Sağdan soldan düşünceler…

Sağdan soldan düşünceler…

1. Dücane Cündioğlu’nun ifade ettiği gibi:

Anlamak için durmak zorundasın.
Understanding (İng),
verstehen (Alm),
episteme (Yun),
vakafe (Arp),
gibi anlama’nın kökü hep durmak’tır.

Öyleyse bizi düşünmekten ve anlamaktan alıkoyacak bir hayat temposundan Rabb’imize sığınmalıyız.

2.

Bertrand Russell’ın tarif ettiği agnostik bakış açısına göre, Tanrı’nın varlığı ve dünya ötesi yaşam hakkında, mevcut dinlerin öne sürdüğü iddiaların günümüzde doğrulanması mümkün değildir. (Vikipedia-Agnostisizm).

O zaman şefkat, aşk, nefret, hatta can sıkıntısı, bunalım, baş ağrısı vs. olgular da ispatlanamaz, doğrulanamaz değil mi? Ne de olsa sayılanların hiçbirini gözümüzle göremiyoruz ve gösteremiyoruz. Asrımıza hâkim durumda olan “bilim paradigması” zihinlerimize daha ilkokul yıllarından itibaren öyle bir nakşolmuş ve tefekkürümüzü felç etmiş ki akıl alır gibi değil. “Aklı Karışıklar İçin Kılavuz” isimli kitabında bu hususla ilgili önemli bir tespitte bulunuyordu Schumacher:

Şeyler hakkında asıl emin olma aracımız sanılanın aksine “bilimsel ispat” değil” doğru muhakeme”dir.

Gerçekten de insanda mevcut bulunan sayısız cihazı adeta bir “hiç” sayarak, hakkında emin olabileceğimiz şeyleri yalnızca “gözlemleyebildiklerimize” indirgemektir. İnsanın insana yapabileceği en büyük zulümlerden biri bu olmalıdır. Pozitivist mantığın bu sıkışma ve daralması ibretliktir. Maddiyunluk/pozitivizm taunuyla çokların imtihanını kaybetmesi ise korkutucu…

3. Stres, endişe, kaygı, mutsuzluk ve türevleri.. .belki hepsinin temelinde aynı şey yatıyor: Beklentilerimiz. Diğer bir deyişle tevekkülsüzlüğümüz… Hayatımıza bakalım: Girdiğimiz sınavdan belli bir puan bekliyoruz… Evliliğimiz neticesinde sağlıklı ve -mutlaka!- başarılı çocuklar bekliyoruz… İşimizde en az … bin TL maaş bekliyoruz… Girdiğimiz her ortamda sevilmeyi ve sayılmayı bekliyoruz… Sosyal ağlarda bol bol “like”lanmayı ve “retweet”lenmeyi bekliyoruz… Bekliyoruz da bekliyoruz. Beklentilerimiz gerçekleşmeyince de “sinir” oluyoruz, “gıcık” oluyoruz. Peki gerçekleşenler tatmin ediyor mu? Onlar da hem her an kaybetme endişesiyle acıtıyor, hem de eninde sonunda elimizden çıkacağı gerçeğiyle kahrediyor. Buradan bakınca “Ubudiyet, mukaddime-i mükafat-ı lahika değil, belki netice-i nimet-i sabıkadır.” cümlesi insanı beklentilerinden arındırması ve tevekküle yönlendirmesi açısından ne kadar anlamlıdır. Hakikaten hepimiz hayat tecrübelerimizden az-çok biliyoruz ki insan ibadetini, hizmetini, çalışmasını… verilen nimetlerin bir şükrü değil de yeni nimetlere mazhariyet beklentisine girerek yaparsa “doymaz” bir canlıya dönüşüyor. Dolayısıyla çalışmalıyız, uğraşmalıyız, koşturmalıyız… Ama türlü türlü beklentilere girerek değil, zaten verilmiş olan onca nimet için “hamd” etmeyi ihmal etmeden… “İnsana müteveccih olan nimetler had ve hesaba gelmez” gerçeğini atlamadan…

4. “Şer” denince aklımıza hep kötü, pis, günah şeyler gelir. Blaise Pascal’ın ise şer konusunda daha enteresan bir açılımı var:

Allah’ı düşünmek istediğimizde dikkatimizi başka tarafa çeken ve bizi başka şeyler düşünmeye yönelten şeyler yok mu? Şer denilen şey, bunlardır işte.

Şer, Rabb’imize yönelmeyi arzuladığımızda bize mani olan her şey… Buradan bakınca insan kendini “Allah’ım! Ne de çok şer varmış” demekten alıkoyamıyor.

5. Hukuk denince akla gelen ilk iki kavram hak ve adalettir. Gidin önünüze ilk çıkan bir hukukçuya sorun: “Hak ve adalet nedir?” Tatmin edici bir cevap almanız mümkün değildir. Bunun nedeni o kişinin yetersizliğinden ziyade consensus sağlanmış bir hak ve adalet tanımlamasının olmamasıdır. Semavi hükümlerden kaçış kaçınılmaz olarak arzî ve beşerî hükümlere mahkumiyeti getirdi. Ve öyle bir keşmekeş ortaya çıkardı ki…

Pascal’ın veciz ifadesiyle sözlerimi tamamlayayım:

Öne sürdüğümüz hak ve adalet ölçüsü ne kadar da garip! Ufacık bir dere onu sınırlamaya kâfi geliyor. Pireneler’in bu tarafında doğru olan, öbür tarafa geçince yanlış sayılıyor!

Abdülhamid Karagiyim
Latest posts by Abdülhamid Karagiyim (see all)
Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.