Tefekkür üzerine kısa bir tefekkür
Risale-i Nur mesleğinin dört esasından biri olan tefekkür, klasik Müslüman algıda ne yazık ki yeterince karşılık bulamamış saklı bir hazinedir. Kur’ân-ı Hakîm’in sayısız ayette insanları tefekküre davet etmesi ve Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamın bir saat tefekkürün bir sene (nafile) ibadetten daha hayırlı olabileceğini beyan etmesi bu mesele hakkında şer’î açıdan yeterli delillerdir. Kevnî açıdan da bakıldığında ise insanın “kâinatın özü” olması gerçeği tefekkürle anlaşılmaktadır. Hem kendi hem de kâinat üzerine düşünüp buradan ibretler ve hikmetler çıkarabilen bir varlık, elbette kâinatın meyvesi ve “ille-i gâye”si olmaya en layık olandır.
Her insan ayrı bir âlem olarak yaratıldığı için her insanın farklı bir tefekkür usûlü olabilir. Mesela kimisinde akıl hâkim kalp yardımcı, kimisindeyse kalp hâkim akıl ona yardımcı olabilir. Akıl ve kalp beraber çalıştığı sürece hepsi makbuldür. Çünkü “gâlib-i esmâ” her insanda farklıdır. Yani herkeste Allah’ın farklı isimleri farklı oranlarda tecelli eder ve hangi isim o şahısta galip gelirse ana yönelimi o ismin rehberliğinde cereyan eder. İfrat ve tefrite sapmamak şartıyla bu fıtrî bir durumdur.
Ben de tefekkür denilince aklıma gelen noktaları not etmek suretiyle kayıt altına almaya çalıştım. Eksikleri, fazlaları hatta hataları da olsa bir şeyi kayıt altına almak zihne ve hafızaya iyi geliyor. Böylece eksikler varsa tamamlanmak, fazlalık varsa törpülenmek, hatalar varsa düzeltilmek şansı doğuyor. (Muhakkikane ve samimane yapılan tenkidler bu noktada çok önemli.) O yüzden tefekkür denilince kendi âlemime gelen manalar bir yazı içerisinde bulunsun istedim. Rabbimiz tefekkürün değerini gerçekten anlayıp onu hayat yolculuğumuza hakkıyla sindirebilmeyi nasip eylesin.
Tefekkür nedir?
Tefekkür, bağlantılı düşünmektir.
Tefekkür, aklın derinleşmesi için yegâne yoldur.
Tefekkür, akıl ve kalbin çekişmeyi bırakıp dost olması suretiyle iç dünyamızın sükûnete kavuşmasının yoludur.
Tefekkür, âyât-ı ilâhiyeyi hem kâinat hem de Kitap üzerinden okumaktır.
Tefekkür, Yaratanımız tarafından bize emredilen çok güzel bir kulluk ödevidir.
Tefekkür, bir ânı bin nafileye râcih gelebilen çok keyfiyetli bir ibadettir.
Tefekkür, münakaşalı alanlara girmeden dini engin ve zengin bir biçimde yaşamaktır.
Tefekkür, dini dogmatik ve donuk zanneden müstebid felsefenin ezberini bozarak düşünme ameliyesini onun istibdadından kurtarmaktır.
Tefekkür, bize musahhar edilen varlıklara nazar ederek Yaratıcı’nın bize ne kadar çok değer verdiği konusunda aklı ikna, kalbi tatmin ve nefsi ilzam etmektir.
Tefekkür, görünenden görünmeyene doğru yol almaktır.
Tefekkür, maddi âlemin manevî âlemle birleştirilmesidir.
Tefekkür, düşüncelerimizin süfliyetten kurtulup ulviyete ulaşmasıdır.
Ve son olarak tefekkür, teşekkürdür.
- Hadis inkârcılarının görmek istemeyeceği alan: Sahabenin sükûtunun ikrar olması - 6 Haziran 2024
- Kastamonu Lahikası’ndan İkinci Dünya Savaşı’na bakış - 25 Mayıs 2024
- Bediüzzaman hazretlerinin fikrî bir yolculuğu - 7 Şubat 2024