Kâfir kâinatın mızıkçısıdır

Kâfir kâinatın mızıkçısıdır

Bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bilselerdi!
Ankebut, 29:64

Küçükken hepimiz oyunlar oynardık. Maç, saklambaç, ebelemece vs… Hemen her oyunun mızıkçıları da olurdu. Onlar da oyuna bir şekilde katılır ama kurallara pek uymazlardı. Özellikle işlerine gelmeyen yerlerde… Bir anda oyunu bozmaya çalışırlar, kendilerini zor duruma düşüren o oyun kurallarını kendi haklarında geçersiz kılmaya uğraşırlardı. Tabii çocukların çoğunluğu tarafından sevilmezlerdi bu tipler. Çünkü güzel ve eğlenceli bir oyunun sekteye uğramasına sebep olan arızalı karakterlerdi onlar.

“Çocuk(luk) işte” deyip geçmeyin. Çocukluk bizim çekirdeğimizdir. Büyüdüğümüzde takınacağımız bazı tavırların özü çocuklukta gizlidir. “Ağaç yaşken eğilir” sözü bu yüzden meşhurdur ya…

Bilâ teşbih, kâfirler de sanki bu dünya imtihanında mızıkçılık yapan arızalı çocuklar gibidir. Çocukken oynadığımız oyunlara benzer şekilde dünya imtihanı da pek çok kurallara sahip. O da belirli bir süre için. O da bir yarış ve sınanma içeriyor. Onun da iyileri ve kötüleri var vs…

Bu kadar benzerlik elbette mızıkçılar açısından da geçerli. Dünya imtihanındaki vazifesini gerçekleştirirken işine gelmeyen yerde çark edenler, kuralları inkar edenler veya o kuralların kendi haklarında cari olmayacağını sananlar… Hepsi de “çocuk hükmündeki nefislerine esir olarak” bu kâinat sarayında icra edilen dünya imtihanının mızıkçıları olmaktadır.

Arkadaş! İslâmiyet bütün insanlara bir nur bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü İslâmiyet’in telkinatıyla küfr-i mutlak, inkâr-ı mutlak; şek ve tereddüde inkılab etmiştir. O telkinatın kâfirlerde de yaptığı in’ikas ve tesirat sayesinde kâfirlerin hayat-ı ebediye hakkında ümitleri vardır. Bu sayede dünya lezzetleri ve saadeti onlarca tamamıyla zehirlenmez. Bütün bütün o lezzetler elemlere inkılab etmez. Yalnız tereddütleri vardır. Tereddüt ise her iki tarafa baktırır. Deve kuşu gibi tam manasıyla ne kuş olur ve ne de deve olur. Ortada kalarak her iki tarafın zahmetinden kurtulur.

Mesnevî-i Nuriye

Mesnevî-i Nuriye’de alıntılanan bu metin üzerinden bakarsak aslında o mızıkçılar bile bu imtihandan bir açıdan memnundur. Çünkü küfürde yakîn yoktur. Dolayısıyla kâfirler hiçbir zaman inkârlarından tam anlamıyla emin olamazlar. “Ya inananlar haklıysa…” şüphesi küfrün meşkuk mahiyeti gereğince kalplerinde saklıdır. Bu nedenle içlerinde bir ümit ışığı hep vardır. Ama parlak ama sönük olsun kâfirler bu ümit ışığı sayesinde hayata tutunarak yaşamaktan lezzet alabilmektedir.

Kaldı ki mızıkçıların var olabilmesi, oynanan bir oyunun var olmasına bağlıdır. Aynı şekilde kâfirler de varlıklarını bu imtihan âlemine borçludur. Eğer “İslâm imtihanı” olmasaydı, İslâm’ın mızıkçısı hükmündeki kâfirler de var olmayacaktı. Dolayısıyla kâfirler (bilincinde olmasalar da) içten içe İslâmiyet’e minnettardır. Fakat bu minnettarlık şuur ve irade dışı olduğu için onlara ahirette bir fayda vermez. Sadece derin ve ebedî bir pişmanlık verir.

Cenab-ı Hak bu dünya imtihanını oyun ve eğlenceye dalmadan ciddiyetle ve samimiyetle verebilmeyi nasip eylesin. Âmin.

Abdülhamid Karagiyim
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.