Bediüzzaman Said Nursi ve Rene Descartes: Modern Dünya’nın kurtuluşu kimde?

Bediüzzaman Said Nursi ve Rene Descartes: Modern Dünya’nın kurtuluşu kimde?

Sonuç niteliğindeki cümleyi en başta söyleyerek başlayalım: Rehberi olarak Rene Descartes akılcılığını seçen Batı medeniyeti 1 milyon yıl da dünyaya hükmetse bir Bediüzzaman Said Nursi çıkaramayacaktır.

Bu cümleyle ne Bediüzzaman tarafgirliği yapmak ne de Batı’ya çocukça çamur atmaya çalışmak gibi bir amacım yoktur. Aksine gayet mantıkî bir metotla bunun bir “hakikat-i hal” olduğunu yazının ilerleyen bölümlerinde fikirlerinize sunmaya çalışacağım.

Belirteyim ki burada özellikle büyük düşünür değil, Said Nursi çıkaramaz diyorum. Bediüzzaman’ın büyük düşünürden öte bir şahsiyet olduğunda hemfikir olabiliriz. Hakkımızdır da, ama soru şu: Rehberi olarak Descartes rasyonalizmini seçen bugünün modernlerine “Bediüzzaman kimdir?”i açıklarken “çok büyük bir insandı, çünkü kendini insanların imanlarını kurtarmaya adamıştı” denilmesi o kişilerin dünyasında gerçekten bir ma’kes bulacak mıdır? O kişilerin dünyasında iman nedir? İmanları kurtarmak gayesi kayda değer bir iş midir? İmanları kurtarıyor diye Said Nursi ve Nurculuk değerli mi addedilmelidir?

Karşı taraftan pek olumlu cevaplar alınamayacak sorular sorduğumuzun farkındayız. Halbuki -dil, din, ırk, dünya görüşü vs. ayırt etmeksizin tüm insanların ortak paydası olarak tanımladığımız- evrensel değerlerden yola çıkarak da Bediüzzaman’ın Batı medeniyetinin çıkaramayacağı bir şahsiyet olduğu anlaşılabilir ve anlatılabilir.

20. yüzyılda yaşamış bir Alman iktisat profesörü olan E. F. Schumacher “Aklı Karışıklar için Kılavuz” isimli harikulade eserinde Batı rasyonalizminin modern insanları mana alemlerinden koparıp madde alemine mahkum edişini çok yalın, gerçekçi ve sarsıcı tespitlerle izah eder. Varlık mertebelerini (cansız-bitki-hayvan-insan) açıklayarak kitaba giriş yapan Schumacher bu mertebeler arasındaki (özellikle insan ve hayvan) göz ardı edilemez farkları ele alır. Ve son mertebede insan ve hayvan arasındaki farkı izah ederken insanı hayvandan tefrik eden anahtar kelimeyi kullanır: Kendinin farkında olma gücü (self-awareness).

(Not: Hakiki Risale-i Nur okuyucuları için (aynı kavramlarla olmasa da) yeni şeyler değil tüm bunlar elbette. Burada anlatmak istediğim insanı hayvandan çok farkı olmayan bir üst bir modeli olarak gören Batı felsefesine kendi içinden bu kadar sağlam bir reddiye çıkmasının takdire şayanlığıdır.)

Devam edelim: “İrade” olarak tanımlayabileceğimiz “kendinin farkında olma gücü” insanı hayvandan ayıran ve onun mana alemleri olmaksızın yaşamasını mümkün kılmayan bir güçtür. Çünkü dünyaya gözlerini açan her insan hayvanların sormadığı varoluş sorularını soracak, düşünüp taşınacak, mana alemlerinden (Schumacher’in deyişiyle üst varlık mertebeleri) mahrum bırakılmışsa ve kimi fantaziyelerle hislerini de uyuşturmadıysa, yaşamanın anlamsız olduğuna hükmederek hayatına son verecektir (Ardında intihar videosu bırakarak giden Mehmet Pişkin bunun apaçık ve yalnızca bir örneğidir.)

Gelelim Batı medeniyetinden hiçbir zaman Said Nursi’ler çıkamayacağı meselesine.

Shcumacher 4 bilgi alanı diyerek bir tasnif yapar:

1. Bilgi alanı (Kendi iç dünyamız)

2. Bilgi alanı (Diğer insanların iç dünyası)

3. Bilgi alanı (Diğer insanların gözünde benim neye benzediğim)

4. Bilgi alanı (Benim gözümde diğer insanların neye benzediği)

Anlaşılabileceği üzere 1. ve 4. bilgi alanları daire-i iktidarımız dahilindeyken 2. ve 3. bilgi alanları ise daire-i iktidarımız haricidir. Kitapta modern Batı’nın 1. bilgi alanında (kendi iç deneyimlerimiz) ne derece çorak kaldığı meselesi üzerinde uzun uzadıya tahlile girişilir. Madde aleminde oldukça ileri giden, ama varlık mertebelerinde, yani mana aleminde müthiş bir fakirleşme yaşayan Batı’da tek kurtuluş olabilecek semavi dinlerinde sistematik bir biçimde modern reddi sonucu hava tüpü olmadan yaşamaya mahkum kalmıştır. Bu vasatta yetişen insanlar kendi iç dünyalarından habersizdir. Schumacher’e göre bunun kaçınılmaz sonucu 2. bilgi alanından kesin bir mahrumiyettir. Zira empati, daha doğru ifadeyle hemhal olma dediğimiz duygu ”çok yüksek ölçüde deruni hakikat ve özgürlük” gerektirmektedir. Kendi deruni problemlerinden habersiz (dolayısıyla bir iç mihenkten mahrum) bırakılmış insanın başkalarının deruni meselelerinden haberdar olmasının imkansızlığı ise ispat gerektiren bir hakikat değildir ona göre.

Modern insanı bilgisayara, hakikate uyanmış insanları ise bilgisayar programcısına benzeten Schumacher (Zira bilgisayar sadece kendine verilen komutları uygularken bilgisayar programcısı yüklenmesi gerekli programları kendi seçer.) bilgisayarın değil, ancak bilgisayar programcısının gerçek manada kendisini başkasının yerine koyma iradesini haiz olduğunu belirtir. Kendini sevmeyen ve saygı duymayan insanın ailesine de, komşusuna da, ülkesine de ve en nihayet insanlığa da bir reçete sunamayacağı gerçeği üzerinde durur. Ardından asıl vurucu cümle gelir: Şefkat ve diğergamlık gibi en yüce manevi nitelikler olmadan bir insanın bilhassa 2. bilgi alanına, yani hakiki bir ”diğer insanların iç dünyasındaki asıl dertleri dert edinip çözüm üretme” ameliyesine girişmesi imkansızdır. Rasyonalizmi baş tacı edinmiş modern felsefenin ürettiği insanlardan böyle biri çıkamayacağı ise kitapta anlatılanlarla beraber oldukça aşikardır.

Sonuç olarak Bediüzzaman’ın (ve elbette Doğu’dan çıkmış daha nice gönül insanının) kendi iç dünyasını ustalıkla tahlili ve (nefsine yazdığı hakikatlerle!) insanlığın derdine derman çareler sunması Schumacher’in bahsettiği özellikle 1. ve 2. bilgi alanlarında, Mehmet Âkif’in söylediği

Victor Hugo’lar, Shakespeare’ler, Descartes’ler edebiyat ve felsefede Bediüzzaman’ın bir talebesi olabilirler.

hakikatdar cümlesinin güneş gibi bir ispatı olarak göründü benim gözüme.

Ve şu soruyu sorma ihtiyacı hissettim kendi kendime: Acaba tüm insanlığı kuşatacak Bediüzzamanvâri bir imani cehdle mi donanmışım? Yoksa “kendine Müslümanlığı” telkin eden modern düşünce beni de mi vurdu?

Abdülhamid Karagiyim
Latest posts by Abdülhamid Karagiyim (see all)
Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.