Kadınız ya, tabir olarak en çok kullanıp fiiliyata dökemediğimiz için tekrarında mahsur görmediğimiz tek kelime sanırım “diyetteyim”.
“Neyse Allah’tan benim hiç ihtiyacım olmadı” diye övünürken sosyal medya obezi olduğumu hissettiğimden hemen diyete başlayayım dedim. İlk fiilim de “güncel dedikodu alanı whatsapp” dahil tüm “sosyal” hesapları bir süre beklemeye almak oldu.
“Aman canım bu devirde sosyal medyasız hayat olur mu?” tabirini test etmeye yönelik olmasa da niyetim, bu soruya da cevap vermeye meraklı değilim desem yalan olur.
Henüz kısa bir zaman olmasına rağmen; ülkenin içinde bulunduğu durumdan dolayı seçim propagandaları, siyasi görüş savaşları, ben haklıyım paylaşımlarından uzak kalmak iyi geldi.
“Çok” samimi olduğum, ama sık görüşemediğim arkadaşlarımın sesini duymak iyi geldi.
“Aman ben çok zenginim, güzelim/yakışıklıyım, mutluyum, çocukluyum, çocuğum da çok zeki, çok şükür benim var ama yazık senin yok” altmesajlı paylaşımları görmemek iyi geldi.
Engellemekten sıkıldığım ama önünü alamadığım “marka”ların yeni ürünlerini almamak da iyi geldi. Eskileri beni en az on yıl idare eder nasılsa…
O kadar meraklı olup, acaba yazımı yayınlamışlar mıdır? Merakı dahil dair tüm “sosyal” takibi bir süre ertelemeye karar verdim. Heyecanla beklemek insanı daha zinde tutuyormuş.
Her şeyden her an haberdar olmamak mesela, tahmin edilemez bir rahatlık. Duyduğum, gördüğüm, öğrendiğim her şeye o anki duygumla birlikte tepki verebiliyorum.
Gerçekten önemli bir haber olduğunda “önemini” fark edebiliyorum.
İşte tam da bu nedenle; siz bu yazıyı okurken ben çok uzaklarda olacağım.
Instagram’da paylaşmadığım kahve elimde, uzun süre önce aldığım ama okumaya fırsat bulamadığım kitabı okuyor olacağım, twitter’de binlerce yazı arasında kaybolmuş bir ayrıntıyı fark etmeyi kaçırırken birinin sesinin tonundaki mesajı anlayabiliyor olacağım, facebook’da patlamış mısır formatında paylaşılan cesetleri izlemediğim, ama gidip birine yardım edebildiğim için daha iyi olacağım, pinterest’te dünyanın bilmem neresinden yeni bir yaratıcı haber alamadığım ama her an yaratılan milyonlarca şeyi fark edip daha da iyi olacağım, periscope’den canlı yayınlanmayan varlıkları izlemekle meşgul olacağım, swarm’da yer bildirimi yapmayacağım, etrafıma bakıp nerede olduğumu biliyor olacağım…
Siz bu yazıyı okurken ne düşündüğünüz beni ilgilendirmeyecek, zaten bilmeyeceğim. Bu nedenle beğeninizle kendimi bir şey zannedip, eleştirinizle yerden yere savrulmayacağım.
Sadece kalben birlikte olduklarımı hissedeceğim. Belki bir yerlerde karşılaştığımızda daha önce tanışmış mıydık biz diye düşünüp duracağım.
Belki biraz robot olmadığımı hatırlayıp mutlu olacağım.