Her iyiliğin doğruluk ile bağlantısı vardır. İyiliğin olması için doğruluğun da olması gerekir. Her kötülük ise illa bir yerinde yalanla temas etmiştir. Yalan ancak kötülüğü doğurur.
Peygamberimiz (asm) diyor:
Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve iyiliğe yöneltir. İyilik de Cennet’e iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da Cehennem’e götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında kezzâb (yalancı) diye yazılır.
Doğru söyledikçe insanın hayra olan yönelimi daha da artacaktır. Karakteri oturacaktır. Yalan söyleyen bir insan ise rüzgarda uçuşan bir yaprak gibi bir o yana bir bu yana savrulacaktır. Çünkü kararsız bir yapısı vardır. Yaptıkları ve dedikleri uyuşmamaktadır. Ne zaman ne diyeceği belli değildir. Hatta kendi bile ne zaman ne diyeceğini bilmez. Bu belirsizlik onu da maddi ve manevi çok zora sokar.
Dürüst bir insan iyilik yapmaya da daha meyillidir. Çünkü kalbi temizdir ve bu temiz kalp iyilikleri hep arayıp bulur. Kişi dürüstlüğünden vazgeçmedikçe cennete olan yürüyüşü de hızlanır. Ama tam tersi durumda ise yalanı artıkça cehenneme olan yürüyüşü koşma halini alacaktır ve sonunda cehennemin uçurumundan en dibine atlayacaktır. Basit bir yalan olarak başlanan her söz cehenneme doğru bir adımdır. Bu yüzden yalanın hiçbir türlüsüne başlayıp yeni ve büyük yalanlara kapı açmamalıdır insanoğlu.
Yalan söylemek tek bir fiil gibi durur. Aslında yalan söylemek tek bir hareket değildir. Çünkü yalan peşinden birçok kötülüğü de getirir. İnsanın yavaş yavaş manasını öldürür, içini boşaltır.
Yalan birçok manevi hastalığın da tetikleyici sebebidir. Nasıl kötü havalar akciğerleri hasta edip insanı nefessiz bırakıyorsa, yalan da latifeleri havasız bırakır ve öldürür. Yalan söylemeyi adet edinen insan manen ölü olduğu için onda hiçbir hayrı göremezsiniz.
Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk ve tasannu, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni-i Zülcelâlin kudretine iftira etmektir.
Bediüzzaman Said Nursi, Hutbe-i Şamiye
Yalan söyleyen insan riyakardır. İyi bir şey yapıyor gibi gözükse bile insanlar için onu yapar. Yani o insanlardan çıkar elde etmek için yapar yaptığını da. Her hareketi ihlastan uzak ve samimiyetsizdir.
Yalan söyleyen insan yalakadır. İnsanlara dalkavukluk peşindedir. Yaptığı bir iyiliği çok pahalıya satar. İnsanlara “yapmaz olaydın” dedirtir. İnsanların da kendi gibi yalaka olmasını bekler. Kendisi bir yalakalık yapıyorsa çevresindekilerin kendisine hep yalakalık yapmasını ister.
Yalan söyleyen insan kibirlidir. Kendini o kadar büyük görür ki adeta firavun kesilir. Gerçekte var olan hiçbir kusurunu görmez. Başkaları da bu kusurları kendi gibi görmesin diye yalan söyler. İnsanların gözünde kendine ait çizdiği portre ile gerçekteki portresi arasındaki farkları arasanız 100 farkı bulabilirsiniz. Yalanları kibrini şişirir. Kibri yeni yalanları doğurur.
Yalan söyleyen insan gıybet etmekten büyük keyif ve lezzet alır. Kardeşinin etini dişlercesine onun hakkında her şeyi söyleyebilir. Bazen abartır, insanlara olayları çok büyük gibi anlatır. Huyudur ya bazen anlattıklarının içine bir iki yalan karıştırır. İnsanların hayatını karıştırmaktan zevk alır.
Yalan söyleyen insan bir çeşit hırsızdır. İnsanların haklarını gasp eder. İnsanlarda olan güzel özellikleri yok sayıp çalar ve kendine yamamaya çalışır. Kendinde olan kötü özellikleri ise başkalarının üzerine leke gibi atmaya çalışır. İnsanları karalamak en büyük hobisidir.
Yalan söyleyen insan en büyük iftiracıdır. Çünkü yalanlarıyla adeta Rabbini itham eder. Bir süre Rabbini kabul etmez. Şirke düşer, dinden düşer. Yaratıcının kudretini inkar ederek Yaratıcıya en büyük iftirayı atar.
Yalan insanın vücuduna giren bir virüs birçok kötü huya yani manevi hastalıklara kapı açar. Yalan söyleye söyleye öyle bir hale gelir ki imanından da olur. Yalancılık küfrün olmazsa olmazıdır. Küfür zaten yalandan ibarettir. Allah’ı inkar eden her insan hayatının en büyük yalanını söylüyordur ve büyük yalan nice yalanları da doğuracaktır. Peygamberimiz (asm) yalanı münafıklık alameti olarak sayar.
Ve münafıklık kafirlikten daha aşağılıktır ve hainliktir.
Münafığın alameti üçtür; konuştuğu zaman yalan konuşur, vadettiği vakit sözünde durmaz; kendisine bir şey emanet edildiği zaman hainlik eder.
Buhari
Peygamberimiz böyle derken biz hayatımızda yalana hala yer veriyor muyuz? Hem de bir süre sonra hayatımızı bir virüs gibi kaplayacağını bile bile?
Yalan manevi hayatımızı iflas ettireceği gibi maddi hayatımızı da iflas ettirir. Çünkü atalarımızın da dediği gibi “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”. Yalan söyleyen insan elbet bir gün yakalanır ve sonunda her ortamın istenmeyeni olur. Hatta kendi gibi yalancılar bile istemez onu. Böylelikle toplumda da kendine yer bulamaz.
Doğruluk ise İslamiyetin olmazsa olmazıdır. İnsanın kemaline giden yol doğrulukla aynı yoldur. Doğru söyledikçe ulvi hislerin doğması için de zemin oluşur. Doğruluk ilaç gibi yalancılıktan kaynaklanacak manevi hastalıkların şifası olur. Doğrudan hiç ödün vermeyen insan imanından da hiç ödün vermez. Doğruluğu ölçüsünde imanı da kuvvetli olur. İman demek sıdk demektir. Ve kurtuluş ancak sıdk iledir. Şahsi hayatımız için de toplumsal hayatımız için de kurtuluşun yolu sıdktan geçer. İslam aleminin tekrar ayağa kalkması için de dört elle sıdkla sarılması gerekir. Yalancılık İslam aleminde darağacına çıkarılıp asılmalıdır ki yalanın kötülüğü tüm aleme aşikar olsun.
Yalan ile doğru birbirinden beyaz ile siyah kadar uzaktır. Doğruluğun yeri en üst basamakken yalanın yeri kuyunun dibidir. Bu kadar birbirinden uzak iki haslet ne insanda aynı anda bulunabilir ne de toplumda. Yani bir toplumda yalancılar arttıysa ve yalan hoş görülüyorsa artık doğruluk için göç vakti gelmiştir. Tam tersi durumda doğruluk arttıysa yalan için idam vakti gelmiş ve toplumun artık yükselme zamanı yaklaşmıştır.
Kurtuluşumuz yalnız doğrulukla olabilir. Bu yüzden doğruluğu yüksek sesle bağırmalı ve sıdktan hiçbir şekilde vazgeçmemeliyiz.
Sual: Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir?
Cevap: Doğruluk.Sual: Daha?
Cevap: Yalan söylememek.Sual: Sonra?
Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd.Sual: Neden?
Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kâfi değil midir ki hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.Bediüzzaman Said Nursi, Münazarat
Evet bize her zaman lazım olan şey sıdk, sıdk, sıdk…
Her daim kaçmamız gereken şey de yalan, yalan, yalan…
Rabbim bizleri sıddıklar kafilesine dahil eylesin inşallah.
- Her hastalığın tohumu: yalancılık - 17 Nisan 2025
- Şükrederek iyileş - 26 Kasım 2024
- Yuvanın ışığı: ahirete iman - 29 Ekim 2024