Şükür/hamd bir özdür; ruhun, hayatın, namazın, Kur’an’ın, kâinatın… Allah’ın cemal sıfatının tecellileri şükrettirir. Bu yönüyle şükür hem imanın hem de varlık tasavvurunun şifresi ve meyvesidir.
Ramazan-ı Şerif’e dair Yirmi Dokuzuncu Mektub’un İkinci Risalesi’ndeki bir cümle imanî bir şuur ve Kur’anî bir varlık tasavvuruna işaret ederek külli bir şükrün sacayağını tasvir ediyor:
İşte O’na teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya O’ndan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.
Şükrün bu sacayağını yaratıcı, kâinat ve insana bakan yönler oluşturuyor. Allah-kainat-insan bağlamı bu hakikat için de muhteşem bir perspektif sunuyor bizlere. Şükrün bu üç ana veçhesine kısaca odaklanmaya çalışalım.
Şükrün birinci veçhesini “nimetleri doğrudan doğruya O’ndan bilmek” teşkil ediyor. Her bir nimet, her bir rızık öncelikle Allah ile çok güçlü bir bağ kurmamıza vesile oluyor. Bunun için ise nimet ve rızıkların güzelliklerinin esma-i hüsnanın güzelliklerinin yansımaları/gölgeleri olduğunun farkındalığı gerekiyor. Örneğin iftar vaktinde orucumuzu açmak için bir hurma alıp besmeleyle (Allah’ın tüm isimlerini yâd etme niyetiyle) yediğimizde Rahman, Rezzak, Mün’im, Hayy, Şafi, Mülevvin başta olmak üzere çok sayıda isim hemen ilk anda aklımıza geliyor. Bizi bizden daha iyi tanıyan, bize merhamet ve şefkat eden, rızıkları faydalı, hayattar ve şifalı yapan, en güzel tatlar, renkler ve şekillerle süsleyen Bir’inin varlığını yakînen hissediyoruz o bir tadımlık rızıkta…
Ayrıca “doğrudan doğruya” vurgusu da önem arz ediyor. Bu şuurla yediğimizde her bir rızık birer tevhid mührüne dönüşüyor. Bir hurmayı yaratanın tüm hurmaları, tüm hurmaları yaratan zatın tüm meyveleri, tüm rızık âlemini ve kâinatı yaratan olabileceğini tefekkür ediyoruz. Bu tefekkürle bize ikram ve ihsan edilen her rızık bir yönüyle birer “şirk-savar”a dönüşüyor. Bereketlenen sofralarımız manen de genişliyor ve birer tevhid dersi kürsüsü oluyor.
Şükrün ikinci veçhesini “nimetlerin kıymetini takdir etmek” oluşturuyor. Bu takdirin derecesi ise nimetler/rızıklar dairesinin genişliğini ve tüm bunların hangi tezgahın/fabrikanın ürünü olduğunu fark edebildiğimiz nispette ziyadeleşiyor. Hurma misalinden devam edecek olursak tek bir hurmanın yaratılışı için hangi fabrikanın işletilmesi lazım? Bir ağacın muhteşem yaratılışından ağaçlar ve bitkiler âleminin harikuladeliğine, ta tatlar âleminin var edilişine, mevsimlerin yaratılışına, dünyanın eksenine ve güneş sistemine kadar iç içe nice ölçülü ve düzenli yaratılış silsileleri işletilmeli ki hurma soframıza bir nimet olarak gelebilsin. Bu büyük masrafı (o masrafın ardındaki insana kıymet verilişini) idrak etme çabamız nispetinde rızık ve nimetlerin kıymetini takdir edebildiğimizi ve şükrümüzü arttırabildiğimizi de tefekkür etmemiz gerekiyor.
Şükrün üçüncü veçhesini ise “o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmek” hakikati oluşturuyor. Kendimize soralım: nimetler olmadan en fazla ne süre yaşayabiliriz; bir hafta, bir ay? Bu “nimetsiz” geçen süre bile önceden bedenimize depolanan nimetler sayesinde bize ihsan edilecektir. Maddi vücudumuzun devamı için nimetler olmazsa olmaz. Manevi vücudumuzun devamı için de nimetlere ihtiyacımız var. Zikir, şükür ve fikir ruhumuzun en zaruri manevi gıdaları. Nimetlerin veriliş gayesinin belki en önemlisi bu manevi gıdalarımızı almaya da vesile olmaları.
Hasıl-ı kelam hakiki şükür için hakiki muhatabiyet, hakiki minnettarlık ve hakiki açlık yaşamak gerekiyor. Yüzümüz esma-i hüsnanın güzelliklerine çevrilmeli, kâinat fabrikasının işletilişindeki muhteşemliği fark etmeli ve maddi-manevi fakrımızın derinliğini idrak etmeliyiz. Oruç ibadeti vesilesiyle her bir nimete/rızka teşekkür makamında bu manada çok geniş bir tefekkür perspektifini kazanabiliriz. Şükürlerimiz/hamdlerimiz de üç vücud mertebesiyle (Allah, kâinat ve nefs) bağlarımızı her daim tazeler ve güçlendirir.
Tek bir hurma ve tek bir şükür deyip basit bir iş yaptığımızı düşünmeyelim. O anahtarlar (rızık ve şükür) öyle âlemleri açıyorlar ki akıl sır erdiremiyor.
- Şükrün sacayağı - 23 Mart 2025
- Gözyaşı - 19 Aralık 2024
- Ölüm, tesbih ve esma - 13 Kasım 2024