İbn Atâullah’ın Hikem’i ve Risale-i Nur’dan hatırlattıkları-3: Münâcât

İbn Atâullah’ın Hikem’i ve Risale-i Nur’dan hatırlattıkları-3: Münâcât

SERİNİN SON yazısında İbn Atâullah hazretlerinin Rabbine olan hazîn yakarışlarını duyabileceğimiz ilahî münacâtını paylaşıyorum. Rabb-ı Rahîmimize olan yakınlığın kalpte inkişafı, hata ve günahlardan dolayı ciddi bir nedamet duyulması ve ruhun yaratılış hedefini bulması halinde Yaratıcısından ne derece ulvî, küllî ve samimî taleplerde bulunabileceğinin en zahir nişanlarından olan bu münâcâtlardan istifademiz bol olur inşallah..

MÜNÂCÂT

İlâhî! Ben zenginliğimde bile fakirken, fakirliğimde nasıl fakir olmayayım?

İlâhî! Ben ilmimde bile cahilken, cehlimde nasıl cahil olmayayım?

İlâhî! Benden seviyeme uygun şeyler zuhur eder. Senden ise keremine layık şeyler sâdır olur.

İlâhî! Daha benim zayıflığım vücuda gelmezden evvel sen kendini lütuf ve şefkatle vasıflamışken, zayıflığım vücuda geldikten sonra beni o lütuf ve şefkatinden mahrum bırakır mısın?

İlâhî! Eğer benden bir güzellik zuhur ederse o senin fazlınladır ve minnet sanadır. Şayet benden bir kötülük zuhur ederse bu senin adaletinledir ve hüccet sanadır.

İşte sana yöneliyor ve sana olan fakrımla tevessül ediyorum.

Hâlim senden gizli değilken onu nasıl sana şikâyet edeyim?

Kalbimden geçenleri oraya sen yerleştirmişken onları sana nasıl tercüme edeyim?

İlâhî! Cehaletimin çokluğuna rağmen bana ne kadar lütufkârsın. Yaptıklarımın çirkinliklerine rağmen bana ne kadar merhametlisin.

İlâhî! Bana ne kadar yakınsın, ben ise sana ne kadar uzağım.

İlâhî! Bana ne kadar şefkatlisin. Peki beni senden perdeleyen nedir?

İlâhî! Eserlerinin ihtilafından ve tavırlarının tebeddülünden anladım ki benden istediğin, her şeyden kendini bana tanıtman, tâ ki hiçbir şeyde senden cahil olmamamdır.

İlâhî! Küçüklüğüm ne zaman beni sustursa keremin beni konuşturur. Vasıflarım ne zaman beni ümitsizliğe düşürse minnetin beni heveslendirir.

İlâhî! Nice taatlerde bulunup haller yaşamışsam da adaletin onlara güvenimi yıktı. Hatta fazlın beni onlara güvenmekten pişman etti.

İlâhî! Bilirsin ki taatim her ne kadar fiilen daimî değilse de muhabbet ve niyet cihetinden daimîdir.

İlâhî! Eserlere dönmeyi emrettin. Öyleyse beni oraya nur kisvesi ve hidayet bilgisiyle döndür ki dönüşüm de gidişim gibi olsun. Onlara iltifat etmekten sırrım korunsun ve onlara güvenmekten himmetim yüce olsun. “Şüphesiz sen her şeye kadirsin.”

İlâhî! Senin huzurundaki şu zelilliğim âşikardır ve hâlim sana gizli değildir. Sana ulaşmayı ancak senden istiyorum.

İlâhî! Bana ilim hazinelerindeki ilimlerden hibe et. Korunmuş isminin sırrı ile beni koru.

Seni bulan neyi kaybeder? Ve Seni kaybeden neyi kazanır?

Abdülhamid Karagiyim
Share

2 thoughts on “İbn Atâullah’ın Hikem’i ve Risale-i Nur’dan hatırlattıkları-3: Münâcât

  1. “İlâhî! Bilirsin ki taatim her ne kadar fiilen daimî değilse de muhabbet ve niyet cihetinden daimîdir.”

    Yukarıdaki cümlenin amelî imkanı ve tezahürü de şu cümleyle şerh ediliyor sanki :

    “Sünnet-i Seniyyenin her bir nevine tamamen bilfiil ittibâ etmek, ehass-ı havassa dahi ancak müyesser olur. Ona bilfiil olmasa da binniyet, bilkast, taraftarâne ve iltizamkârâne talip olmak, herkesin elinden gelir.”

  2. Güzel bir nokta yakalamışsın. O açıdan düşünmemiştim. Allah razı olsun.
    Benim aklıma gelen de; mü’minin itaatsizlikleri isyan kasdıyla değil kalbin nefsine mağlup olmasından ileri geldiği için onun niyet ve muhabbetine inşallah zarar vermemesiydi. Yani Gafûr ve Rahîm isimlerinin tecelli-i azamla ona teveccüh etmesindeki sır…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.