Yıldızlar âleminde tecelli eden Esma-i Hüsna

Yıldızlar âleminde tecelli eden Esma-i Hüsna

Gökyüzü denilen yıldızlar âlemi kişinin açık alanda yukarı baktığında gördüğü, tüm gök cisimlerini çevrelediği gözlemlenen boşluk olarak nitelendirilir. Yeryüzü ve gökyüzü Allah’ın birbiriyle alakadar iki memleketidir. İki memleket arasında ehemmiyetli bir ilişki vardır. Zeminin maddi, manevi her türlü ihtiyacı gökten indirilir. Bediüzzaman hazretleri maddi gökyüzünden ışık, ısı, yağmurun gelmesi gibi bereket ve rahmet gibi manevi rızıkların da manevi göklerden indirildiğini söyler.

Kur’an’ın birçok ayetinde Cenab-ı Hak, kendisini ”Yedi kat sema ve arzın Rabbi” olarak tanıtır. Yani gökyüzünün ve yeryüzünün Rabbi olarak… “Gerçekten en yakın göğü bir ziynetle ve yıldızlarla donatıp süsledik. Saffat 37/6” gibi birçok ayet yeryüzü gibi gökyüzünü de insanın tefekkür etmesine davet ederler.

Gökyüzünde parlayan tüm cisimlere yıldız denir. Oysa gökyüzünde yıldızlardan başka birçok gök cisimleri vardır. Gezegenler, cüce gezegenler, uydular, göktaşları, bulutsular gibi.

Bazı gök cisimleri (Güneş, Ay ve yakın yıldızları vs.) çıplak gözle görülebilir. Fakat binlerce, milyonlarca ışık yılı uzaktaki bir gök cismi ise ancak dev teleskoplarla da görülebilir. Bu yazıda diğer gök cisimlerinden ziyade yıldızlar âlemini tefekkür etmeye çalışacağız. Yıldızlar âleminde tecelli eden isimlerin izlerini süreceğiz.

Yıldız, ağırlıklı olarak hidrojen ve helyumdan oluşan, karanlık uzayda ışık saçan plazma küresidir. Dünya’dan çıplak gözle görülebilen yaklaşık 6 bin yıldız vardır. Dünya’ya en yakın yıldız Güneş’tir. Gün ışığı dâhil olmak üzere Dünya üzerindeki  enerjinin çoğunun kaynağı Güneş’tir. Diğer yıldızlar, Güneş’in ışığı altında kalmadıkları zaman yani geceleri gökyüzünde görünürler. Yıldızların parlamasının nedeni çekirdeklerinde meydana gelen çekirdek kaynaşması (füzyon) tepkimelerinde açığa çıkan enerjinin yıldızın içinden geçtikten sonra dış uzaya ışınım (radyasyon) ile yayılmasıdır.

Berrak bir gecede göğe baktığımızda sanki siyah bir kadife kumaşın üzerine dizilmiş ve parıldayan elmas tanecikleri gibidir yıldızlar. Her birinin değeri üstündür; her biri aynı elmasın parçalarıdır.

Yıldızlar karanlık gecelerimizin kandili gibidir. Hepsi bizim dostumuzdur. Dostluk karanlıkta belli olur. Onlarda bizim karanlık gecelerimizi nurlandırıp dostlarımız olmuşlardır. Bu şekilde bizim geceleri yollarımızı bulmamıza sebep oluyorlar. Allah yüce kitabında şöyle buyuruyor: “O’dur ki, size karanın ve denizin karanlıklarında, yıldızlardan yararlanıp yol bulma imkânı verdi. En’am 6/97” Yine başka bir ayette şöyle buyuruyor: “Yol bulmak için yararlanılacak işaretler de yarattı. Onlar yıldızlarla da yol bulurlar. Nahl 16/16.

 Yıldızların bize dostlukları sadece bu kadar da değildir. Onlar bize Rabbimizi de tanıttırmakla görevlidirler. Mesela Hz. İbrahim Aleyhisselam’ın Hakk’ı arayış serüveni yıldızlardan başlamıştı. Ancak o yıldız batınca, aradığı yaratıcısının başkası olduğunu düşünmüştü: “Üzerine gece basınca (İbrahim) bir yıldız gördü. ‘Budur Rabbim’ dedi. Yıldız batınca: ‘Batanları sevmem’, dedi. En’am 6/76.

Bir yıldızın oluşumu, bir özdeciksel bulutun içinde oluşan ve sıklıkla bir üstnovanın (büyük yıldız patlamaları) ya da iki gökadanın çarpışmasından oluşan şok dalgalarının tetiklediği kütle çekimsel bir kararsızlık ile başlar. Daha sonra bu kararsızlık git gide küçülmeye başlar. Bu kütle çekimsel büzülme yaklaşık 10-15 milyon sene kadar sürer.

Yıldızların yaşam sürelerinin %90’ında çekirdek yakınında yüksek sıcaklık ve yüksek basınçlı çekirdek kaynaşması tepkimeleriyle hidrojen helyuma çevirilir. Bu tür yıldızların ana dizide olduğu söylenir ve cüce yıldız diye adlandırılırlar. Sadece küçük yıldızlarda yok tabi ki gökyüzünde, orta veya büyük yıldızlardan da bahsedilebilir. Büyük yıldızlar yakıtlarını çok hızlı yakarlar ve ömürleri kısa olur. Kırmızı cüce adı verilen büyük yıldızlar yakıtlarını çok yavaş yakarlar ve uzun ömürlüdürler. Yaşamlarının sonuna doğru gittikçe parlaklıklarını kaybeder ve kara cüce hâline dönerler.

En azından beşte iki güneş kütlesine sahip olan yıldızlar  çekirdeklerindeki hidrojeni tükettiklerinde dış katmanları genişler ve soğuyarak bir kırmızı dev hâline gelirler. Yaklaşık 5 milyar yıl sonra Güneş kırmızı dev bir yıldız olacak ve o kadar büyüyecek ki Merkür’ü ve büyük olasılıkla Venüs’ü de içine alarak dehşetli bir kıyamet senaryosunu teşkil edebilir.

Dokuz güneş kütlesinden daha fazla kütleye sahip olan yıldızlar helyum yaktıkları aşamada genişleyerek kırmızı süper dev olur. Çekirdekteki bu yakıt da bittikten sonra helyumdan daha ağır öğelerin çekirdek kaynaşmasına devam eder. Sıcaklık ve basınç karbon çekirdek kaynaşmasına yetene kadar çekirdek küçülür. Bu süreç oksijen, neon, silikon ve kükürtün yakılmasıyla devam eder. Yıldızın yaşamının sonuna doğru yıldızın içindeki soğan katmanları gibi kabuklarda çekirdek kaynaşması gerçekleşebilir. Her kabukta farklı bir öğe çekirdek kaynaşmasına uğrar. En dışta hidrojen, içeri doğru helyum ve sonra ağır öğeler diye devam eder.

Bütün yakıtlarını bitirdikten sonra yıldızın ölüm vakti gelmiştir artık. Yıldızlar yakıtlarının tamamını tüketip bitirdikten sonra kalan artıkları da kütlesine göre 3 kısma ayrılır.

 1-) Gelişiminin sonunda, ortalama büyüklükte bir yıldız artık dış katmanlarını kaybederek bir gezegenimsi bulutsuya dönüşür. Eğer dış gazyuvarı döküldükten sonra kalan kütle 1,4 güneş kütlesinden az ise görece oldukça küçük bir nesne (yaklaşık Dünya kadar) hâline gelene kadar küçülür. Daha fazla sıkışmanın oluşması için yeterince büyük olmayan bu yıldızlara beyaz cüce denir.  Her ne kadar yıldızlar plazma yuvarları olarak tanımlansalar da beyaz cücenin içindeki eksicik (elektron) yozlaşmış madde artık plazma değildir. Beyaz cüceler oldukça uzun zaman sonra kara cücelere dönüşeceklerdir.

 2-) Daha büyük yıldızlarda demir çekirdek artık kendi kütlesini destekleyemeyecek kadar, yani 1,4 güneş kütlesinden daha fazla büyüyene kadar çekirdek kaynaşması devam eder. Çekirdeğin içindeki eksicikler (elektron) önelciklere (proton) yönlendirilince ve ters beta çözünmesi ya da eksicik yakalanması (elektron yakalanması) ile patlayıp ılıncık (nötron) ve nötrinolar oluşturunca çekirdek birdenbire çöker. Bu çökmenin oluşturduğu şok dalgaları yıldızın geri kalanının bir üstnova olarak patlar. Üstnovalar o kadar parlaktır ki kısa süre içinde bulunduğu gökadanın tamamından daha parlaktır. Samanyolunda oluştuklarında, tarih boyunca daha önce yıldız görülemeyen yerlerde ortaya çıkan “yeni yıldızlar” olarak gözlemlenmişlerdir.

 3-)Yıldızın maddesinin çoğu, üstnova patlamasıyla uzaya kaçar ve Yengeç Bulutsusu gibi bulutsuları oluşturur.  Geri kalan bir ılıncık yıldızı (nötron yıldızı) hâline gelir (kendilerini bazen atarca (pulsar) ya da X ışını patlaması şeklinde gösterir) ya da dört güneş kütlesine eşdeğer bir kalıntı bırakacak kadar büyük bir yıldız ise karadelik olur. Bir ılıncık yıldızında madde, ılıncık (nötron) yozlaşmış madde denilen hâlde bulunur ve çekirdekte de  QCD özdeği denen daha da ekzotik bir yozlaşmış özdek bulunur. Karadeliğin içindeki özdeğin hâli henüz anlaşılamamıştır. Fakat şu kadar söylenebilir ki kara delik, astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Karadelikler uzayda birçok farklı nicelikteki maddelerin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir.

Kâinatın satırlarını dikkatle mütalaa et. Onlar sana mele-i âlâ’dan gönderilmiş mektuplardır.

Kâinattaki tüm varlıklar gibi, yıldızlar da Allah’ın insanoğluna gönderdiği mektuplardır. Gökyüzü sayfasında yıldız kelimeleri okunduğunda Allah’ın birçok Esma-i Hüsnası keşfedilebilir.

Yıldızların ilk olarak dış şekilleri, umumi olarak görünüşleri incelediğimiz zaman karşımıza çıkan ilk isimler Cenab-ı Hakk’ın Musavvir, Mukaddir ve Munazzım isimleridir.

Musavvir, tasvir eden, şekil ve suret verendir. Allah her bir yıldıza ayrı bir suret vermiştir. Hiçbir yıldız diğer bir yıldıza benzemez. Yıldızların belirli bir yörüngede seyahat etmeleri ise Mukaddir isminin tecellisidir. Yıldızlar arasındaki mükemmel intizam, düzen, sistem ise Munazzım ismini gösterir.

Bediüzzaman Mukaddir, Munazzım ve Musavvir isimlerinin tecellilerini şöyle ifade eder: “Sâni-i Hakîm, Cenneti ve dünyayı, semâvâtı ve zemini, nebâtat ve hayvânâtı, cin ve insi, melek ve rûhaniyatı, küllî ve cüz’î bütün eşyayı, cilve-i esmâsıyla eşkâlini tahdit ediyor, tanzim ediyor, birer miktar-ı muayyene veriyor. Onun ile bunlara Mukaddir, Munazzım, Musavvir isimlerini okutturuyor.

Yıldızların yaratılışında herhangi bir modele, kalıba ihtiyaç olmadan mükemmel yaratılış ise Bari’ isminin tecellisidir. Her bir yıldızın ayrı birer sanat harikası olması ise Sani’ isminden kaynaklanır.

Astronomi bilimindeki kütüphaneler dolusu bilgiler ancak Allah’ın Alim isminin yıldızlardaki tecellisinin cüz’i bir kısmıdır. Yıldızları yaratan, elbette bilerek yaratır, yani Alim’dir. Ayrıca her bir yıldızın yaratılışını ayrı bir hikmet, ayrı bir mana takılması Hakîm isminin tecellisidir. Yıldızlara emrine amade kılıp, hükmeden ise Hâkim olandır.

Latif isminin tecellisiyle yıldızlar plazma denilen maddenin dördüncü halinde yaratılmışlardır.

Güneş gibi devasa bir yıldızın insanoğlu için bir lamba, bir soba olarak yaratılışında Kerim, Vedud, Rahim isimlerinin tecellileri vardır. Allah Kerim ismiyle insana verdiği şerefi, Vedud ismiyle sevgiyi, Rahim ismiyle de şefkati hissettir.

Yıldızlar aynı zamanda birer nimettirler. Bu yönüyle Allah’ın Mün’im isminin tecellisine mazhardırlar. İnsanoğluna yıldızları da nimet olarak gönderen bir yaratıcıya sonsuz derecede minnettar olmak gerekir.

Yine her bir yıldız güzel yaratılışıyla Cemil, süslü ve zinetli oluşlarıyla Müzeyyin, görkemli büyüklükleriyle Celil isimlerini tüm azametiyle gösterirler.

Yıldızlar, kâinata direk olmalarıyla Kayyum isminin, hayata merkez olmalarıyla Hayy isminin tecellilerine mazhardırlar. Isı ve ışık perdesinden rızık ve bereketin vesilesi olmalarıyla ise Rahman isminin azami tecellileri yıldızlar üzerinde görülür.

Yıldızlar üzerinde Allah’ın tüm isimlerinin okunması mümkündür. Bununla birlikte yıldızlar üzerinde en parlak tecelli eden bir isim ise Nur’dur. Belki de yıldızlar âleminin ism-i azamı Nur ismidir.

Allah ayetinde bize akşam vakti yolumuzu aydınlatması için yıldızları gönderdiğini bildiriyor. Yolu aydınlatmanın en güzel bir manası ise marifetullah yolumuzu aydınlatmasıdır. Yıldızlar âleminde Allah’ın birçok Esma-i Hüsna’sını keşfetmek insanın elde edebileceği en büyük nimet olsa gerektir.

Kaynakça:

Ahmet Alemdar, Evrendeki Yıldızların Işıması, http://semerkanddergisi.com/evrendeki-yildizlarin-isimasi/

http://tr.wikipedia.org/wiki/Yıldız

Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, 32. Söz, s. 574.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.