Temelleri sarsan cümleler…

Temelleri sarsan cümleler…

Bu günlerde çok sık duyduğum ve saygın konumlarda bulunan insanların ağzından çıkan, duydukça kendilerine üzüldüğüm, fakat etraflarına yaydıkları zehirden dolayı bir o kadarda kızdığım, imanın altı rüknünden olan kader rüknüne direkt olarak saldırı niteliği taşıyan, Bediüzzaman Said Nursi’nin Tabiat Risalesi’nde üçünü saydığı ve daha pek çoklarının var olduğunu söylediği, dinsizliği işmam eden ve etrafa pis bir koku misali rahatsızlık veren tehlikeli cümlelerden bahsetmek istiyorum.

Peki, bu gibi cümlelerin bu beklemediğimiz insanların ağzından çıkmasının ve daha tehlikelisi Müslüman kardeşlerimiz arasında kabul görmesinin sebebi nedir?

Kader ve cüz’i ihtiyarî İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüzlerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir.[1]

Üstad hazretlerinin 26. Söz’ün başındaki bu tespiti üzerinde biraz durulup düşünüldüğünde sorumuza mukni bir cevap niteliği taşıdığı anlaşılacaktır. O halde biraz cümlenin derinliklerine dalıp hakikatleri avlamak hiç de fena bir fikir olmasa gerektir.

Kâinatı fizik kanunları gibi tamamen mantığımıza yatan, sadece akılla çıkarımlarda bulunabileceğimiz kanunlar üzerine kurulmuş bir yapı olarak görmek, sadece öyle olduğunu varsaymak; bir anneye masum bebeğinin külfetini severek ve isteyerek çektiren şefkati, haklı fakat güçsüz birinin güçlüye karşı dik durma gücünü veren izzet ve adaleti, insanlara çiğ tavuğu bile yedirten birbirine karşı olan muhabbeti ve daha bu gibi birçok zahiren ve sadece mantığımızla bakıp vicdanımızı bir kenara koyduğumuzda fark edemeyeceğimiz gerçekleri yok saymak olacaktır. Çünkü zahiren bakıp vicdanımızı bir kenara koyduğumuzda bir annenin bebeği için o kadar külfet çekmesi, yeri geldiğinde hayatını feda etmesi hiç de makul ve mantıklı bir durum değildir.

İşte kader inancı Üstad’dan aldığımız dersten anladığıma binaen, sadece mantık terazisiyle tartılacak ve “imtihan varsa Allah kişinin doğmadan önce Cennete ya da Cehenneme gideceğini bilmemeli” vb. leş gibi küfür kokan cümleleri sarf ederek reddedilecek bir konu değildir. Bu tür cümlelerin sarf edilmesinin en büyük sebebi İslamiyet ve iman dairesinin nihayet hududunda bulunan kader ve cüz’i ihtiyari konularının, o dairenin merkezinde bulunan tevhid inancındaki sıkıntıların tam olarak halledilmeden tartışılması ve çıkarımlarda bulunulmasıdır.

Birkaç misalle bu konuya açıklık getirildiğinde başta vaad edilen mukni cevapları alacağımızı ümit ediyorum. Alîm olan Allah’a inandığını iddia eden bir kişinin aynı zamanda “Allah benim yarın ne yapacağımı bilemez” gibi bir cümle kurması Alîm ismine yüklediği mananın altının kendi dünyasında boş olduğunu gösterdiği gibi, Adil olan bir Allah’a inanan bir kişinin Allah’ın ödül ve ceza vermeden önce imtihana tabi tuttuğu kişilere seçme şansı vermeyeceğini düşünmek de Allah’ın Adil olduğu noktasında zihninde ve kalbinde ciddi şüphelerin bulunduğunun bir göstergesidir. Bu misallere çok daha fazlasını eklemenin mümkün olduğunu siz de fark etmişsinizdir.

Evet her mü’minin derinliklerinde inşa ettiği öyle manevi bir kalesi vardır ki bu kalenin temellerinde daha inşa sürecinde yapılacak en ufak bir hata bütün kalenin yıkılmasına sebep olacaktır. Bu iman kalesini en muntazam bir şekilde inşa etmek için tavzif edilmiş her insanın eline aldığı her taşı çok dikkatli seçmesi ve yerli yerine yerleştirmesi şarttır. Dışarıdan mukavim görünen, ancak içi bir o kadar boş olan kaya görünümlü balonları temel taşları arasına yerleştirmek hiç de akıl kârı bir iş olmasa gerektir.

Kaya ile balonları ayırt edip, sağlam kayaları seçen ve manevi kalesini sapasağlam inşa eden Said’lerden olmak duasıyla …

Kaynakça:

Nursi, Bediüzzaman Said, Sözler Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2013, s. 751.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.