Ölüme ve hayata tevhid nazarıyla bakabilme meselesi

Ölüme ve hayata tevhid nazarıyla bakabilme meselesi

HAYATINIZ BOYUNCA tüm öğrendiklerinizi birkaç kelime ile özetlemek gibi bir iddianız ya da herhangi bir çabanız hiç oldu mu? Benim daha olmadı ama bu manadaki bir çabayı hem çok değerli bulmaktayım hem de böyle bir çabaya hayranlık duymaktayım.

Bediüzzaman Said Nursi (1878-1960) kırklı yaşlarında kaleme aldığı Mesnevi-i Nuriye (1921-1923) isimli eserinin Katre risalesinde o zamana kadar öğrendiklerini –ki medreselerde okutulan doksan temel kitabı ezberlemiş ve binlerce cilt kitap okumuş bir kişi olarak– dört kelime ve dört cümle ile özetler. Dört kelimenin (i) mana-yı harfî, (ii) mana-yı ismî, (iii) nazar ve (iv) niyet olduğunu belirttikten sonra dört cümlenin ise şunlar olduğunu söyler:

  • İnni lestü maliki/Ben kendime malik değilim.
  • El-mevtu hakkun/Ölüm haktır.
  • Rabbi vahidun/Rabbim birdir.
  • Ene

Bu dört cümle kanaatimce Kur’an’ın dört maksadı olan tevhid, haşir, nübüvvet, adalet (ve ibadet) hakikatlerinin enfüsî kodları mahiyetindedir. Buna binaen Kur’an’ın haşir hakikatinin dünyamızdaki iz düşümü en veciz “Ölüm haktır” şeklinde akıl ve kalbimize kodlanabilir. Bu enfüsi kod ile haşir hakikatini iç dünyamızın ana direklerinden biri kılabiliriz.

Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm elbette hayattan ziyade bir istediği var[1] diyen Bediüzzaman eserlerinin birçok yerinde yeri ve makamı muktezasınca bir günde “30 bin cenaze”nin[2] ölümün hak olduğu davasını imzalayıp tasdik ettiklerini vurgulamıştır. Bediüzzaman’ın belirttiği rakam 1930’lar, 1940’larda dünya nüfusunun yaklaşık 2,1-2,3 milyar[3] olduğu dönemde bir günde ölen insan sayısıdır ve bu sayı bir yılda ortalama yaklaşık 11 milyon cenazeye karşılık gelmektedir. Günümüze kadar hem dünya nüfusu[4] hem de ölen sayısı sürekli artmaktadır. Grafik 1 ve Grafik 2’de yer alan günümüz verilerine göre 2015’te yaklaşık 140 milyon kişi doğarken 57 milyon kişi de vefat etmiştir.

Grafik 1. Dünyada Yıllık Doğum Sayısı (1950-2015)[5]

Grafik 1. Dünyada Yıllık Ölüm Sayısı (1950-2015)[6]

Amacım sizi istatistiki verilerin içinde boğmak değil Bediüzzaman’ın dikkat çektiği önemli bir hakikatteki verileri güncelleyerek ölümün ve hayatın hakikatine dair bir sonuca ulaşmaktır. Gerçi rakamların değişmesi ulaşmak istediğim sonucu çok fazla etkileyen bir unsur değil. Yine de verileri tazelenmekte bir nebze fayda olacağı düşüncesiyle meseleyi biraz uzatmış oldum.

Koronavirüs (Covid-19) salgını günlerinde ülkemizde ve küresel çapta gerçekleşen ölümler –özellikle medyada ve sosyal medyada– birer istatistiki bilgiye indirgeniyor. Ölen insanlar da düşünme ve plan yapma yeteneği olmayan “katil” bir virüsün kör kurşunlarına hedef olmuş zavallı “kurban”lar şeklinde temsil ediliyor. Tevhid nazarıyla bakılmadığı için alîmâne, basîrâne, şuurkârâne olan bir büyük hadiseye kör kuvvet, serseri tesadüf ve şuursuz tabiatın perde olmasına rıza gösteriliyor. İnsanlığın başına gelen çok büyük ibret hadisesinin asıl mahiyeti ve hikmeti bütünüyle gizleniyor. Bu ise hakikat açısından değerlendirildiğinde aslında dehşetli bir cinayettir. Bu büyük hatadan kurtulmak için tevhid nazarına sahip olmanın ehemmiyeti İkinci Şua’nın başında şöyle problematize edilir: “Tevhid ve vahdette cemâl-i İlâhî ve kemâl-i Rabbanî tezahür eder. Eğer vahdet olmazsa o hazine-i ezeliye gizli kalır.[7]

Aslında bir günde Koronavirüsten ölen kişi sayıları basiretimizin örtülmesine, ölüme ve kabre karşı körelmeye yol açmak bir tarafa belki her gün vefat ile dünyadan terhis edilen ve aynı zamanda hayata gözlerini yeni açan insanların varlığı hakikatine odaklanmamıza vesile olmalıdır. Bunun için tevhid nazarıyla, bütüncül bir şekilde bu gibi hadiselere bakmamıza ihtiyacımız var. Bu bakımdan tek bir kişinin ölümünü (ya da doğumunu) düşünmek ile yeryüzünde bir günde ya da bir yılda gerçekleşen tüm ölümleri (ya da doğumları) tefekkür etmek arasında ibret almak açısından büyük bir fark ortaya çıkmaktadır. Bir (ya da on, yüz) kişinin ölümüne odaklanıldığında bu durum hastalık, yaşlılık, kaza gibi bir kısım sebeplere indirgenerek normalleştirildiğinden ölüm olayının anlamı, hikmeti ve ibret boyutları çoğu kez görülemiyor. Ancak tevhid nazarıyla bakıldığında yeryüzü birden büyük bir hastane ve eczaneye ya da diğer bir açıdan mezaristana dönüşüyor. Bu büyük hastanede her yıl milyonlarca insan dünyaya gözünü açıyor, milyonlarca insana hastalıklarından şifalar nasip ediliyor ve yine milyonlarca insan ise dünya hayatına gözünü kapatıyor. Yeryüzündeki bu doğum, şifa ve ölüm hakikatini tüm bitki ve hayvanlar âlemi boyutunda tefekkür ettiğimizde ise en ufak bir tesadüfün dahi olmadığı muhteşem ve çok intizamlı bir manzarayla karşılaşıyoruz. Hayatı da ölümü de yaratan Hayy, Muhyi ve Mümit bir yaratıcının bu muhteşem faaliyetleri ise bize ve tüm insanlığa sonsuz bir hayat kaynağının varlığını gösteriyor ve hayatımızı ona göre dizayn etmemiz gerektiği dersini veriyor.

Ölümü tıpkı hayat gibi tevhid delili olarak gören Bediüzzaman “Mevt, hayat kadar bir burhan-ı rububiyettir” tespitinde bulunmaktadır. Zira ölüm ile yeni hayat sahiplerine yeryüzünde yer açılmaktadır. Hayy-ı Kayyum her baharda yeryüzünde milyonlarca canlı türünü dirilterek varlığını ve birliğini gösterdiği gibi sonbahar ve kışta ölümü yaratmasıyla bekasını ve sermediyetini gözler önüne sermektedir. Bediüzzaman bu hakikati bir nehirde art arda parlayıp sönen su damlalarının gökteki güneşe işaret etmeleri temsiliyle izah etmiştir. İlkbahar ve yazda hayat ile parıldayan dünya damlası sonbahar ve kışta ölüm ile sönmesiyle sonsuz ve tükenmez bir hayat sahibi olan Hayy-ı Kayyum’un varlığını haykırmaktadır. Ölümün bu manada muhteşem bir tevhid delili oluşu hakikati Otuz Üçüncü Söz’ün Yirmi Dördüncü Pencere’sinde şöyle nazar-ı dikkate sunulmuştur:

Hayattar bu zemin bir baharda Sanie şehadet ettiği gibi onun ölmesiyle zamanın geçmiş ve gelecek iki kanadına dizilmiş mu’cizât-ı kudretine nazarı çeviriyor. Bir bahar yerine binler baharı gösteriyor. Bir mu’cize yerine binler mu’cizât-ı kudretine işaret eder.

İslam düşünce geleneğindeki “rabıta-ı mevt” kavramı ölüm hakikatine külli ve tevhidi bakış anlamında çok önemli bir hayat prensibidir. Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamın “Ölmeden önce ölünüz” hadisi bu anlamda bir rabıta-i mevt tavsiyesidir. Lakin rabıta-i mevt ölümü basitçe “düşünme”nin ötesinde çok daha kapsamlı bir hakikattir. Yani asıl mesele hayatın tüm alanlarında ölümle “irtibat”lı olabilmek ve anlık değil külli bir varlık şuuruyla yaşayabilmektir. Bu manada “ölüm” ile irtibatlı olarak “yaşamak” ahirete iman hakikatini hayatımıza yansıtabilme şuurumuzdur. Başka bir ifadeyle dünyanın fani yüzünün farkında olup onda boğulmadan, ne dünyada kazandığımız fani şeylere sevinerek ne de kaybettiklerimize üzülerek bir ahiret insanı gibi yaşamak için çaba sarf etmemiz gerekmektedir.

Hâsıl-ı kelam koronavirüsün tüm dikkatleri ölüme ve dolayısıyla hayata odakladığı bugünlerde külli ve tevhidi bir nazarla bu meseleleri değerlendirmeye çok büyük bir ihtiyacımız var. En önemlisi de –gaflet ile unuttuğumuz veya geleceğe ertelediğimiz– tam vaktini bilmediğimiz ölümümüzle büyük yüzleşmemizin provasını tüm cesaretimizi toplayıp gerçekleştirebilmemiz için önemli bir fırsat önümüzde duruyor, hazır mıyız!

Merdane kabre bak, dinle, ne talep eder? Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak, ne ister?


[1] Şualar, On Birinci Şua, İkinci Meselenin Hülasası.

[2] Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektub, Yedinci Kısım, Üçüncü İşaret; Lem’alar, Yirmi İkinci Lem’a, 3. İşaret; Şualar, Yedinci Şua, Mukaddeme; Şualar, 13. Şua; Emirdağ Lahikası.

[3] “World population by region”, Our World in Data, https://ourworldindata.org/grapher/world-population-by-world-regions-post-1820?country=OWID_WRL, (Erişim tarihi: 14 Nisan 2020).

[4] 14 Nisan itibarıyla yaklaşık dünya nüfusu 7 milyar 777 milyon kişidir; Bkz. “Dünya Nüfusu”, Worldometer, https://www.worldometers.info/tr, (Erişim tarihi: 14 Nisan 2020).

[5] Hannah Ritchie, “How many people die and how many are born each year?”, Our World in Data, 11 Eylül 2019, https://ourworldindata.org/births-and-deaths, (Erişim tarihi: 14 Nisan 2020).

[6] Ritchie, “How many people die and how many are born each year?”.

[7] Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, İkinci Şua.

Mustafa Said İşeri
Latest posts by Mustafa Said İşeri (see all)
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.