Takva ve tevbe İslam literatüründe önemli bir yer edinmiş ve dindar insanların hayatlarında uygulamak için büyük özen gösterdikleri bir konudur. Bediüzzaman Said Nursi’nin takva ve amel-i salih kavramlarını tanımlamasına baktığımızda, bu terimleri şöyle çerçevelediğini görürüz:
Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.
Sosyal psikoloji dersinde gördüğümüz bilişsel uyumsuzluk (cognitive dissonance) kavramının takva ve günahla ilgisi olduğunu fark ettim. O zaman takva, günah, günahın insanın manevi ve psikolojik dünyasına etkilerini anlamak için psikoloji ilmini yardımımıza çağıralım.
İnsanoğlu, yaptığı işler ile tutumları arasında tutarlılık olmasına -farkında olarak veya olmayarak- büyük önem verir ve zihni olarak bir tutarsızlık durumundan rahatsızlık duyar. Bilişsel tutarlılık denen bu durum, insanlar için açlık ve susuzluk gibi giderilmesi gereken bir ihtiyaçtır.
Eğer bir insanın davranışıyla tutumu arasında tutarsızlık meydana gelirse, bilişsel uyumsuzluk dediğimiz durum meydana gelebilir.
Mesela düşünün ki diyettesiniz. Bir gün bir arkadaşın evinde dostlarla muhabbet kaynatırken arkadaşınız size bir tabak dolusu bol çikolatalı dondurma ikram etti. Siz diyette olduğunuzu unutarak kupanın hepsini afiyetle yediniz. Ancak bitirdikten sonra diyette olduğunuz aklınıza geldi. “Eyvah! Ben ne yaptım? Ben diyetteydim!” dediğiniz o an bilişsel uyumsuzluk halidir çünkü diyette olmanız ile koca bir tabak dondurma yeme davranışı birbiriyle çatışmalıdır. Davranışı geri alıp değiştiremediğiniz için de bu durum zihni dünyanızda tutarsızlık oluşturur.
Bizler, içinde bulunduğumuz toplum ve mensup olduğumuz dini ortamlarda yetişirken çeşitli sosyal ve dini normları ve kuralları kabul ederiz ve onları uygulamak için gayret sarf ederiz. Bununla beraber, bilerek veya bilmeyerek vicdan duygumuzla çelişen bir günah işlediğimizde, “Eyvah, ben ne yaptım?” dediğimiz bilişsel uyumsuzluk hali hasıl olur.
Peki bilişsel uyumsuzluk halini nasıl azaltırız?
Örnek üzerinden gidecek olursak, dondurmayı yedikten sonra diyette olduğumuz aklımıza gelip bilişsel uyumsuzluk hali meydana geldiğinde, bunu azaltmak için aşağıdaki teknikleri kullanabiliriz:
Teknikler | Örnekler |
Tutumunu değiştir | Diyette olmaya ihtiyacım yok |
Davranışına karşı algını değiştir | Ayda, yılda bir dondurma yiyorum zaten |
Davranışınla uyumlu bir fikir edin | Çikolatalı dondurma çok besleyici |
Çatışmanın önemini azalt | Kilolu olsam da umursamıyorum, hayat çok kısa |
Algılanmış seçenekleri azalt | Seçim şansım yoktu, arkadaşımın ikramını reddemezdim ya |
Baktığımızda bu cümlelerin hiçbiri mantıklı olmayan mazeretlerdir. Bir günah işlediğimizde yaşadığımız bilişsel uyumsuzluğu azaltmak için de bu tür cümleler kurup, tutarlı olmak/hissetmek için akılsal olmayan tutum değişiklerine gitmek ihtimali vardır. Bu ise günahlara karşı olan tutumlarımızın değişmesine yol açabilir.
Rasyonel olmayan tutum değişiklerine gitmemek için ilk yapmamız gereken sanırım önleyici tedbirler almaktır. Bu önleyici tedbirlere takva diyebiliriz. Buna binaen takva, mevcut moral ve ahlaki prensiplerimize ters düşen davranışlardan uzak durmak, diğer bir deyişle günahlardan içtinap etmek, bilişsel uyumsuzluk haline düşmemek için günahlardan uzak durmaktır.
Takvanın öneminden ötürü, takva konusu üzerinde çok tahşidat yapılmıştır. Mesela Hz. Ömer (RA), “Biz bir günahı işlememek için birçok iyilikten vazgeçerdik” demiştir. Peygamber Efendimiz (ASM), “Her günah kalpte siyah bir nokta bırakır ve noktalar birikerek iman nurunu kalpten çıkarır” diye uyarıda bulunmuştur. Said Nursi, Kastamonu Lahikası’nda takvanın amel-i salihten evvel geldiğini vurgulamış ve eserlerinin birçok yerinde günahtan çekinmenin önemine değinmiştir.
Bütün bu önleyici tedbirlere beraber, insanın kendi içsel değerlerine ters düşmeden, yani günah işlemeden hayat süreceğini düşünmek gerçekçi olmaz. Her insan, günah işleme potansiyeline sahiptir. Günah işlemek insan olmanın bir özelliğidir çünkü insan etrafındaki ve iç dünyasındaki günaha götüren bütün etkenleri kontrol edebilecek güç, kuvvet ve mükemmellikte yaratılmamıştır.
Peki günah işlediğimiz zaman ne yapmamız gerekir?
Bu sorunun ardından herkesin tevbe etmek gerekir dediğini duyar gibi oluyorum. O zaman biraz da tevbe üzerinde düşünmek faydalı olacaktır.
Yazının başında da belirttiğimiz üzere, günah işlediğimizde bilişsel uyumsuzluk denen hal zuhur eder. Bu içsel çatışmayı dindirmek için çok da akılcı olmayan tekniklerden bahsettik. Rasyonel olmayan tekniklerin aksine tevbe, düşünmeyi ve analiz etmeyi de içinde barındırır. Tevbeyle, içimizdeki çatışmayı dindirmek için sahip olduğumuz ahlaksal prensibe karşı tutumumuzu değiştirmek yerine, yaptığımız davranışı veya günahı düşünüp onun hangi yönlerden içimizdeki tutumlarla çatışma içinde olduğunu kavramaya çalışıp, gerçekten bir tutum değişikliğine gitmek gerekip gerekmediğini anlamaya çalışırız. Eğer mevcut tutumumuzun şer’i olarak doğru olduğuna karar verip yaptığımız davranışın yanlış olduğundan emin oluyorsak, bu yaptığımız davranıştan veya günahtan ötürü Allah’tan bağışlanma dileyip bizi doğru yoldan bir daha ayırmaması için dua ederiz.
Sonuç olarak diyebiliriz ki insan mükemmel değildir ve her an hata yapabilir. Ancak bunu çözüme kavuştururken, içinde yaşadığı uyumsuzluğu bilinçsizce hemen dindirmek için herhangi bir yola başvurmak yerine, kendine verilen aklı ve latifeleri kullanarak çözüme kavuşturmalıdır.
- Risale-i Nur’da Yol - 29 Nisan 2021
- Günah (2): günah nedir? - 27 Ocak 2019
- Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı - 25 Temmuz 2018