Vay haline: 77-Mürselat

Vay haline: 77-Mürselat

Yemin olsun 

Kar tanelerini tek tek, 

Yağmur damlalarını bir bir,

Demiri tılsımla birdenbire

Emirlerle göklerden indirenlere. 


Yemin olsun

İnenleri;

Yeryüzündeki sinelere yerleştirip

Yürekleri, siyah beyaz 

Deste deste dizenlere,


Yemin olsun

Rızaya koşacakların hızını

Emirden kaçacakların gayzını

Elçilere, 

Vahiylerle verenlere 


Ayrılıyor taifeler bir bir

Kim bilir, 

Nerede yerimiz?

Solda rezil üstüne rezil

Sağ durakta hünkar ve vezir


Beklemedeyiz milyarlarla

Gül mü diken mi düşer 

Titreyen ellerimize!

Buğday ile samanın

Ayrılık gününü

Yalanlayanların vay haline! 


Ecir ve kirden bulamaç

Sodom, İrem, Hicr

Günahkar kentlerin

Sokakları kapılır, insan seline

Şehirler azaba esir


Samiri’nin peşine takılmakta 

Her asırda serkeşler

Baği dolu şehirlere girerken 

Korkmayanların 

Vay haline! 


Ellerin, parmakların 

Kalbin ve beynin 

Bir rahimde

Mülevves sudan mürekkep benliğin

Her durakta, aleyhine 

Bir zamana kadar bizlerleydi azalarımız

Geldik işte huzura bir akşamleyin

Huzuru reddeden rahip

Senin de vay haline!


Geliyor olan 

Gelmez dediğimiz yangındır 

Duman cehennemin dumanı 

Kaçacak bir karış yer aranır zülaline

Saraylardan yükselen kıvılcımlar 

Sarı develer gibi göklerde

Geldi işte gelmez dediğiniz 

Çetin hesabı yalanlayanların 

Bugün vay haline! 


Herkes yerinde suskun

Konuşamıyoruz bugün

Özrümüz için de çok geç

Kapılanlar, putlara tapıp

Kapıldı Azazil engeline

Ey cehennem! 

Seni yalanlayanların 

Şimdi vay haline! 


Hep tuzakmış, 

İşe yaramaz hileli fikirler

Belkiler, tahminler bitti hep 

Uzakmış dediğimiz günün içinde an

Bugünü yalanlayan

Öjenik fikirli adam

Senin de vay haline! 


Çeşmelerin başında öğün

Çeşit çeşit meyveler 

Onları yiyenleri görüyoruz uzaktan

Gılmanlar, huriler, melekler 

Sizi dünyada yalanlayan 

Alaycıların da vay haline! Bugün. 


Gölgelerdi dünyada

İşte daimisi 

İncirler, üzümler 

Daimisi yoktu diyen iblisler 

Kafasını dövüyor şimdi

Var olana

Yok diyenlerin de vay haline! 


Rüku lüzumsuz muydu?

Neyi yalanlayacaksın artık!

Geldi inanmadığın gün

Yıldızlar söndü

Gökler yarıldı 

Dağlar savruldu

Göçtü dünyadan insan, çınar ve keçi 

Yalnızız serilmiş koca sahrada

Bize şahitlik eder mi bir elçi?

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.