini hesaba katan dolayısıyla hakiki mananın peşinde olan bir yaklaşım için bkz. Ahmet Yıldız, “Katre’den Reşha’ya Bir Yolculuk”, Karakalem, Sayı: 7, s. 58-60, http://katalog.idp.org.tr/pdf/35196/34156, (Erişim tarihi: 9 Mart 2020); Tarihselliği hesaba katmayan ve dolayısıyla iltibaslı yaklaşımlar için bkz. “Maddeten terakkî”, Risale Online, http://www.risaleonline.com/soru-cevap/maddeten-terakki, https://sorularlarisale.com/ila-yi-kelimetullahin-bu-zamanda-bir-buyuk-sebebi-maddeten-terakki-etmektir-tum-yonleriyle-ele-alip, (Erişim tarihi: 9 Mart 2020).
[2] Şükrü Hanioğlu, Atatürk: Une Biographie Intellectuelle, Paris, Fayard, 2016, s. 17.
[3] “Hadisler İslam”, Cilt: 3, s. 387, https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=3&SAYFA=387, (Erişim tarihi: 8 Mart 2020).
- Âl-i İmrân suresinin 18. ayetine dair bir not - 9 Mayıs 2022
- Siyasetin gölgesindeki dualar - 5 Mayıs 2022
- Gıptaya dair düşünceler - 28 Mart 2022
Yazar-metin-okur ekseninin okur lehine ağır bastığı bir çağdayız. Dolayısıyla günümüzün postmodern okuru da bu konforu olabildiğince kullanıyor. Yazar ve metnin rağmına nefsinin (aklının değil) arzuladığı anlam eğip bükmelerinde sınır tanımıyor. Gadamer’in “ufukların kaynaşması” metaforuyla dile getirdiği yazarın ve okurun ufuklarının kaynaşarak uzlaşabildiği bir anlayış için çaba sarf etmeyi bu bağlamda değerli buluyorum.
Çok güzel bir noktayı tespit etmişsiniz Mustafa abi. Gadamer’i okuma iştiyakı verdi yorumunuz