İnsan, hataları ve kusurlarıyla insandır. Hata yapar, kusur işler ve yaptıklarının farkına varır, bunları düzeltme çaba ve gayreti içine girer. Peygamber Efendimiz (ASM) bir hadis-i şerifinde, “Eğer siz günah işlemeseydiniz Allah sizi helak eder ve yerinize günah işleyip peşinden tövbe eden kullar yaratırdı” buyurarak insanın hata ve günah işleyebileceğini ancak tevbe edip hatadan dönmesinin de büyük bir erdem olduğundan bahsetmektedir. Mevlana, “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır” diyerek hata ve kusurun insanın mayasında olduğunu vurgular.
Gündelik hayatımız içerisinde birçok hata ve kusurlar yapmakla beraber etrafımızda birçok kusur ve hatalara da şahit oluruz. Bazen yaşanan kötülüklere, kusurlara bakar dünyanın ve insanlığın kötü bir zamanında yaşadığımıza kanaat getiririz. Bazen kaçırdıklarımız bazen de yeni gelecek fırsatlara bakar ve deriz ki: Bazı şeyler için geç gelmişiz dünyaya, bazı şeyler içinde erken. Bediüzzaman da dünyaya acele edip kışta geldiğini söyler. Nasıl ki dünyanın yılda dört mevsimi var, insanlığın da kendine ait mevsimleri varr ve bu mevsimler bir döngü halindedir. Dünyaya geldiğiniz dönem kış olabilir, bahar veya yaz da olabilir. Hatta aynı dönem bazıları için kışken bazıları için ise bahar olabilmekte, insanların bakışına göre dönemin anlamı ve hissettirdikleri farklılaşmaktadır.
İçinde yaşadığımız bugünleri ifade edecek olsak ne derdik acaba? Nasıl isimlendirirdik? Bahar mı? Kış mı? Yaz mı? Hissiyatımız ve düşüncelerimize tercüman olacak bir şiir bulmak istesek ve şu şiiri okusak neler düşünürdük?
Olup bitenler çileden çıkarıyor insanı,
Memleket baştan başa azapla kıvranıyor…
Kargaşalık var ülkede yıkımın eşiğindeyiz,
Kapı dışarı ettiler adaleti…
Ama ağzını açıp tek kelime söyleyen yok,
Masum insan kalmadı artık,
Herkesin işi gücü fesat,
Yürekler yas içinde, tasa içinde,
Ama düzeltmek için çabaya girişmiyoruz,
Miskinlik sinmiş insanların yüzüne,
Anlayıp kızanlar bile dilini tutuyor,
Bugünlerde herkes sırf kendini dinliyor,
Kendinden başkasına inanan insan yok,
Hiç ilişki kalmadı gerçekle söz arasında.
Büyük ihtimalle bu şiiri okuyanlardan bazıları tam da bugünü, bugünün insanlarını ve bizi anlatıyor demiştir. “Hissiyatıma tercüman oldu” diyenler de olmuştur… Ancak işin hakikatine baktığımız zaman yukarıda misal olarak verdiğimiz parça, M.Ö. 500 yılında din adamı Ankhu’nun “bozuk düzenden yakınması” ile ilgili bir şiirdir. Yani günümüzden 2 bin 500 yıl önce yazılmış.
İnsanlar bazı durumlarda da hata ve kusuru aşarak vefasızlık ve sadakatsizlik gösterebilmektedir. Birtakım menfaatler için yakınındaki insanları yarı yolda bırakabilen insanlara da fazlasıyla rastlamak mümkün olmaktadır. Âşıklık edebiyatının önemli ustalarından Aşık Seyrani’nin şu dörtlüğü bu noktayı nazardan manidardır;
Ey Seyranî var mı sözün hatası,
Bulunmaz dünyanın elbet ötesi,
Ermeninin Rumun yağlı ketesi,
Kaypak Müslümanı dinden çıkarır…
Bugün yaşadıklarımıza ve insanlık tarihi boyunca yaşananlara bakınca, halk arasında söylenen “İnsanın olduğu yerde problem vardır” sözü aklıma gelmektedir. “Zalim izzetinde, mazlum zilletinde göçüp gitmektedir.” Gerçekten bugün ve tarih, insanların hata, kusur ve problemleriyle dolu gözükmektedir. Tarih içerisinde Müslümanlar açısından altın bir çağ olarak “Asr-ı Saadet” vardır. O dönem bile çok kısa bir zaman dilimidir. Hz. Peygamber’in (ASM) vefatıyla birlikte fitne ve fesatlar tekrar gün yüzüne çıkmıştır.
O halde nasıl bir çıkış yolu bulmalıyız? Belki bu durum bize bu dünyanın imtihan yeri olduğunu göstermektedir. İmtihan dünyasında cenneti bulmak elbette mümkün olmayacaktır. Ancak kalpteki iman ile hususi bir cennet yaşanabilecektir. Uzun insanlık tarihine baktığımız zaman da genel çerçevelere bakıp, istenmeyen hadiselerin imtihan cihetine bakmak gerekecektir. Yalnız kusurlar görülmesi cerbezeli bir bakış olacaktır. “Safa vereni al, keder vereni bırak” düsturumuz olmalı. İnsanlık ne kadar şeriata, sünnete uygun yaşarsa o kadar saadeti elde edecektir. Bununla beraber her zaman bu da mümkün olmamaktadır.
Hangi şey vardır ki her cihetle şeriata muvafık olsun, hangi adam var k, bütün ahvali şeriata mutabık olsun? Öyle ise şahs-ı manevi olan hükümet dahi masum olamaz ancak Eflatun-i İlahînin medine-i fazıla-i hayaliyesinde masum olabilir.
İnsanın olduğu yerde problem vardır. İnsanların, grupların, hükümetlerin, cemaatlerin ve toplulukların da problemler, hatalar ve kusurları vardır. Hatta bu kusur ve hataları kabul etmemek hatadır. “Üstadınızı hatasız zannetmek hatadır.” Problemsiz, hatasız ve kusursuz bir topluluk ve toplum aramak Eflatun’un “Devlet”i gibi ütopya olacaktır. Hayal aleminden çıkıp gerçeklere dokunalım. Gerçeklerde ise hata, kusur ve problem vardır. Mesele el birliğiyle onları en aza indirebilmek için çaba sarf etmektir.
Bediüzzaman, “Ne yapayım acele ettim, kışta geldim. Sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz” müjdesini verirken, biz ne yapıyoruz? Problemsiz bir toplum ve hatasız bir insanlık mı düşünüyoruz? Hayal aleminden çıkmanın zamanı gelmedi mi? Bir daha Asr-ı Saadet gibi bir dönem hayal ettiğimiz şekilde olmayacak, ittihat-ı İslam bütün dertlerimizi halletmeyecek, Ayasofya’nın açılması her yeri gül bahçesine çevirmeyecek. Çünkü ben insanım, hatalarım ve kusurlarım var…
- Anlamak - 7 Ocak 2022
- Dağılmak - 13 Temmuz 2021
- Cevapsız kalan sorular… - 21 Haziran 2021
Güzel bir yazı olmuş, Allah kusurlarımızı affetsin. Lakin girişte insanı tanımlarken “hatalarını düzeltme çaba ve gayreti içine girer” denilmiş. İnsanların hatalarını düzeltmesini elbette bekleriz ama “insan”ı tanımlarken böyle bir genelleme yapabilir miyiz? Yani hata yapıyor ve hatasında inat ediyor, bunları hiç düzeltme yoluna gitmiyor olamaz mı?
Eyvallah güzel bir hatırlatma olmuş. Lakin “hatalarını düzeltme çaba ve gayretine” girmeyenlere herkesin anladığı manada insan diyemiyoruz. Orası eksik kalmış. “Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve câmid hükmünde insan olmak ihtimali var.”