SAVAŞLARDAN YORGUN ve bitkin çıkmış bir millet.
Elinde sopası, yüreğinde imanından başka bir şeyi olmayan bir millet.
Aşk ile “ya Hak” diye son kez ve yeniden ayağa kalkıp düşmanla göğüs göğüse çarpışan bir millet.
Ezan için, bayrak için, namus için, vatan için yekvücut olup izn-i ilahi ile istiklal uğruna savaşan bir millet…
Zalimlerin mazlum gibi muamele gördüğüne şahit oldular.
Kahramanların hain gösterildiğine ağladılar.
Uğruna öldükleri ezanlarını, dinlerini ve kitaplarını yasakladılar.
Örtüleri çekilen analar, Allah diyen hocalar darağacında sallandılar…
Milletin ve ordunun şerefi şahıslara verildi.
Şanlı tarihimiz ve ceddimiz ile aramıza setler çekildi.
Sebebsiz ve zulmen şeyhler, âlimler sürgün edildi.
Dinsiz bir nesil yetiştirmek için nice damlar serildi…
Uğruna savaşılan değerler hor görüldü.
Savaştığımız düşmana methiyeler düzüldü.
Hak batıl, batıl hak muamelesi gördü.
Gözlerden ve sînelerden kanlı yaşlar süzüldü…
Köklerinde İslam nuru olan bu çınarı kurutamadılar.
Şehitlerin kanlarıyla yeşeren bu toprakları çoraklaştıramadılar.
Semayı çınlatan ezanları susturamadılar.
Cazibedar hevesatla boğdukları nesl-i cedidi İSLAM’dan koparamadılar.
Kur’an kendi kendini müdafaa etti.
Bu millet sünnet-i seniyyeyi yeniden ihya ve inşa etti.
İdam sehpalarına, sürgünlere, hapislere, sû-i kastlere beş para kıymet verilmedi.
Her türlü zulme ve zendeka tuzaklarına müsbet iman hizmetiyle mukabele edildi.
İman hizmeti için öyle bir şahs-ı manevi teşekkül etti ki Resulullah’ın (asm) sancağını yeniden burçlara dikti.
Elhamdülillah…
- Yeniden biat ama bu kez Akabe’ki gibi… - 21 Nisan 2020
- Sessiz bir çığlık… - 29 Ekim 2019
- Gayyadayız… - 24 Eylül 2018