Teknolojik açıdan gelişen ve küreselleşen dünya ile birlikte hürriyet kavramı daha da önem kazanmıştır. Çeşitli ağlar üzerinden radyo, televizyon, telefon ve bilgisayar gibi araçlar vasıtasıyla çok basit ve hızlı bir şekilde iletişim kuran insanların oluşturduğu ortamın yani sosyal medyanın etkisiyle hürriyet kavramının yeniden izah edilmesi ihtiyacı oluşmuştur.
- Sosyal medya sınırsız bir özgürlük alanı mıdır?
- Sosyal medya insanları hürriyete mi yoksa tahakküme mi götürür?
- Sosyal medyadaki kimliklerimiz ne kadar gerçek?
Bu sorulara cevaplar üretebilmek için hürriyet ve sosyal medya kavramlarını iyi incelememiz gerekmektedir.
A) Hürriyet
Hürriyet, özgürlük ve serbestliktir. Herkesin hukukunun korunması ve meşru dairede herkesin hareketlerinde özgür olmasıdır.
Bediüzzaman’a göre hürriyet, yani kendi tabiriyle hürriyet-i şer’iye “… Kanun-ı adalet ve te’dibden başka hiçkimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes hareketi meşruasında şahane serbest olsun (Münazarat, s . 86)” Hürriyeti “Başkasına zarar vermemek şartıyla insanın, hatta sefahet ve rezalet de olsa, her istediğini yapması” şeklinde tarif edenlere karşı Bediüzzaman, Kur’ân âdâbıyla edeplenmiş ve süslenmiş olan hürriyeti tarif eder.
Hürriyet düşüncesi demokrasiyi de canlandırır. Aileden okula, mahalleye, şehre ta ülkeye kadar her dairede hürriyetin etkisinin görülmesiyle sağlam, kalıcı bir demokratik bir yapı oluşur. Bediüzzaman’a göre Müslümanların ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların zincirlerini açacak ve Asya medeniyetini ayağa kaldıracak en önemli iki unsurdan biri hürriyettir.
Hürriyetin iki kanadı vardır. Birincisi bireyin kendisini hür olarak ifade etmesidir. İkinci kanadı ise karşımızdaki bireyin hürriyetine ve kendisini hür olarak ifade etmesine fırsat tanımak ve onu engellememektir. Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi “Bizim hürriyetimiz yarı hürriyettir, diğer yarısı ise başkalarının hürriyetini bozmamaktır (Münazarat, s. 22).” Ben hür olayım, başkaları ne yaparsa yapsın demek istibdadın bize yadigâr bıraktığı yanlış bir düşüncedir.
B) Sosyal medya
Medya, insanların olaylar ve diğer insanlarla kurduğu bir iletişim ortamıdır. Radyo, televizyon, gazete ve dergi gibi klasik medya organları mevcuttur. Ancak bu ortamlarda insanların görüşlerini ve duygularını paylaşma imkanı sınırlıdır. Bunun sonucunda eleştirilerini, fikirlerini paylaşmak isteyen birey, teknolojik ilerlemeyle paralel olarak sosyal medyayı oluşturmuş ve onun bir parçası haline gelmiştir. Facebook, Twitter, Instagram gibi sanal platformlar sosyal medyayı oluşturan unsurlardan bazılarıdır.
Sosyal medya, web 2.0’ın kullanıcı hizmetine sunulmasıyla birlikte tek yönlü bilgi paylaşımından çift taraflı ve eş zamanlı bilgi paylaşımına ulaşılmasını sağlayan medya sistemidir. Sosyal medyada içerik ekleyen her birey eşittir. Bu yüzden sosyal medya ortamının demokratik bir ortam olduğu söylenebilir. Sosyal medyadaki demokratik ortam sayesinde kullanıcılar fikirlerini özgürce aktarabilmektedir. Ancak sosyal hayatta olduğu gibi sosyal medya da yanlış tanımlanan hürriyet ve özgürlük kavramları hak-hukuk ihlallerine, diğer insanların özgürlüklerinin kısıtlanmasına sebebiyet vermiştir. Özel hayatın röntgenlenebilmesinin sıradan ve kabul edilebilir bir hal alması, kullanıcıların diğer kullanıcılara yönelik hakarete varan rencide edici paylaşımlarda bulunmaları, hedonist (hazcı) bireylerin var olması sosyal medyada “kimliksiz kişileri” meydana getirmiştir.
C) Sosyal medya ve kimlik problemi
Sosyal medyadan sonra insan hayatında birçok şey değişmeye başladı. Sosyal medyada var olan içerik kullanıcı tarafından oluşturulduğundan üretkenlik önemli bir hal aldı ve katılım çağı doğdu. Medyanın içeriğini üreten ve medyayı izleyen arasındaki katı ayrım ortadan kalktı. Kullanıcın oluşturduğu her içeriğin eninde sonunda halka mal olması sosyal medyanın eleştiriye açık bir konusu haline geldi. Bunun farkında olmayan insanlar özel hayatlarını sosyal medyada yayınlamaya devam ettikçe özel hayat mevhumunun ortadan kalkması iletişimin bu yeni halinin “kimliksiz kişilikler”i oluşturmakta olduğu sosyal medya kullanımına yönelik en büyük eleştirilerden bazılarıdır.
Bediüzzaman, İstanbul’da bulunduğu sıralarda o dönemin medya organı gazetelerdeki köşe yazarları için şöyle bir eleştiride bulunmuştu: “Edipler edepli olmalı hem de edeb-i İslamiye ile müteeddib olmalı (Tarihçe-i Hayat, s. 65).” Bu veciz söz sosyal medya kullanımında bizim ilham kaynağımız olmalıdır. Zamanımızın medyası, yani sosyal medyadaki nefisperest kullanıcılar hürriyete zıt olarak sadece nefislerinin tahakkümü altına girmekle kalmayıp paylaşımının ulaştığı insanların da özgürlüğünü kısıtlamaktadır. “Hürriyeti adab-ı şeriatla takyid ediniz. Zira cahil efrad ve avam-ı nas kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsiz olur (Divan-ı Harbi Örfi, s. 17).” Üstadın bu tespiti kimliksiz kullanıcılar için çok yerinde önemli bir tespittir. İlmî manada yetersiz ve şeriatın adabına uymayan kullanıcılar sosyal medyada kendilerini kayıtsız hür görüp kimliklerini de gizleyerek sefalete düşerler.
Bu problemlerin oluşmasındaki temel sebeplerden birisi Bediüzzaman’ın da söylediği gibi, “Hürriyeti su’-i tefsir etmeyiniz, ta elimizden kaçmasın. Ve müteaffin olan eski esareti başka kabta içirmekle bizi boğmasın (Divan-ı Harbi Örfi, s. 69).” Malesef hürriyetin kötü ya da yanlış anlatılması kullanıcıları hata yapmaya yönlendirmiştir. Bunun sonucunda da insanlar kendini hür zannederken aslında yavaş yavaş hürriyetleri ellerinden gitmiştir. Kullanıcılar esaret altına girmiştir. Birbirlerini esaret kuyusuna itmişlerdir.
Sonuç
Günümüzde sosyal medya çok etkilidir. Devletlerin rejimlerini değiştirebilmekte, şirketleri dize getirebilmekte ve içtimai hayata yön verebilmektedir. Bu yüzden sosyal medya kullanıcılarının öz kimlikleri ve nitelikli katkıları ile insanların hürriyetlerine, hak ve hukuklarına tecavüz etmeden paylaşımda bulunmaları gerekir. Bireylerin bu tür paylaşımları temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçme sürecini hızlandıracaktır. Bu sayede daha hür ve daha demokrat bir hayat bizleri beklemektedir.
Analar hür doğurdukları halde siz onları köle yaptınız.
Hz. Ömer (RA)
Yazı için çok teşekkürler.
ancak sanırım burada açıklığa getirmemiz gerekn konulardan birinin “kimlik” in ne olduğu sanırım. Yani kimliğim benim kendimi nasıl tanımladığım mıdır, yoksa benim nasıl olduğum mudur? Eğer benim nasıl olduğumsa buna kşm karar verir veya benim nasıl olduğum nasıl anlaşılır?ayrıca eğer hürriyet başkasına zararvermemek olduğu gibi kendine de zarar vermemkse, kendine zarar vermemek nasıl tanımlanmalı? Ben hangi durumlarda kendime zarar veririm? Buna kim karar verir? İntihar etmek isteyen biri engellenmeli mi? Evet veya hayırsa neden? Günah işlemek bir gayrimüslim için nasıl kendine zarar vermek olur? Ben bir ergenin cinsel fotoğraflarını yayınlamasına neden engel olmalıyım?
Daha birçok soru sıralanabilir aslında ve bence bunların hepsi belli bir ortamda ciddi bir şekilde tartışılmalı ve konuşulmalı bence. İnşallh böyle hür meclislerde berabet olabşlmek temennisiyle, Allah a emanet…
Rica ederim. Evet kimlik hususuna değinilmeliydi. Sorduğunuz soruların sayısını daha da artırmak mümkün ancak tüm bu sorulara cevap vermeye bu köşe yetmeyebilir. Bunu için kitap yada kitapçık oluşturmak gerekir diye düşünüyorum. Tartışılır inşaallah.
Saygılar.