Kalemlerin altında, kurşunların gölgesinde bir şehir: Diyarbekir

Kalemlerin altında, kurşunların gölgesinde bir şehir: Diyarbekir

Ne kadar hoş söylemiş bir bilsen…

Bu şehir Diyarbekir!

Zemini kayalıktır, iklimi serttir.

İnsanları cesurdur, merttir, erkektir.

Kötü tanıtmış, o da felektir.

Feleğin çarkını bozanlardanız…

Rahmetli Diyarbekir’li şair Ihsan Fikret BİÇİCİ’ye ait olan bu dizeler şehrin anatomisi, fizyolojisi, ruhunu ve hakikat kesitlerini bu muhteşem satırlarla anlatmış, ifade etmiş.

Diyarbekir şehri, Şark’ın derinliğini ve ruhunu; bazalt taşı kokan sokaklarıyla, ovalarına can ve kan olan Dicle nehriyle, ilim kokan medreseleriyle, ibadet seslerinin yankılandığı cami, kilise ve havralarıyla, ihtişamın sınırlarını zorlayan surlarıyla ve en önemlisi mert, cesur ve bir o kadar da kibar ve nezaketli halkından alıyor. Bahsettiğimiz o ruhu ve derinliği en samimi duygular ile idrak etmemize saydıklarımız ile ve de sayamadığımız onlarca özellikle olanak tanıyor.

Bu şehir, kurulan arkadaşlık ve dostluk bağlarında dahi din ayrımı yapmayacak, hoşgörülü ve mert insanların ortak yaşam alanı haline gelebilecek seviyede derin tarihsel olgunluğa ve bilince sahiptir. “Tahammül” kavramının arkadaşlık, dostluk ve kardeşlik bağlamında içinin doldurulduğu  dünyanın en eski  ve bir çok dinde kadim  olduğuna inanılan şehirlerinden biridir.

Şeyhmus Diken, Ula Fılle Hoş Geldin adlı eserinde Diyarbekir Ermenilerinden Yervant Bostancı ile kurduğu arkadaşlık ilişkilerini ve yine Yervant Bostancı’nın şahsi anılarını konu alıyor. Kitapta, bu şehirde yaşayan insanların dostluk kurarken esas aldıkları kriterleri, bu ilişkilerin nasıl ve ne düzeyde ilerlediğini, sevgilerini birbirlerine nasıl şiirsel bir dil ve üslupla ifade ettiklerini edebi ve hoş diliyle yorumluyor.

Şeyhmus Diken’den, Kadri Göral’dan, Ihsan Fikret Biçici’den evveli de kalem erbabı vardı elbet şehirde. Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yaş 35” şiiri ile ölümü hatırladı zihinler. Cahit Sıtkı eserlerinde ölümü unutan ademoğluna bu hususta hassasiyet kazandırdı. Sezai Karakoç “Mona Roza” şiiriyle ve bu şiirin inceliklerle dolu menkıbesi ile bizlere sevdanın ve sevmenin öğretisini yaptı. Mona Roza şiirinde dizelerin baş harflerine dikkat edildiğinde Sezai Karakoç’un gönlünü kaptırdığı selvinin ismi ortaya çıkar.

Diyarbekir sokakları şiirlerle yankılanırken, bir yandan Ziya Gökalp’in kaleminden dökülenler kitleler için esas ideolojik kılavuz kitabı oldu. Diğer bir yandan Esma Ocak, Sırrı Hanım gibi şair kadınlarıyla şehre zarafet, incelik ve güzellik saçılıyordu.

Hançepek’li Ahmet Arif’in dizeleri halk deyişleri haline geliyordu. Ahmet Kaya’nın çok meşhur “Hasretinden Prangalar Eskittim” türküsü yine onun şiirlerinden birinin bestelenmiş halidir. Cem Karaca da yine Ahmet Arif’in bazı şiirlerini besteleyerek kulaklarımızın pasını ve kirini silip atmıştı.

Diyarbekir’li en seçkin yazarlarından olan Orhan Asena ise Cumhuriyetin ilk dönemlerinde önemli tiyatro eserlerinin altına imza atmıştı. Türkiye edebiyat tarihinin Shakespeare’i olarak tanındı sonraları. Devlet sanatçısı ünvanına layık görülen Asena’nın bir çok eseri çeşitli ödüller almıştır. Asena günümüzde çokça unutulan veya es geçilen çocuk edebiyatına da çok önemli katkılar yapmıştır. İsmi Diyarbakır devlet tiyatrolarında saygı ile yaşatılmaktadır.

Servet-i Fünun döneminin önemli yazarlarından ve bürokratlarından Diyarbekirli Süleyman Nazif hem şiir hem de düz yazı alanına önemli katkılar sunmuştu. Osmanlı Devleti’nde Diyarbekir valiliğinde çeşitli bürokrasi görevlerinde bulunan yazar, padişah 2. Abdulhamid ile görüş ayrılığına düşünce, Paris’e Ahmet Rıza’nın yanına gitmiş ve Meşveret gazetesinde düzenli yazmaya başlamıştı. Şimdilerde İstiklal Marşı yazarı Mehmet Akif Ersoy’a İstanbul Edirnekapı mezarlığında kabir komşuluğu yapmaktadır.

Diyarbekir… Sanatın ve sanatçının şehri. Sanatın ve sanatçının ruhunu besleyen bazalt taşı kokusu, susayan dudaklara merhem olan Karacadağ suyuyla bütünleşirken, inkişaf eden ve neşvünema bulan edebi ruhlar bizlere ışık ve yol oluyor, derinden bir etki bırakıveriyor. Dar iç kale sokaklarında şiirsel bir edayla gezinirken bir yandan “Suzan Suzi” türküsü dillere pelesenk olmuş vaziyette. Evet, edebiyat bu şehrin insanlarıyla bir başka güzel…

Share

2 thoughts on “Kalemlerin altında, kurşunların gölgesinde bir şehir: Diyarbekir

    1. Sizin böyle bir yorumda bulunmanız beni çok heyecanlandırdı, çok teşekkür ederim. Yazımı okuduğunuzu bilmek ayrıca çok hoşuma gitti ve onure etti:) Bu dizeleri kimin yazdığını bulmak adına çok araştırdım fakat bulamadım. Kadri GÖRAL bu şiiri okuduğu için de onun yazdığını düşündüm. Düzeltmeyi hemen yapacağım. Çok teşekkür ederim bu düzeltme için 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.