1) TAKLİDÎ DEĞİL TAHKİKÎ bir imana sahip olmalıyız. Bütün dünya evliya da olsa, bütün dünya ateist de olsa fark etmeyecek, temelleri sarsılmayacak kadar kökleşmiş bir imana…
(3 Mart 2019)
2) Firavunlaşmış nefisler imtihan istemezler, kendilerini sınayacak bir otoriteye râzı olmazlar. Ateizmin temel çıkış noktası burasıdır. Yoksa bütün kâinatın varlığına ve birliğine şehadet ettiği bir Yaratıcı, gerçek mânâda bir düşünme taşınmayla reddedilemez. (Cerbeze, safsata, mağlata, kuruntu vb. temelsiz şeyler bahis dışıdır.) Bu yüzden çoğu ateistin problemi düşünsel boyutta değil psikolojik boyuttadır. Yatay boyuttaki kuru tartışmalarla değil dikey boyuttan kalbe gelen bir ilhamla ancak imâna gelebilirler. Ehl-i imânın vazifesi de onlara sövüp saymak değil yatay boyutta gerekli fiilî ve kavlî duaları yapmaktan ibarettir.
(5 Aralık 2019)
3) Koronavirüsle sadece sağlıklar değil imanlar da sınanıyor…
Ateistik inanç: Bütün virüsler bir iradeden bağımsız olarak oluştular ve yayıldılar. Dizginleri kimsenin elinde değil. Korkutucu!
Deistik inanç: İlk virüsü bir yaratan var ama sonrakiler kendi kendine ortaya çıktılar ve yayıldılar. Dizginleri kimin elinde belli değil. Korkutucu!
Tevhidî iman: İstisnasız her bir virüsün dizgini, onu hiç yoktan var eden Cenab-ı Hakk’ın elindedir. “O Hakîm’dir, abes iş yapmaz. Rahîm’dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var.” O halde ben tedbirimi güzelce alarak fiilî duamı yaparım. Gerisine karışmam, karıştırmam.
Kalbimizdeki inanca dikkat edelim. Her türlü kısa olan dünya hayatımızı muhafaza etmeye çalışırken ebedî hayatımızı kaybetmeyelim.
(19 Mart 2020)
4) Bazı inatçı ateistler meselenin özünü bilmediklerinden dinlerin birbiriyle çatıştığını iddia ediyor. Tahrif edilen görünümleri ile dinlerin hakikatini birbirinden ayırt edemiyor. Ayrıca ateist olmasa bile bu konuda çoğu gencin kafası da karışık.
Hâlbuki son peygamber olan Efendimiz Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamdan ilk peygamber Âdem babamıza, İncil’in sahibi Hz. İsa aleyhisselamdan Tevrat’ın sahibi Hz. Musa aleyhisselama dinin bütün elçileri hep aynı meseleyi esas tutmuşlar: Lâ ilâhe illallah. Bütün davaları bu tevhid hakikati üzerinde dönmüş. Zamana ve zemine uygun bir surette bunun tesisi için çalışmışlar. Dolayısıyla meselenin özü tevhid.
Teferruattaki ayrılıkları ise hem ümmetlerinin dereceleri hem de onlarda galip olan esmâ-i hüsna ile ilgili bir durum. Yani eşyanın hakikati öyle bir “farklılık” gerektiriyordu. Yoksa aralarında “anlaşmazlık” mânâsına gelen bir çatışma kesinlikle söz konusu değil. Efendimiz aleyhissalatü vesselamın diğer peygamberleri mütemadiyen “kardeşim” hitabıyla yâd etmesi de bu hakikatin en güzel örneklerinden. Hepsine salât ve selâm olsun.
(19 Temmuz 2020)
5) Ateizm, tabir-i diğerle “inkâr-ı ulûhiyet” modern dönemlerin en büyük tehlikesidir. Bununla beraber son on yıllarda ateizm üzerinden “doğrudan” değil sefahet üzerinden “dolaylı” olarak insanlar dalâlete düşürülmektedir. Reklam afişlerinden tutalım üniversite ortamlarına kadar her yer bunun misalleriyle doludur. Artık fikirlerden çok hayat tarzları çarpışmaktadır.
(19 Ağustos 2021)
6) Eğer denilse: Bu kadar elîm ve karanlıklı, müşkilâtlı yola nasıl ekser insanlar gidiyorlar?
Elcevap: İçine düşmüş bulunuyorlar, çıkamıyorlar. Hem insandaki nebâtî ve hayvânî kuvveleri âkıbeti görmedikleri, düşünemedikleri ve o insandaki letâif-i insaniyeye galebe ettikleri için çıkmak istemiyorlar ve hazır, muvakkat bir lezzetle mütesellî oluyorlar.
Lem’alar
Cevaptaki “gayr-ı iradî ateizm” vurgusunun önemli olduğunu düşünüyorum. Ateizmin psikolojisinin düşüne taşına, uzun mütalaaların nihayetinde karar kılınan bir psikoloji olmadığı, aksine insanın seçtiği hayat tarzı sonucunda kendisini bir anda onun içinde “buluverdiği” anlaşılıyor. En azından ekseriyeti oluşturan avamî ateistler (adem-i kabulcüler) için durum böyle. Buradan yola çıkarak şunlar söylenebilir:
Bir: Ateistlerin öyle sanıldığı kadar zeki değil aslında şartların esiri olduğu için ateizme düştüğü,
İki: Onlara kızmaktan ziyade acımak lazım geldiği,
Üç: İnkârlarının iç yüzü hikmetli bir biçimde ifşa edildikten sonra bir kısmının imana gelmesinin, imana gelmeyenlerin de en azından zehirlemeyi bırakıp lakayt kalmasının beklendiği…
(23 Ağustos 2021)
- Hadis inkârcılarının görmek istemeyeceği alan: Sahabenin sükûtunun ikrar olması - 6 Haziran 2024
- Kastamonu Lahikası’ndan İkinci Dünya Savaşı’na bakış - 25 Mayıs 2024
- Bediüzzaman hazretlerinin fikrî bir yolculuğu - 7 Şubat 2024