Mehdi ve Mehdiyet İslam dünyasında devamlı tartışılagelmiş bir konudur. “Mehdi kimdir, ne yapar, insanlar onu nasıl tanır?” gibi sorular insanoğlunun özellikle Müslümanların aklını hep kurcalamıştır. Hatta bu konu ayrılıklara ve belki daha da acısı gayrılıklara sebep olmuştur.
Beraber oturup çay içerken yine aynı konu üzerinden bir tartışma başladı ve tartışmanın ana teması Bediüzzaman’ın Mehdiliğinin ne kadar önemli olduğu veya dünyamızda ne kadar yer edinmesi gerektiğiydi. Yani niye Bediüzzaman’ın Mehdiliği temel bir konu olsun ki? İnsanların hakikat arayışlarında Mehdilik tahrik edici bir konu olmalı mıydı?
Daha sonra kendimize “Acaba bizim dünyalarımızdaki tahrik edici şeyler nedir?” diye sorduk. Acaba bizi hakikat arayışına ya da ulaşmak istediğimiz şeye ulaşmaya sevk eden tahrik edici noktalar nelerdi? Bir arkadaşımız bu soruyu insanlar ve maddeler arasındaki cazibe, sevgi ve aşk konularını öğrenmek olarak cevapladı. Ayrılık ve firakların onun dünyasında çok yer edindiği ve bu yüzden 3. Lem’a, 24. Söz gibi risalelerin onun ruh ve fikir dünyasında ma’kes bulduğunu ve bu risalelerin ona bu arayışta çok yardımcı olduğunu söyledi.
Bu cevap üzerinden daha derin bir sorgulamaya gittiğimizde daha temel sonuçların ve formülasyonların çıkartılabileceğini fark ettik ve hep beraber bunun üzerinde kafa yormaya başladık ve vardığımız sonuçlar temel olarak şu şekli aldı:
Aslında her insanın kendi fikir ve duygu dünyasında bir “hüda” vardır. Hüda denen şey Allah, ilim, bilim, kadın , siyaset vb. olabilir. Hüdanın her insanda farklılaşması, her insanın fıtratının, çevresel koşullarının ve karşılaştığı şeylerin farklı olmasından kaynaklanır. Ve her insan mühtedidir veya o arayıştadır. Mühtedilerin amacı ise kendi dünyalarındaki hüdanın hidayetine ermektir. Ancak burada önemli bir nokta şu ki hüdaya ermek diye bir şey yoktur. Hüda aşkın olandır ve hiçbir zaman ona erişemeyiz. Biz onun hidayetine erebiliriz. Mesela bir mühtedinin hüdası hendesedir, hendesenin hidayetine ermek ise mühendis olmaktır. Ancak o mühtedi hiçbir zaman hendesenin kendisi olamaz veya onun bir şekline dönüşemez. Mühtedinin, burada mühendis, yaptığı hayatını tamamen hendeseye adayıp, hayatını hendeseye göre tanzim etmektir.
Mühtedinin hüdaya bağlanmasına aracı olan ve teşvik eden şey ise müteharriktir. Müteharrik, araçtır ve mühtedinin, hüdanın hidayetini ulaşmasına vasıta olur. Metaforik olarak; müteharrik araba, uçak veya ayak olarak düşünülebilir. Müteharrik; mühtedinin fıtratına, yaşamına, çevresel koşullara, hayatında- özellikle çocukluğunda- geçirdiği olaylara göre değişkenlik gösterir. Verdiğimiz örnekten devam edersek, mühendis olan bir mühtediyi hendesenin hidayetine erişmeye sevk eden, o kişinin küçükken deneyimlediği karanlık fobisini yenmek içgüdüsü olabilir.
Mühtediye, müteharriği kullanmayı öğreten ve ona rehberlik yapan şey ise mehdidir. Mehdi, yöntem ve/veya metottur. Mühendis örneğimizde; mehdi, mühendise elektriği icat edebilecek bilgi ve donanımı sağlayan ve yönergelerle onun ufkunu açan öğretmendir.
Vardığımız bu sonuçlardan sonra, elde ettiğimiz bu verileri daha sistematik ve kısa bir şekilde ifade edebilmek için bu verileri matematik diline dökmeye karar verdik. Matematiksel ifadesi ise şöyle oldu:
Kavramlar | Hakikat | Metafor | Matematiksel İfade |
Mühtedi | Birincil Özne | Şoför | X |
Hüda | İkincil Özne | İstanbul | Y |
Müteharrik | Araç, Vasıta | Araba | Z |
Mehdi | Yöntem, Metot | Arabayı sürmeyi öğreten | R |
Hüdanın hidayetine ermek | Amaç, Gaye | İstanbul’a varmak | W |
Matematiksel Denklem:
X ® Z = W
Bu denkleme göre; X ve Z’nin R işlemine sokulmasıyla W elde edilmektedir. Bu denklemde kusurlar olabilir ve her bir değişkenin ayrı bir denkleme ihtiyaç duyduğunun farkındayız. Ancak bu değişkenleri matematiksel ifadeye dökmek zor olduğu için şimdilik sözel olarak kabataslak bir şekilde ifade edebileceğiz:
X, yani birincil özne, insanın kendisidir ve buna insanı oluşturan her şey girer: İnsanın genleri, çocukluğu, fıtratı, 500 yıl önceki dedesinden gelen genler vb.
Z ise, insanın fıtratı ve çevresel faktörlerin beraber işleme girmesidir diyebiliriz. Ancak Z’nin denkleminde çevresel faktörlerin katsayısı daha fazla olacaktır.
W’nun denkleminde, çevresel faktörler üslü sayılarla ifade edilme ihtiyacı hissedecektir.
Y ise, bu işlemden azade ve aşkın bir değişkendir. Ama o da, X’in fıtratına ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ayrıca Y’nin mahiyeti ve/veya değişken olup olmadığıyla alakalı ayrı bir tartışma konusu olduğundan bir başka yazıda işlenebilir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; bir insanın belki ilk önce yapması gereken hüdasını iyi tespit etmesidir. Ayrıca insan, kendi ruh, kalp ve fikir dünyasındaki müteharrikleri çok iyi belirlemeli; yani fıtratını, kendini, detaylı bir şekilde tanımalıdır ve onu hüdasına en hızlı ulaştıracak müteharriği bulmalıdır. Ancak yine de müteharrik, hayatın farklı dönemlerinde farklı şekiller alabilir. Bizi hüdamıza ulaştıracak yolda rehberlik edecek olan mehdimizi de çok iyi tespit etmeliyiz ki yarı yolda kalmayalım.
Asıl mehdilik konusuna gelecek olursak, belki de bizim hataya düştüğümüz nokta mehdiyi mehdi olmaktan çıkarıp hüda yapmamızdır. Yani denklemsel olarak ifade edersek değişkenlerimiz şöyle oluyor:
X = Birincil özne
Y = Mehdiyet
Z = Mehdinin şahsi meziyetleri ve harikalıkları veya bir insana intisap etme isteği
R = Mehdiye ulaştıracak yöntemler
W = Mehdi’nin talebesi olmak
Ancak bu olması gereken denklem değildir. Olması gereken denklem şöyledir:
X = İnsan
Y = Allah
Z = Aczimiz, fakrımız vb. (Bizi Allah’a yaklaştıran müteharrik ne ise buraya o yazılabilir.)
R = Mehdi
W = Allah’ın hidayetine ermek veya O’nun rızasına ulaşmak
Eğer denklemlerimizi doğru bir şekilde kurabilirsek, hem bu dünyada hem diğer dünyada istediğimiz şeylere daha kolay ulaşabiliriz.
Not 1: Yazıdaki “hüda”, “mehdi” gibi kavramsallaştırmaların bizim kelime dağarcığımızdaki kısırlıktan kaynaklandığını söylememiz gerekir. Farklı önerilere her zaman açığız.
Not 2: Bu yazı Oğuz Demir, Mustafa Sait Önal, Arif Semih Sulubulut ve Aziz Muhammed Akkaya’nın beraber yaptıkları müzakereden derlenmiştir ve dördünün ortak düşüncelerinin ürünüdür.
- Risale-i Nur’da Yol - 29 Nisan 2021
- Günah (2): günah nedir? - 27 Ocak 2019
- Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı - 25 Temmuz 2018
kavramları basitleştirip bir denkleme oturtmakla manayı sığlaştırmamış aksine netleştirmişsiniz.
müteharrik olarak acz ve fakr çok iyi oturmuş fakat örnekte müteharrik kavramına araba karşılık gelmez sanırsam. Birinci Sözdeki temsile uygularsak denklemi ‘hacatını tedarik etmek ve şakilerin şerrinden kurtulmak’ olarak geçiyor sanırsam müteharrik ..
Öncelikle yorum için teşekkürler.
İkinci olarak, müteharriğin araba olup olmadığı üzerinde bayağı düşündük aslında. Açıklamak gerekirse, acz ve fakrı ele alabiliriz mesela.
Şöyle ki: acz ve fakrımız bizi Allah’a ulaştıran vasıtalar. Yani ben aczimin ve fakrımın farkına varıp onları risalelerle nasıl kullanacağımı öğrenip, aczimin ve fakrımın vasıtasıyla Allah’a ulaşabilirim. Yani acz ve fakr “vasıtadır”. Ancak benim aczim ve fakrım illaki beni Allah’a ulaştıracak diye bir şey yok. Eğer amacım farklıysa acz ve fakr bizi oraya da götürebilir. http://Www.ted.com sitesinde “the power of vulnerability” diye bir konuşma var ve bu konuşmada, konuşmacı daha iyi yaşamak için aczimizin farkına varmalıyız manasında bir konuşma yaptı. Yani onun amacı daha iyi bir yaşamdı ve aczi bunun için vasıta yaptı. Sonuç olarak müteharrik “vasıta”dır. Bizi doğruya da götürebilir, yanlışa da. Burada mehdimizin kim veya ne olduğu önemli. Yine sonuç olarak, müteharriğe “vasıta” dememiz hasebiyle onu araba metaforuyla örnekleyebiliriz sanırım ve bu doğru olur.
1. Söz için sizin söylediğinize gelirsek dediğiniz doğru. Bir insan için “hacatını tedarik etmek ve şakilerin şerrinden kurtulmak” içgüdüsü veya tasavvuru onun müteharriği olup, onu Allah’a ulaştıracak bir vasıta olabilir.
tebrik ederim meseleyi çok net formülüze etmişsiniz.
müteharrik hakikaten üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram.
zaten yazı içerisinde formül elemanlarının çeşitlenebileceğini belirtmişsiniz.
her insanın ulaşmak istediği farklılık gösterdiği gibi ulaşma yollarıda denklemi etkileyebilir.
“müteharrik” harekete geçiren manasında geldiği için meseleyi daha da detaylandırırsak aslında müteharrikin “vasıta” değilde “vasıta”nın enerjisini sağlayan olarakda görebiliriz.
“vasıta”yı araba olarak değerlendirip müteharriki benzin vesair enerji kaynakları olarakda görebilriz. şimdi formüle bir değişken daha eklemiş oluyoruz.
arabayı sürmeyi öğreteni mehdi olarak kabul ettiğimizde doğru araba seçimide göze çarpmaktadır zira farklı vasıta seçilmeside söz konusu. bir bakıma yol gösterenide değişkenler içerisine koyabiliriz. yol gösterende “nebi” olabilir mi acaba.
Müzakereye katıldığınız için teşekkür ederim. Böylesi bir kavramlaştırma belki de ancak farklı görüşlerin konuşulmasıyla oluşturulurdu. Ve sağlaması için de yöntem budur belki. O müzakerenin sonunda “peki bizi böyle oturup bu konuyu tartışmaya iten ne?” diye sormuştuk. Yeniden ve soruya sizi de dahil ederek soruyorum.
Vasıta seçimiyle ilgili aslında bizim çok da elimizde olan bir şey değil, daha çok kalıtsal özellikler çevresel faktörler kader gibi etkenlerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Bu bakımdan doğal mütaharriğimizden farklı bir vasıta seçilmesi kolay görünmüyor. Ama aynı ifade farklı denkliklerle ifade edilebilir, bir nevi çarpanlarına ayırma kendi müteharriğimizi görmeyi kolaylaştıracaktır.
Burda tamda hüda uymuş mu Rab çok daha doğru olur derken not 1 i gördüm ve bi fikir olarak belirtmek istedim. Mühtedi hendesenin kendisi olamıyor ve mehdi de onun düzgün bir mühendis olmasına yardımcı oluyorsa mehdi hendeseyle mühendislik arasında bir konum da mı ? Resul kelimesini aradım çok fazla yazı içinde ve denklemde. Belkide burdaki mehdi yerine resul daha uygun olabilir gibi hissettim.
Burada hüda ulaşılmak istenen güzelliğe veya kemale sahip olandır. Mühtedi onun hidayetine ermeye çalışan. Mehdi ise mühtedinin, hüdanın hidayetine erme yolunda onu tahrik eden vasıtaları kullanmayı öğreten rehberdir. Bu noktadan düşünürsek bir insanın mehdisi resul pekala olabilir ama olmayadabilir. Mesela mühendis olmak isteyen birinin mehdisi resul değildir, onun öğretmenidir. Hatta imam ı rabbaninin seyr i süluk u ruhanide sünnete uyanlarla uymayanlar karşılaştırmasını hatırlarsak diyebiliriz ki Allah ın hidayetine ulaşmada dahi resul mehdi olmayabilir ama bu pek akıllıca olmayabilir çünkü resulun yolu daha kısadır.
Kavramsal olaraksa mehdi, hidayete vesile olan manasında; resulü bu şekilde kavramsallaştırabilir miyiz bilemiyorum. Kavramsallaştırsak bile ne kadar manayı şimdiki kadar karşılar ondan da emin değilim. Ama siz kendi dünyanızda öyle daha iyi anlıyorsanız öyle bir kavramsallaştırmaya gidebilirsiniz pekala.
Hüda yerine rab kullanmak da çok fazla manayı karşılamaz sanırım çünkü rab terbiye eden manasına gelirken; hüda doğruluk, hakikat gibi manalara geliyor ki bu metinde verilmek istenen manaya daha uygun düşüyor.
Aynı zamanda mehdi, hüda, mühtedi kavramları aynı kökten geldikleri için birbirlerini tamamlayıcı rolündeler. Böylece hem akılda daha rahat kalıyor hem birbirinin manalarını tekmil ediyorlar.