Dünya kıyamete hızla ilerlerken fert olarak, toplum olarak, ülke olarak imtihan edilmekte ve sınanmaktayız. “İmtihan edilmeden öleceğimizi düşünmüyorduk herhalde…”
Allah (cc) imtihan ederken, ceza verirken, musibet gönderirken belli kanunlara göre yaratmakta, yaşatmaktadır. Duygu ve aklımızla bağlandığımız her bir meta bizi Allah’a ulaştırabilir veya uzaklaştırabilir. Bu sebeple sahip olduğumuz, sevdiğimiz, alıştığımız ne var ise kaybetmeden onun ile Allah’a yaklaşmanın yolunu bulmalıyız, Musa (as) misali öküzü boğazlamalıyız.
“Başımıza gelen sıkıntılar ya bir mükâfatın mukaddimesi ya da bir günahın neticesidir.” Bu düstur çerçevesinde biz daima, nefsimize karşı sıkıntı esnasında acaba hangi günahım sebebiyle bu başıma geldi demeliyiz. Zira Kur’an bize bunun dersini veriyor: “Size her ne kötülük erişirse kendi kusurunuz sebebiyledir” diyor Allah (cc) Nisa suresinde.
O halde Nisa suresinin 79. ayetinin verdiği hüküm ile bakalım halimize –ki Müslümansak eğer böyle bakmak zorundayız, böyle düşünmek zorundayız. Şu sıralar ekonomik olarak cezalandırılmaktayız. Sebep her ne olursa olsun Allah’ın mülkünde Allah tasarruf eder ve cezayı da Allah verir. Acaba biz ne hata ettik, hangi günahı işledik de bize Allah böyle ekonomik bir sıkıntı gönderdi diyelim, sebepleri aradan çıkarıp sebepleri yaratan Allah bize bunu neden reva gördü diyelim.
Burada ara bilgi olarak günahın anatomisi hakkında kısaca şunu söyleyebiliriz: Günah kâinatta yaratılışın rağmına, aksine olan bir harekettir. Hızla akan bir ırmak üzerinde her şey yatağında maksadına akıyorken birden tersine bir kulaç attığınızı düşünürseniz, hiçbir şey elde edemeyeceğiniz gibi bir de karşı dalganın tokadıyla veya enerjinizin tükenmesiyle mukabele görürsünüz. Yani ceza, yanlış hareketin (günahı kastediyoruz; yasaklanan, yapma diye nehyedilen şeyi yapmak) anında karşılığının bulunması, bir düzeltme veya bütünü tamamlamadır.
Âlimlerimiz “ceza, günahın lazımı zatisidir” demişlerdir. Günah ve ceza bir bütünün parçası gibidir. Günah işlendiği anda ceza külli irade tarafından kesilmiştir demektir.
Yine bir kanun/kaide üzerinden bize verilen cezanın kaynağını bulmaya çalışalım. Kaide şu; “el cezai min cinsil amel” yani ceza, amelin cinsindendir. Irmağa karşı kulaç atarsanız kolunuz yorulur, enerjiniz alınır. Hırsızın eli bu sebeple kesilir…
Şimdi bize verilen ekonomik sıkıntıyı bizzat şahsımız sonra da toplum üzerinden gözlemlerimizle kaide üzerinden anlamlandıralım. Ben ekmeğe değer vermez, onu israf eder, hiç önemsemez isem, onu daha pahalıya almak gibi veya daha kötüsü kıtlık gibi, ondan mahrum kalmak cezasıyla karşılaşabilirim.
Toplum olarak israfı hayatımızın bir parçası haline getirip dünyayı sömürülmesi gereken bir meta gibi sürekli yok etmek için sektörün bir parçası olursak israf ettiğimiz kâğıdı, peçeteyi alamaz hale geliriz. İşimizin kıymetini bilmez, maaşımızın kıymetini bilmez sürekli şikâyet üretirsek işimiz elimizden alınır ve kıymetini anlayana dek işsiz olarak eski günleri yâd ederiz.
Ya hırsızın hiç mi suçu yok, dünyayı yağma eden ABD, İngiltere ve diğer Batılı devletleri niye cezalandırılmıyor diyebilirsiniz. Biz de cevap olarak onların cezası o kadar büyük ki bu yüzden Cehennem yaratılmıştır diye karşılık veririz.
Elhasıl bize verilen dünya nimetini yok etmeden, hayvani bir iştahla tüketmeden, israf etmeden kullanmalıyız; ihtiyacımız olmayan hiçbir şeyin fakirliğini çekmeden bize verilene kanaat etmeliyiz. Bize verilen nimete nimet olduğu için, verildiği için, bize “Veren”in şuurunda olarak hürmet gösterirsek nimet artmaya devam edecektir, inşallah. Eğer bu şuurda olmaz isek bugün A düşmanlık edip imtihanımız olurken, yarın B düşmanlık edip imtihanımız olmaya devam edecektir.
Sosyal ve siyasi hadiselere kaderî hikmetleri açısından da bakmak özellikle bu çağda hem zorlaşmış hem de daha büyük bir ehemmiyet arz ediyor. Yazının bu manada bir bakış açısına dikkat çekmesi ve güncel hadiselere dair melekutî bakışa davet etmesi çok değerli. Zalimin zulmü ile kaderin adaletinin dengesini kurabilmek, ifrat ve tefritten uzaklaşıp vasat çizgiyi yakalamak noktasındaki çabanın en küçüğü bile çok kıymetli, teşekkürler.