Topraktan insana, insandan toprağa, topraktan insana…
Kıyamdan rükûa, rükûdan secdeye, secdeden kıyama…
İlimden kudrete, kudretten ilme, ilimden kudrete…
Semereden şecereye, şecereden semereye…
Hayattan mevte, mevtten hayata…
Günden geceye, geceden güne…
Kıştan bahara, bahardan kışa…
Evet, kâinatta her bir olgu, oluş süresince manevi olarak, semavatın kendine müdakkik bir gözle bakana kendinden önce ve kendinden daha kesin bir surette gösterdiği hakikati, bizlere kulakları sağır eden bir fısıltıyla her an fısıldıyorlar. O hakikat ki arzın güneşe, arının çiçeğe, elektronun çekirdeğe kâinatın sebebi vücudu olan muhabbetini gösteriş biçimi…
Evet, kâinatta her şey merkezine koyduğunun etrafında tek amacı kemaline ulaşmak olarak devrediyor. Öyle bir devir ki maşukuyla arasındaki manevi iplerin sebebi, bir anlık duraklama bir daha görüşmemek üzere ayrılmanın adı…
Tavaf, belki de tedvirin insan hayatında hakkalyakin düzeyinde hissedildiği bir ibadet olması hasebiyle Mescidü’l Haram’da rivayetlere göre rahmeti en fazla celp eden ibadet olmuş. Merkeze Allah’ın evini koyarak sadece devretmek, beşere aslında hayatının tümünde yapması gereken en önemli şeyi öğreterek onu terbiye eden yedi basamaklı bir yoldur. Her basamağında, ey insan sen bir kulsun, nasıl ki şu an Beytullah’ı merkezine alıp cisminle onun etrafında devrediyorsun, benzer şekilde tüm hayatın boyunca hayatının merkezine Allah’ın rızasını koy, sırat-ı müstakim dairesinde, sünnet-i seniyye istikametinde aklınla, kalbinle, ruhunla, fikrinle, sırrınla, niyetinle devret gibi dersleri veren bir mürşiddir.
Evet, hayatımızı farkında olsak da olmasak da bir şeyleri merkezimize koyarak ve belirli kurallarla kendimize bir çerçeve çizerek zaman sarmalının içinde devrederek geçiriyoruz. Peki ama bu merkezimize koyduğumuz şeyin ne derece farkındayız? Hayatımızı idame ederken hangi sınırlar bizim için had? Hangi şartlarda haddimizi aştığımızı düşünüp pişman oluyoruz?
Hepimiz “Men Rabbüke?” sorusuna cevap niteliği taşıyan herhangi bir şeyi hayatımızın merkezine koyuyor ve onun kurallarına göre hayatımızı geçiriyoruz. Para, Ata, aşk, makam, başarı, saygınlık… Liste uzayıp gidiyor. İşte tam da bu farkındasızlığın içinde gaflet yüzünden kapanmış gözlerimizle semadan, atomdan alamadığımız dersi bize tüm zerrelerimizle beraber veriyor tavaf. Sen de kâinattaki her şey gibi kendi seçtiğin, kemal olarak tanımladığın makama ulaşmak için tedvir ediyorsun. Aklını, kalbini, gözünü ve tüm latifelerini aç ve etrafında döndüğün Kabe’ye bak ve hatırla abdullah olduğunu. Bu dersi defalarca alan nefis dahi muvakkat olarak teslim oluyor ve kabul ediyor bu gerçeği hac süresince…
Şimdi vakit belki de doğru bir dönüş için balans ayarı yapma zamanı hayatımıza… Kimi bölgelerden biraz ağırlık atmak, kimi yerlere biraz ağırlık vermek zamanı…
Haydi kendimizi sınırda hissettiğimiz anlarda gözlerimizi kapayalım ve kendimizi, hayal aracımızı zorlayarak koyalım Kabe’nin etrafına ve düşünelim şu an yaptığımız işin de merkezinde Kabe mi var? Hâlâ sırat-ı müstakim dairesinde miyiz ve hâlâ sünnet-i seniyye çerçevesinde miyiz? Yoksa çoktan haddi aşanlardan mı olduk?
- Gelin biraz din-bilim hakkında sohbet edelim? - 1 Mart 2017
- ƒ(acz, fakr, şefkat, tefekkür) - 14 Ocak 2016
- Tedvir ediyor kainat… - 25 Ağustos 2015
Tebrik ederim kardeşim yazın muhteşem olmuş Allah razı olsun gece gece bizi aydınlattın.