Meraklarımın tadili

Meraklarımın tadili

TADİLE İHTİYACI VAR meraklarımın. İlk önce nimet olduklarının şuuruna varmalıyım. Varmalıyım ki nikmete dönüşmesinler benim hakkımda. Nice nimet, nikmet olmuştur su-i tefehhümden neşet eden suistimal ile. Aşk gibi, şefkat gibi, hırs gibi. Kullanım kılavuzuna müracaat etmeliyim. Ne yapacağım bana verilen şiddetli merakı?

Tadile ihtiyacı var meraklarımın. Tasnif, tadilin bir aşamasıdır. Hafif meraklar, şiddetli meraklar. Denî şeyler hafif merakın konusudur. Ulvîleri ise şiddetli merakın. Tasnifin kaybı adaletin kaybıdır. Hiçbir şey yerli yerinde değildir. Merak israf edilmiştir.

Tadile ihtiyacı var meraklarımın. İç içe geçmiş daireler vardır. Küçüklerinde daima büyük vazifeler, büyüklerinde bazen küçük vazifeler beklemektedir. Büyük daireler işgalcidir. Meşgul ederler sürekli. Caziptirler, meczupları az değildir. Siyaset meczubu, medya meczubu, magazin meczubu. Akıl, kalp, fikir boğulur, dağılır büyük dairelerde. Divanelik, dinsizlik, ecnebilik manen vuku bulur.

Tadile ihtiyacı var meraklarımın. Küçük dairelerimi aydınlatmalıyım onların ışığıyla. Bilmediklerimi öğretmeliler bana, hissetmediklerimi hissettirmeliler. Helak olanlardan olmamak için. Zararlı, şerli, ârızî ışıklar aydınlatamaz küçük dairelerimi. Geçici olmamalılar havanın fırtınalı halleri gibi.

Tadile ihtiyacı var meraklarımın. Takipsizlik kararı vermekte cömert davranmalıyım. Sonunda beni mahkum edecek ne çok hadise var. Onlarla vakit kaybetmek açılan davaların ihmaline yol açar. Yeri doldurulamayacak davalar.

Muhtasar bazı işaretler nev’inde, Risale-i Nur şakirdlerinin meraklarını ta’dil etmek niyetiyle” diye beyan olunan hakikate ihtiyacı var meraklarımın.

Share

4 thoughts on “Meraklarımın tadili

  1. Allah razı olsun güzel yazın için fatih kardeşim. Bilhassa meraklarımızın hafif-şiddetli diye ikiye ayrımına ve “denî şeyler hafif merakın konusudur, ulvîleri ise şiddetli merakın” izahına çok ihtiyacımız var.

    Okurken aklıma bir örnek geldi. Mesela pazara gittiğimizde meyvenin üzerindeki kartonda kaç tl yazdığı bizim için hafif merakın, o meyvedeki iltifat ve ikram boyutu ise şiddetli merakımızın konusu olmalıdır. Duygularımızı adaletle kullanmada ölçü budur.

    Peki bugün ehl-i dünyayı geçelim ehl-i din olarak da neden bu ölçüden uzağa düştük? Aklıma ilk gelen Üstadın Kastamonu Lahika’sında bahsettiği uyarı:

    Evet, insâniyetin yaşamak damarı ve hıfz-ı hayat cihazı, bu asırda isrâfât ile ve iktisatsızlık ve kanâatsizlik ve hırs yüzünden bereketin kalkmasıyla ve fakr-u zarûret-i mâişet ziyâdeleşmesiyle o derece o damar yaralanmış ve şerâit-i hayâtın ağırlaşmasıyla o derece zedelenmiş ve mütemâdiyen ehl-i dalâlet nazar-ı dikkati şu hayata celb ede ede o derece nazar-ı dikkati kendine celbetmiş ki ednâ bir hâcet-i hayatiyeyi, büyük bir mesele-i dîniyeye tercîh ettiriyor.

    Rabbim istikametten ayırmasın cümlemizi.

    1. Allah cümlemizden razi olsun abi. Mesele Üstad’in ifade ettigi gibi çok yönlü; ahlaki, ekonomik, sosyal, siyasal vecheleri var. Merak zaten verilmesi kolay birsey, bir de merak hirsizlarini da hesaba katarsak, meraklarin tadiline gerçekten ihtiyacimizin oldugunu söyleyebiliriz.

      1. eyvallah. “meselenin çok yönlü olması” kaydına bir şerh düşmek isterim: aslında insaniyet aleminde ahlaki, ekonomik, sosyal, siyasal ve diğer alanlarda şahit olduğumuz bütün şerler tek bir merkezden besleniyor kanaatindeyim: enenin şerre kanalize edilmesi. otuzuncu söz’de bütün bir insanlık tarihinin ene merkezli okunuyor olması da bize bu konuda fikir verebilir.

        mesela şerre kanalize olmuş ene bencildir, ben-merkezlidir, sadece kendi yiyeceğini düşünür, bütün insanlar aç olsa da umurunda değildir. buyurun ekonomik krizlere.

        ayrıca bu ene hırslı bir iktidar sevdalısıdır. hakiki Muktedir’den gafil olduğundan başa geçip kendi batıl fikirlerini yaymak arzusuyla yanıp tutuşur. buyurun siyasi krizlere.

        ve hâkeza…

        1. Bütün şerlerin/krizlerin tek bir merkezden beslendiği fikrine, veya diğer bir ifadeyle, bütün şerleri/krizleri bir tek sebebe bağlama fikrine ben bir parça ihtiyatla yaklaşıyorum. Elbette ki bütün meselelerin bir de ene boyutu, yani ahlakî diyebileceğimiz bir boyutu vardır. Fakat meseleye sadece bu pencereden baktığımız zaman, son derece girift olan bir takım hususları gözden kaçırabiliriz. Şöylece özetleyebilirim düşüncemi : ene ne görmezden gelinmeli, ne de bütün şerlerin yegane kaynağı olarak görülmeli.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.