Selam deyip geçmeyin

Selam deyip geçmeyin

GÜNLÜK HAYATIMIZDA en sık yaptıklarımızdan biri de selamlaşmaktır. Sözlerimizi selamla başlatıp selamla bitirmek çoğumuzda meleke halini almıştır. Evimizden çıkarken ve girerken, telefonumuzu açarken ve kapatırken, elektronik posta ya da sosyal medyada yazışırken, yolda yürürken, alışveriş ederken vb. kiminle muhatap oluyorsak onunla selamlaşmak hayatımızın önemli bir değeridir.

Kültürlere göre farklılık arz etse de selamlaşmak insanlığın ortak değeridir. Zira fıtri bir ihtiyaçtır selamlaşma ve muhatabiyetin hem besmelesi hem de hatimesi hükmündedir. Başlangıcı ve sonu güzel olan bir şeyin ortası da bundan nasibini alacaktır. Bu nedenle güzel bir selamlaşma ile başlayıp aynı güzellikle sona eren konuşmalar da güzelleşmeye namzettir.

Selamlaşmak aynı zamanda Allah’ın ezeli kelamı Kur’an-ı Kerim’deki bir emridir. Bir ismi de Selam olan Cenab-ı Hak verilen bir selama daha güzeliyle veya (hiç olmazsa) dengiyle karşılık verilmesini emretmektedir.[1]

İslami âdâba göre “Selamün aleyküm” diye selam verir ve “Aleyküm selam” diye de selamı alırız. Selamlaşma âdâbında “ve rahmetullahi ve berekatühü” kelimelerinin eklenmesiyle selam alıp vermeyi güzelleştirmenin imkanı da vardır.

Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselam da selamlaşmanın önemine dikkat çekmiştir. Hatta iki kişinin arasına bir ağaç ya da duvarın girmesiyle kısa bir ayrılıktan sonra tekrar karşılaşmaları ânında da selamı tazelemelerini tavsiye etmiştir.[2]

Nisa suresindeki ayette selam manası tahiyye kelimesi ile ifade edilmiştir. Tahiyye şuuruyla verilen bir selam ise kişiyi hızlı bir şekilde huzur-i ilahiye taşır. Zira bu kelime Mirac-ı Ekber’de Resul-i Ekrem aleyhissalatü vesselamın Allah’ı selamladığı dört kelimeden birincisidir. Tahiyye, bütün canlıların hayat hediyelerini Allah’a takdim etmeleri manasını ifade etmektedir. Bu sebeple her bir selamlaşma küçük bir miraç hükmüne geçebilir. Yeryüzünde iki kişi arasındaki yatay ilişkiye arşî ve semaî bir derinlik kazandırabilir. Bu Kur’an ahlakında insanın âdetini ibadete çevirmesi sırrı vardır.

Ancak günümüzde “günaydın”, “iyi günler”, “hayırlı akşamlar”, “merhaba” gibi selamlaşmalar daha fazla rağbet görüyor. Hatta bazen kelimelere bile ihtiyaç duyulmadan el ve baş hareketleriyle yetiniliyor. Seküler ve dini ıstılahtan rahatsız olabilen kişilerle bu şekilde muhatap olmak bazen gerekebiliyor. Ancak selamın sırrını ve ehemmiyetini takdir etmesi gereken mü’minlerdeki bilinçsizlik elbette hayra alamet olmasa gerektir.

Bugünlerde Risale-i Nur külliyatının Barla, Kastamonu ve Emirdağ lahikalarını okurken Bediüzzaman Said Nursi’nin mektuplarındaki selam cümlelerini bir kenara not etmeye karar verdim. Her dikkatli Risale-i Nur okuyucusu Bediüzzaman’ın mektuplarına başlarken “Esselamü aleyküm ve rahmetüllahü ve berekatühü” dedikten sonra selamını anlamlı bir bağlamda farklı cümlelerle güzelleştirdiğini fark eder. Notlarıma kaydettiğim selam cümlelerini sınıflandırdığımda ise “Kur’an”, “kâinat”, “zaman” ve “Risale-i Nur” çerçevelerinin öne çıktığını gördüm.

Bediüzzaman’ın mektuplarının başındaki selam cümlelerinde “Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi”nin çokluğunu belirterek dua etmek için öncelikle Kur’an’ın harfleri, kelimeleri ve sırlarının çokluklarının vurgulandığı görülmektedir. Ayrıca Kur’an’ın en fazla zikir ve tefekkür edildiği Ramazan ayı vurgusu da dikkate değerdir.

  • Kur’an harfleri sayısınca
  • Kur’an’ın kelimeleri ve harfleri sayısınca
  • Kur’an’ın harfleri ve esrarı sayısınca
  • Ramazan’da okunan Kur’an harfleri sayısınca

İkinci olarak kâinatın zerreleri, varlıkları, kar taneleri ve vücuttaki zerreler sayısınca selam, rahmet ve bereket dualarında bulunulmuştur.

  • Kâinatın zerreleri sayısınca
  • Kâinat kitabının kelime ve harflerinin tevafukları sayısınca
  • Kar taneleri sayısınca
  • Vücudunuzdaki zerreler ile ömrünüzün aşire-i dakikalarının çarpımı sayısınca

Üçüncü olarak zamandaki çokluğun vurgulandığı dikkat çekmektedir. Bu ifadelerin tamamında “aşire-i dakika” ifadesi geçmektedir. Aşire-i dakika dakikanın on derece alt birimidir ve yaklaşık olarak 0,000000000000006 saniye gibi çok küçük bir zaman dilimidir. Ayrıca Lahikalardaki selam cümlelerinde zaman vurgusunun nispeten daha sık tercih edildiği görülmektedir. Bu kullanımlarda ise dünya ve ahiret hayatı, Üç Aylar, Ramazan ayı, mübarek geceler, ayrılık vakitleri ve Risale-i Nur’un yazıldığı vakitlerin belirtildiği görülmektedir.

  • Dünya ve ahiret hayatının aşire-i dakikaları sayısınca
  • Şuhur-i Selase’nin aşire-i dakikaları sayısınca
  • Şaban ve Ramazan’ın aşire-i dakikaları sayısınca
  • Ramazan Ayı’nın aşire-i dakikaları sayısınca
  • Ramazan’ın aşire-i dakikaları ile Risale-i Nur’dan yazdığınız harflerin çarpımı sayısınca
  • Kadir Gecesi’nin aşire-i dakikaları ile Kur’an’ın harflerinin çarpımı sayısınca
  • Gönderilen Risale-i Nur’un harfleri ile Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin aşire-i dakikalarının çarpımı sayısınca
  • Risale-i Nur eczalarının yazılması için sarf edilen aşire-i dakikalar sayısınca
  • Ayrılık dakikalarının aşire-i dakikaları sayısınca

Dördüncüsü de Risale-i Nur vurgusunun olduğu selam cümleleridir. Bu cümlelerde de Risale-i Nur’un yazılan, basılan, okunan, havada çoğalan, hafızalarda kaydedilen ve harflerinin ebced değerlerinin sayılarının belirtildiği dikkat çekmektedir.

  • Gönderilen risalelerin harfleri sayısınca
  • Risale-i Nur’un yazılan ve basılan harfleri sayısınca
  • Risale-i Nur’un okunan ve yazılan harfleri sayısınca
  • Risale-i Nur eczalarından okunan harflerin ebced hesabı değerince
  • Kıyamete kadar havada temessül eden, okunan ve yazılan Risale-i Nur harfleri sayısınca
  • Kıyamete kadar Risale-i Nur’un fehimlerde ve havada temessül eden manaları ve harfleri sayısınca

Hasılıkelam selamlaşma iki muhatap arasında sözle kurulan bir köprünün ana direkleri hükmündedir. Bu muhatabiyeti Kur’an’ın ve sünnetin ders verdiği bir şuurla gerçekleştirmek selamlaşmaya arşî bir derinlik kazandırır. Bu arşî derinliğin ifade edilmesiyle selamı güzelleştirmenin ise sayısız imkanı ortaya çıkmaktadır. Bunu gerçekleştirirken on ân içinde bulunduğumuz durumun şükrünü külli bir tarzda ifade eden kelimelerin tercih edilmesi muhatabiyete ayrı bir anlam ve güzellik katmaktadır.

Biz de bu hakikatten ders alıp selamlarımıza farklı güzellikler ve farkındalıklar katabiliriz. Mesela güneşin doğuşunu ya da batışını seyrederken selam veriyorsak “Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi güneşin şuaları (ışınları), lem’aları (parıltıları), yedi renginin tonları ve melek-i şemsin tesbihleri sayısınca üzerimize olsun” diyebiliriz. Gece gökyüzündeki yıldızları tefekkür ediyorsak “Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi yıldızlar adedince ve yıldızlara müekkel meleklerin tesbihleri sayısınca üzerimize olsun” ifadesi dilimizden dökülebilir. Bu misalleri yağmurun damlaları, denizin damlaları, havanın zerreleri, bitkilerin ve hayvanların hücreleri sayısınca çeşitlendirip artırabiliriz. Hatta her meslek erbabı kendi mesleğinin farkındalıklarını dile getiren selamlaşmalar keşfedebilir. Yeter ki selamlarımızı zenginleştirmek ve güzelleştirmek isteyelim; çok geniş bir yol açık, önümüzde duruyor…

____________________________

[1] “Size bir selam verildiğinde ya daha güzeli ile veya dengi ile karşılık verin. Allah her şeyin hesabını tutmaktadır.” (Nisa 4/86)

[2] “Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selam versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa tekrar selam versin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 135)

Mustafa Said İşeri
Latest posts by Mustafa Said İşeri (see all)
Share

One thought on “Selam deyip geçmeyin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.