Günümüzde sürekli olarak farklı mecralarda karşımıza çıkan bir söylemdir: “Objektif ol, tarafsız olmalısın.” Hatta bazı mesleklerin ilkesidir tarafsızlık. Objektif olmak ve tarafsız davranmak çok mühim bir kurum gibi savunulur ve her nesle de dikte edilir. Şahsım olarak da bu dikte edilme seremonisinden büyük miktarda nasibimi almışım ki uzun bir müddet tarafsız olmayı şiddetle savunmuşumdur. Bu kadar savunulması gereken bir olgu mudur? Bu derece önem atfedilmesi ne kadar yerindedir? Tabii bunlar hep soru işareti.
Bu konuyu incelerken birbirinden ayrılması gereken kelimeler vardır. Bunlar; davranmak ve olmak. Bu iki kelime birbirinden tamamen farklı ve tamamıyla başka mecralarda.
İlk olarak şunu soralım: “Bir insan tarafsız olabilir mi?”
İnsan; birçok hissi barındıran, çeşitli olaylar karşısında kendine bu olaylar üzerinden çıkarımlar oluşturan, sevdiği ve sevmediği kişi ya da şeyleri olan vb. birçok niteliği haiz bir varlıktır. Bunca özelliğe baktığımızda dikkatimizi çekmesi gereken bir şey vardır ki o da eleme. Yani şöyle ki insan bir şeyi severek sevmediğini elemiş oluyor bir olay karşısında farklı hisse kapılıp öbür oluşabilecek hisleri yine elemiş oluyor. Örneğin tabiatı, hayvan ve bitkileri seven kişi şehirleşmeye, beton yığını olan apartmanlara karşı çıkıyor. Yani esasen kendine bir konumlandırma yapıyor. Bu konumlandırma da bir nevi tarafını belli etmek değil midir? Siyasal ve toplumsal duruma değinmeden bile birey kendi öne çıkan hatta çıkmayan özellikleriyle bir taraf halini aldı. Peki insan olması hasebiyle taraf olan bir kimsenin tarafsız olmasını beklemek ne derece mantık kuralları dahilindedir? Onun tarafsız olması bütün insani duygu ve düşüncelerden soyutlanmasını gerektirdiği için belki muhal ender muhaldir. Çünkü insan duygu ve düşünceleriyle bir bütündür bunları birbirinden ayırmaya çalışmak bu bütünlüğü bozmak yani insanlık özelliğini kaybetmesi demektir. İnsanı duygu ve düşünceden halî yapmaya çalışmak insanı insan yapan en önemli özelliğini belki asıl esasını silmeye çalışmaktır. O zaman ise kişi fotoğraf makinesinin objektifi gibi olur. Sadece gördüğünü alan, muhakeme edemeyen, insanlığını kaybetmiş bir et yığını haline gelmez mi?
İkinci sorumuz ise: “İnsan tarafsız davranabilir mi?”
Sorumuzun mühim noktası davranmak kısmıdır. Davranmak dışsal bir durumdur. Yani insanın dışarısındaki olguların yönlendirdiği hareket biçimidir. Bir nevi araç hükmündedir. Araç üzerinde de neredeyse her türlü tasarruf serbesttir. Bu kısım da dışsal bir durum olduğu için yani kişinin şahsiyetinde, duygu ve düşüncelerinden soyutlanması beklenmemekte, olay bazında bir değerlendirme yapması gerekmektedir. Buradaki tarafsız davranmak ise esasen sadece vakanın oluşmasındaki koşullar ele alınarak ve bu bağlamın dışına çıkmadan karar vermek yani adilane hükmetmektir. Şöyle ki birey sadece olayın koşulları bağlamında değerlendirme yaparken bir şeyi konulması gereken yere koymak saikiyle hareket etmektedir ki zaten bu saik de adaletin bir tanımıdır. Buradan da sonuç olarak kişi adil olduğu vakit tarafsız davranmış olur ama yine tarafsız olmayıp hakka taraf olmuştur.
Nurların müellifi Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin eserlerini taradığımızda da bu minvalde bir sonuç çıkacaktır. Bediüzzaman hazretleri eserlerinde tarafsızlık kelimesine mukabil olan bîtarafane kelimesini kullanmıştır. Bu kelime ise Risale-i Nur’da aşağıdaki şekillerde kullanılmıştır.
- “Bîtarafane muhakeme et”Sözler, 15. Söz, s. 202.
- “… Bîtarafane muhakeme denilen münsifane münazarada…”Mesnevi-i Nuriye, s. 113.
- “Kur’an’ı bîtarafane tercümeye gayret ettim ise de…”İşârâtü’l İ’caz, s. 298.
- “… Bîtarafane tefekkürün bile göreceği…”Barla Lahikası, s. 57.
Risale-i Nur’da daha pek çok yerdeki kullanımına baktığımızda yukarıdaki ibarelerin benzeri kullanım hâkimdir. Yani tarafsız olmak değil tarafsız davranmak çerçevesinde bir kullanım vardır.
Sonuç olarak insan bulunduğu konum itibarıyla duygu ve düşüncelerden halî değildir. Bu yüzden insandan tarafsız olması beklenemez. Her davranışıyla zaten bir yere taraf olmaktadır. Ancak tarafsız davranması beklenebilir, bu da tarafsız olmayı gerektirmediği gibi yukarıda da belirtildiği gibi tarafsız davranarak kişi hakka taraf olduğunu göstermiş oluyor. Netice itibarıyla tarafsızlık değil alt başlık olarak tarafsız davranmak önemli bir olgudur.