YİRMİ ALTINCI SÖZ’ÜN ZEYLİ küçüklüğüyle beraber büyük bir ehemmiyeti haizdir. Bu kısa metinde Bediüzzaman Kur’an-ı Hakîm’den istifade ettiği acz, fakr, şefkat ve tefekkür yolunun özelliklerini anlatır. Acz mahbubiyete, fakr Rahmân ismine, şefkat Rahîm ismine, tefekkür de Hakîm ismine ulaştırır insanı. Tarikatten ziyade hakikat ve şeriat olan bu yol ise dört adımdan müteşekkildir.
Konumuz olan birinci adımda Necm suresinden bir ayet-i kerimeyle karşılaşırız: “Nefislerinizi temize çıkarmayın.” Bediüzzaman’ın bu ayetle ilgili izahlarına baktığımızda tezkiye-i nefsi şahsî boyutuyla ele aldığını görüyoruz. Kuşkusuz ki nefis tezkiyesi ilk olarak kişinin kendisiyle ilgili bir süreçtir. Kişi en başta kendi nefsini tezkiye etmemekle yükümlüdür. Bununla beraber mezkur âyet-i kerimeye İmam Matüridî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân’da yaptığı bir tefsirin penceresinden baktığımızda bu birinci adıma kolektif boyutu da dahil eden bir bakış açısıyla yaklaşabiliriz. Ayet-i kerimenin iki manaya muhtemel olduğunu söyleyen İmam Matüridî konumuzu ilgilendiren ikinci manayı şu şekilde izah eder:
“Nefsinizi temize çıkarmayın” ifadesinin “Dindaşlarınızı ve kendi mezhebinizden olanları temize çıkarmayın, çünkü her ne kadar salah ve takva üzere olmasalar dahi, insanların kendi mezhebinden olan kimseleri temize çıkarmaları, kendilerinde kötülük ve kötülemeyi gerektiren bir durum görmeseler dahi, kendi dinlerinden ve mezheplerinden olmayan kimseleri kötülemeleri eski âdetlerindendir” manasına gelmesi muhtemeldir.
Esasında bu yorumun izlerine Risale-i Nur’da da rastlarız. Ene bahsinde, enaniyetin bir türevi olarak nev’in enaniyetinden de şöyle bahsedilir:
Nev’in enaniyeti de bir asabiyet-i nev’iye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip o ene o enaniyet-i nev’iyeye istinad ederek, şeytan gibi, Sâni-i Zülcelâlin evâmirine karşı mübareze eder.
Dahası “Milliyetçiler, milliyeti mâbud ittihaz ediyorlar” tespitini de mezkur tezkiyeci söylem bağlamında hatırlayabiliriz. Diyebiliriz ki kendi aidiyet grubundaki insanları temize çıkarmanın temelinde, bütün fraksiyonlarıyla birlikte nev’in enaniyeti olgusu vardır. Nev’in tanımına, dar dairelerden başlayarak aile, cemaat, parti, millet gibi çeşitli aidiyet gruplarımızı dahil edebiliriz.
Gerek nev’in enaniyeti ile ilgili Bediüzzaman’ın izahlarına gerekse İmam Matüridî’nin tefsirine dayanarak birinci adımı şöyle de formüle edebiliriz sanırım:
Birinci hatvede فَلاَ تُزَكُّۤوا اَنْفُسَكُمْ âyeti işaret ettiği gibi, tezkiye-i nefis (ve nev’) etmemek. Zira insan, cibilliyeti ve fıtratı hasebiyle nefsini (ve nev’ini) sever. Belki evvelâ ve bizzat yalnız nefsini (ve nev’ini) sever; başka her şeyi nefsine (ve nev’ine) feda eder. Mâbuda layık bir tarzda nefsini (ve nev’ini) metheder; mâbuda layık bir tenzihle nefsini (ve nev’ini) meâyibden tenzih ve tebrie eder. Elden geldiği kadar kusurları kendine (ve nev’ine) layık görmez ve kabul etmez. Nefsine (ve nev’ine) perestiş eder tarzında, şiddetle müdafaa eder. Hatta fıtratında tevdi edilen ve Mâbud-u hakikînin hamd ve tesbihi için ona verilen cihazat ve istidadı kendi nefsine (ve nev’ine) sarf ederek مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ sırrına mazhar olur. Kendini (ve nev’ini) görür, kendine (ve nev’ine) güvenir, kendini (ve nev’ini) beğenir. İşte şu mertebede, şu hatvede tezkiyesi, tathiri, nefsini (ve nev’ini) tezkiye etmemek, tebrie etmemektir.
Sözün özü enaniyetin şahsî ve nev’î olmak üzere iki boyutu olduğu gibi, tezkiye de iki boyutlu olarak düşünülmesi gereken bir meseledir. Nefsimizi tezkiye etmemekle yükümlü olduğumuz gibi nev’imizi de tezkiye etmememiz gerektiğini idrak etmemiz gerekiyor.
- Nebevî tâlim, şümullü tefsir - 1 Aralık 2024
- Âl-i İmrân suresinin 18. ayetine dair bir not - 9 Mayıs 2022
- Siyasetin gölgesindeki dualar - 5 Mayıs 2022
MAŞALLAH ALLAH razı olsun Fatih. Çok güzel bir manaya intikal etmişsin. Cenabı Allah hakkıyla istifade etmeyi ,nefsimizi ve nev`imizi engüzel bir şekilde islah etmeyi nasip etsin..
Amin ecmain, Allah razı olsun Abdullah abi…
Bence metinden uzaklaşıp aklınızdaki manayı vermişsiniz abi biraz daha metin üstünde durmanızı beklerdim
Aklımdaki manadan ziyade, İmam Maturidi’nin tefsiri ile Bediüzzaman’ın tefsirini birlikte anlamaya çalıştım diyelim. Aklımın bu ikisi arasında ilişki kurduğu ise kesin tabi.