Müzakere 02-zikir, fikir ve şükür: farklılıkları ve benzerlikleri üzerine

Müzakere 02-zikir, fikir ve şükür: farklılıkları ve benzerlikleri üzerine

Fatih: BİRİNCİ SÖZ’le ilgili bir soru sormak istiyorum. Malum Üstad orada üç fiyat olarak zikir, şükür ve fikirden bahsediyor. Fikir zaten zikrin ve şükrün içinde mündemiç, daha doğrusu ideal bir zikir ve şükrün içinde var. Mesela Ramazan Risalesi’nde tarif edilen şükrün içinde, Birinci Söz’de bahsedilen fikir boyutunun olduğunu görüyoruz:

“İşte ona teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.”

Bu kısımdaki şükür tarifi ile Birinci Söz’deki fikir neredeyse aynı muhtevada.

Üstad acaba neden fikri, zikirden ve şükürden ayrı bir kategori olarak değerlendirmiş Birinci Söz’de?

Tevfik: Şükür, fikirle beraber birçok noktada mümkün ama fikrin kendine mahsus bir durumu da var. Fikrederken orada Allah’ın esmâlarını, büyüklüğünü vs. görüyorsun. Sadece “sana teşekkür ederim bunlar için” değil “sen şöyle bir Rabb’sinki …” diye başlayan bir niteleme var fikretmede. Böyle bir tefekkürü şükrün içine alamayız bence.

Söylemek istediğim “Bana bu nimeti verdin, teşekkür ederim” demek şükürdür. “Bana bu nimeti verdin ama Sende şunları fark ettim, Sen şöyle bir Rabb’sin, Senin böyle esmâların var, Sende şunları gördüm, Seni şöyle tanıyorum artık…” fikirdir. Şükrün içinde fikir de var. Ama birbirini tam kapsamaz. Fikrin daha ayrı ve büyük bir boyutu da var bence.

Aziz: Hemen aklıma gelen bir şeyi paylaşayım: Bu üç şey insandaki farklı kuvvelere işaret ediyor olabilir. Şöyle: Şükür daha çok duygu türünden bir şeydir. Yani insan ihtiyacı olan ama kendisi elde edemediği bir şey için şükran hissi duyar. Yani şükür vesilesiyle Allah’ın bize verdiği nimetlere karşılık duygularımızla mukabelede bulunuyoruz. Zikir daha çok davranış yönünü içine alıyor sanırım. Direkt olarak davranış olmasa bile lisanımızla, yaşadığımız ve hissettiklerimizi Allah’a açık şekilde iletmek. Fikir ise akıl yönünü ele alıyor gibi. Ve akıl yönünün içine aldığı ise müşahit olmak ve “contemplate” (ince tefekkür) etmektir. Yani sadece “reasoning” manasında harici bir akletme değil bundan daha önemlisi müşahede ile bizzat varoluşa katılma tarzı bir akletmek söz konusu bence.

Fatih: Allah razı olsun cevaplarınız için…

Üstadın şu iki şükür ve fikir tanımından hareket edecek olursak:

“İşte ona teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.” (Ramazan Risalesi)

“Ortada, bu kıymetdar hârika-i san’at olan nimetler Ehad-i Samed’in mu’cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir.” (Birinci Söz)

Bu şükür ve fikir tanımlarından şöyle bir sonuç da çıkıyor sanki: Fikir, şükrün birinci basamağı. (“nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek”)

Bu haliyle fikir hâlâ şükrün içinde yer almış olmuyor mu?

Mustafa: Bir misal üzerinden gidelim: Bugün nefes aldığım için şükrettim mi? Hayır. Niçin? Çünkü nefes almayı hatırlamadım, düşünmedim ve nimet olduğunu hissetmedim. Lakin nefes almanın aslında bir ibret olduğunu hatırlar isem yani zikredersem, onu düşünmeye başlarım. Düşündükçe de onun en temel ihtiyaçlardan (yemek, içmek vs.) belki daha büyük bir nimet olduğunu fark ederim, bunun için ise tefekkür etmeye ihtiyacım var. Bunları yaptıktan sonra yani tezekkür ve tefekkürün hakkını verdikten sonra teşekkür edebilirim.

Bununla birlikte insanın itiyad haline getirdiği, tezekkür ve tefekkür ameliyesini hiç gerçekleştirmeden ya da yüzeysel bir tarzda şükretmesi de mümkündür. Ki çoğu defa şükürlerimiz bu şekildedir.

Bir de biz düşünürken/analiz ederken hakikati parçalamak istiyoruz. Lakin hakikat ışığın renkleri gibi mezcolmuş. Hem farklı hem de bütünün unsurları… Bu açıdan tefekkür, tezekkür, teşekkür de iç içe geçen hakikatler…

Fatih: Allah razı olsun abi. O zaman şöyle diyebiliriz galiba: Neticede bizden istenen asıl fiyat, ulaşmamız gereken yer şükürdür. (“Hâlık-ı Rahman’ın ibadından istediği en mühim iş şükürdür” ifadesini hatırlayabiliriz.) Zikir bizi yola çıkaran, fikir ise şükre götüren yoldur…

Mustafa: Bence denebilir fakat herhangi bir kayıt koymadan. Yani “bizden istenen asıl fiyat”ın hem başı hem ortası hem de sonucu vardır. Yalnızca sonuç değil süreç, yani “bütünlük/külliyet” de önemlidir. Ayrıca başlangıç ve süreçler sonuçları çok etkiler belki belirler.

Fatih: Anladım abi, teşekkür ederim.

Mustafa: Tezekkür, tefekkür ve teşekkürün hakikati üzerinde düşünmeye vesile olduğun için ben de teşekkür ederim. Selamlar…

Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.