Zekat, malının bir kısmını ihtiyacı olan bireylere Allah’ın adıyla vermektir. Zekat vermenin sonucunda bireyler mallarının bir kısmını kaybederler ve bu zahiren mallarının azalmasıdır. Bu yüzden de, genel görüşe göre zekat vermek, insanın elde ettiği para veya malı başka birisine vermesinden ötürü bireye maddesel açıdan zarara soktuğu düşünülür. Ancak eğer biz zekat kavramının kapsamını Mustafa Said İşeri’nin “Vukufiyet” sitesinde yayınladığı “Zekanın Zekatı” isimli yazısında betimlediği gibi sadece para ve mal olmaktan çıkarıp fazlaca sahip olduğun herhangi bir şeyi ihtiyacı olanlara vermek olarak genişletirsek, zekatın da bize bir zarar olmadığını, aksine insanların zekat vererek daha kazançlı çıktığını görürüz. Bu görüşü anlamak için ekonomi dersinden ticaret konusunu incelememiz gerekir.
İhtar
Yazının bu kısmından itibaren yazıya ekonomi terimleri de dahil olacağı için anlamayı biraz zorlaştırabilir. O yüzden geri kalan kısmı daha dikkatli okumanızı öneririm.
Mikroekonomi dersinde işlediğimiz ticaret konusunda iki tane kavram vardır: “Göreceli avantaj” ve “mutlak avantaj”. Bu iki kavramı anlayabilmek için bir örnek üzerinden gidelim. Fatma ve Ali isminde iki birey düşünelim. Fatma bir bilişim firmasında çalışmaktadır. Firması ona, 60 tane bilgisayar programı yazmasını ve 60 tane web sayfası tasarlamasını söyler. Fatma, bir günde 2 tane bilgisayar programı yazabilirken, 1 tane web sayfası tasarlayabilmektedir. Fatma’nın bu işi bitirebilmek için toplamda 90 güne ihtiyacı vardır. Ali de, kendi firmasından 60 tane bilgisayar programlama ve 60 tane web sayfası tasarlama işi alır. Ancak Ali, bir günde 1 tane bilgisayar programı yazarken, 2 tane web sayfası tasarlayabilmektedir. Ali’nin de işini bitirebilmesi için toplam 90 güne ihtiyacı vardır. Görüldüğü gibi Fatma bilgisayar programlamada, Ali ise web tasarımında göreceli avantaja sahiptir.
Bu iki birey tüm işi tek başlarına yapmak yerine iyi oldukları işe yoğunlaşıp sadece o alanda ürün üretseler ve üretmedikleri işi diğer bireyden alsalar, bu iki işi birden bitirmek için toplamda 60 gün uğraşacaklardır. Yani Fatma sadece bilgisayar programlasa ve Ali sadece web sayfası tasarlasa ve her biri ihtiyacı olan ürünü kendi ürettiğiyle birbirlerine değiş tokuş yapsalar, ikisi birden bu işten faydalı çıkmış olacaklardır.
Şimdi de şöyle bir şey düşünelim. Diyelim ki Fatma ekstra kurs aldı ve web sayfası tasarımı işinde kendini geliştirdi. Sonuç olarak da günde 3 tane web sayfası tasarlayabilecek yetiye kavuştu. Bu durumda, Fatma Ali’ye göre mutlak avantaj durumuna gelmiş olur. Çünkü her iki işte de Ali’den daha çok üretebilmektedir.
Bu durumda, Fatma üretmesi gereken toplam ürünü kendi başına toplamda 50 günde bitirebilmektedir. Yani bu durumda -mutlak avantaj durumunda- Fatma Ali’yle ticaret etmeyi bırakmalı mıdır?
Cevap; hayır, bırakmamalıdır. Niye bırakmaması gerektiğini anlayabilmek için iki kavrama daha ihtiyacımız var: “Fırsat maliyeti” ve “ticaret haddi”.
Fırsat maliyeti, bir işi yapmak için terk ettiğimiz diğer işlerin gelirlerinin, yeni işten kazandığımız gelire oranını temsil etmektedir.
Şimdi, örneğimizde verdiğimiz iki durumda bireylerin fırsat maliyetlerine bakarak kimin hangi alanda göreceli avantaja sahip olduğunu anlamaya çalışalım.
Birinci durumdaki -Fatma günde 2 bilgisayar programı veya 1 web sayfası üretebilirken, Ali 1 bilgisayar programı veya 2 web sayfası üretebiliyor iken- fırsat maliyeti tablosu şu şekilde karşımıza çıkmaktadır:
Web Sayfası Fırsat Maliyeti | Bilgisayar Programı Fırsat Maliyeti | |
Fatma | 2 bilgisayar programı | ½ web sayfası |
Ali | ½ bilgisayar programı | 2 web sayfası |
İkinci durumdaki -Ali günde 2 web sayfası veya 1 bilgisayar programı üretebilirken, Fatma 2 bilgisayar programı veya 3 web sayfası üretebiliyor iken- fırsat maliyeti tablosu ise şöyledir:
Web sayfası Fırsat Maliyeti | Bilgisayar Programı Fırsat Maliyeti | |
Fatma | 2/3 bilgisayar programı | 3/2 web sayfası |
Ali | ½ bilgisayar programı | 2 web sayfası |
Bu iki tabloyu karşılaştırdığımızda görürüz ki, Ali hâlâ web sayfası üretmede göreceli üstünlüğe sahipken, Fatma da bilgisayar programlamada göreceli üstünlüğe sahip olmaya devam etmektedir. Bu demektir ki bu iki birey hâlâ ticaret etmeye devam edebilirler ve bu ticaretten kâr elde edebilirler.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki bu iki birey ticaret yaparken birebir değiş tokuş yapmaya devam ederlerse Fatma bu ticaretten zarar edecektir. Burada ise ticaret haddi kavramı devreye girmektedir. Ticaret haddiyle kast edilen, iki bireyin kâr edebilmesi için ticaretlerini hangi aralıklar arasında yapmaları gerektiğidir. İkinci durumda iki birey de kâr edebilmek istiyorsa, kuracakları ticaret anlaşmasında Fatma’nın verdiği 1 tane bilgisayar programına karşılık Ali’nin Fatma’ya 3/2 ve 2 arasında değişen miktarda web sayfası vermesi gerekmektedir.
3/2- – – – – – – – – – – – – – – – – – -2
⇓
Ticaret haddi aralığı
(bilgisayar programına karşılık web sayfası)
Sonuç olarak bu iki durumdan çıkaracağımız sonuç şudur: İki birey arasında mutlak avantaj söz konusu olsa bile göreceli avantaj varlığını sürdürdüğü müddetçe, bu iki birey iyi oldukları işlerde ihtisaslaşıp, en iyi verimi alıp ürünlerini diğerininkiyle değiş tokuş yaptıklarında kâr elde etmeye ve zenginleşmeye devam ederler.
Şimdi örnekten zekat konusuna dönelim. Sosyal hayatta, her bir birey ihtisaslaştıkları yeteneklerin ürünlerini ve mallarını (zeka, mal, para, boş vakit ve diğer yetenekler…) diğer bireylere zekat olarak verdiğinde bütün bireyler bu durumdan kazanç sağlayacaktır ve sosyal refah toplu olarak artacaktır. Bunun nedeni ihtisaslaşma sayesinde bireyler, en iyi yaptıkları şeyden daha çok üretip diğer bireylerin ihtiyaçlarını da daha kısa sürede yaparak, ihtiyaçları olan başka şeyleri diğer bireylerden -verdikleri karşılığında- kendi üretebileceklerinden daha kısa sürede elde edebilmesidir.
Mustafa Said İşeri’nin kendi yazısında da örneklediği gibi gençler, diğer toplum üyelerinden göreceli olarak daha hızlı olan beyinlerinin ve zihinlerinin bir kısmını diğer insanların refahı için kullanıp; orta yaş grubu, göreceli olarak daha fazla sahip oldukları para ve malları, gençlerin ve çocukların yetişmesi için verip; yaşlılar da göreceli olarak daha fazla sahip olan vakitlerini sosyal faaliyetler ve gençlerin gelişmesi için harcadıklarında; toplumdaki her bir birey, yaptığı ticaretten ötürü kazanç elde edecektir ve toplum topyekun bir kalkınma sürecine girecektir.
- Risale-i Nur’da Yol - 29 Nisan 2021
- Günah (2): günah nedir? - 27 Ocak 2019
- Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı - 25 Temmuz 2018
Final haftasının verdii alışkanlık herhalde, kendimi yazıyla ilgili not çıkarırken buldum yazınn sonunda.
🙂 notlarını merak ettim
Aziz kardeşim,
Merakla beklediğim yazını keyifle okudum, beklediğime değdi diyebilirim. Zekât meselesine dair kapsamlı, hayatı ıskalamayan ve güncel sorunlarımıza perspektifler sunabilecek yazılara çok büyük ihtiyaç var. Senin yazın da bu manada ufuk açan bir yazı. Teşekkür ediyorum.
Allah razı olsun abi. Sizin yazınızın açtığı manayla böyle bir yazı ortaya çıktı. Ben de size teşekkür ederim
Sonunda hadi ya bitti mi … dediğim tadı damağımda kalan keyifli ve farklı pencereler açan bu yazı için teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.