Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı

Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı

İHTAR-1: Bu yazıya ilk başladığımda amacım, günah mevzusuyla alakalı aklımdaki mevzuları kapsayıcı bir şekilde anlatabildiğim bir yazı yazmaktı. Daha sonra bu mevzunun bir yazıyla anlatabileceğim bir konu olmadığını düşündüm. Bu yüzden de bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdim. Bu şekilde aklımdaki fikirleri ayrık ve net bir şekilde anlatabileceğimi umuyorum. İnşallah bu dileğimde muvaffak olurum ve sizler de yazıdan faydalanırsınız.

İHTAR-2: Bu yazımda –işe temelden başlamam gerektiğini düşündüğüm için– insan davranışının nasıl gerçekleştiğini ve insan iradesinin nasıl olduğunu, kendi anladığım kadarıyla anlatmaya çalıştım.

Kendi davranışlarımızı gözlemlediğimizde veya bir davranışı gerçekleştirmek istediğimizde temel olarak deneyimlediğimiz şey bu davranışları kendimizin gerçekleştirdiğidir. İnsan doğduğundan beri belli şekillerde davranır ve bunları kendi iradesi doğrultusunda yaptığını deneyimler. Mesela ben elimi kaldırmak istediğimde kaldırırım, su bardağını tutmak istediğimde onu tutarım. Doğumumuzdan itibaren yaşadığımız bu deneyimler sebebiyle davranışlarımızı bizzat kendimizin yaptığını düşünürüz.

Ancak “tevhid” inancına göre davranışın nasıl ortaya çıktığına baktığımda bu deneyimimin şeklinin, hakikatinin farklı olduğunu görüyorum. Vahid ve Ehad olan Yaratıcı kainattaki bütün işleri yaptığı gibi insanın davranışlarını da yaratandır. Biz Yaratıcıyı daha çok Vahid ismiyle düşündüğümüzde büyük işleri onun yaptığını ancak şahsi dar dairemizde davranışlarımızı kendimizin yaptığını düşünürüz. Ancak Ehad ve Kadir olan Yaratıcı kainattaki her şeyi bizzat kendisi yapar ve yaratılan varlıkların herhangi bir şeyi kendi başlarına gerçekleştirmelerine izin vermez. Bu yüzden insanlar davranışlarını kendilerinin yaptığını (belki yarattığını) zannetseler de aslında o davranışları gerçekleştiren Ehad olan Yaratıcıdır.

Burada insanın iradesinin var olup olmadığı sorusu akla geliyor: Eğer bütün her şeyi Halık olan Allah yaratıyorsa insan davranışlarından sorumlu değil midir?

Bu soruyu eğer insanın ilk başta ifade ettiğim gibi şahsi deneyimiyle –yani davranışlarını bizzat kendisi yaptığı deneyimiyle– açıklamaya çalışırsak insan bizzat kendi davranışlarından sorumludur. Bu durumda tevhid akidesiyle insan iradesinin varlığı çatışıyor gibi duruyor. Görünürde olan bu çatışmadaki problem şu ki tevhid akidesi çerçevesindeki bir olayı kendi deneyimimizi referans alarak açıklamaya çalıştığımızdan çatışmanın var olduğunu sanıyoruz.

İnsan iradesini mümkün kılan onun davranışlarını yapabiliyor olması değil onun belli şekilde davranmayı “isteyebilmesi”nden kaynaklanır. Diğer bir deyişle insan davranışlarının yaratıcısı değildir ancak o davranışların yaratılmasını isteme, onların gerçekleştirilmesi için “dua” etme kapasitesine sahiptir. Bu ise insanın davranışlarının çok daha ötesinde “niyet”lerinden sorumlu olduğunu bize gösterir. İnsan belli şekilde davranmaya yatkındır veya insanın bedeni onu belli bir şekilde davranmaya zorlayabilir. Bu tamamen insanı yaratan Allah’ın takdiridir. Ancak insan o şekilde davranmak istemeyebilir. Allah’ın kullarından istediği ve razı olduğu şekilde davranmaya niyet edebilir. Bu ise o kişinin istenmeyen şekilde davranmış olmasına rağmen rızayı kazanmasına vesile olabilir. Yani insanın asıl sorumlu olduğu niyetleridir, dilekte bulunduğu dualarıdır.

Burada duadan kastım bizim günlük özellikle namazlardan sonra ellerimizi kaldırarak yaptığımız davranış değildir. Üstad Said Nursi’nin bahsettiği manadaki istidat, ihtiyaç ve ıztırar dilleriyle yapılan duanın çeşitleridir. İnsanın su içmek istemesi bile bir duadır. Bu duanın kabul olup olmaması, o davranışı yaratan Allah’ın isteğine bağlıdır.

Toparlayacak olursam Vahid ve Ehad olan Yaratıcı kainattaki insanla alakalı olmayan hareketleri yapan olduğu gibi insanın davranışlarını da yaratandır. İnsan iradesini mümkün kılan ise onun çok kapsamlı bir isteme, dua etme kabiliyetinin olmasıdır.

Share

3 thoughts on “Günah (1): davranışlar, irade, dua ve yaratıcı

  1. Bu yazıyı okumaya başladığımda aklımdaki ilk kelime şuydu: özlemişim. Yani yazının içeriğinden önce arkadaşlarımın yazılarını okumak zevkini yaşamak güzel. Her birimizin üslubunun da giderek şekillendiğini görmek mutlu ediyor beni.
    İçerikle ilgili olarak yorum için serinin devamını bekliyorum.

    1. Sağolasın Semih.

      Değil mi? Ünsiyet ettiğin bir kelime, hatta bir virgülü görmenin tadı apayrı. Hele bu tat, ünsiyet ettiğin bi insanın yazısından geliyorsa, bu aradığın bir şey haline geliyor 🙂

      Yazıyla ilgili yorumları acil almak için yazının devamını daha hızlı yazmak lazım sanırım 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.