Dedem kâfir ülkesinde

Dedem kâfir ülkesinde

BUGÜN AVRUPA’da işçi olarak çalışan Türk köylüleri arasında, herhalde beş on saz şairi vardır. Akşamları fabrikadan berhanelerine yorgun argın dönünce kendi kendilerine sazla veya sözle kim bilir neler söylerler? Bir meraklısı çıksa da bunları toplasa ve neşretse, Türk halkının psikolojik ve sosyal görüşü hakkında kıymetli bilgiler edinirdik.

—Mehmet Kaplan, Edebiyatımızın İçinden, İstanbul, Dergâh, 2018, (1. Baskı, 1978), s. 45.

Uzun zamandır merhum Fevzi dedemin türküleri hakkında bir yazı yazmak istiyordum. Mehmet Kaplan’ın “Karacaoğlan Kâfir Ülkelerinde” başlıklı yazısını okuyunca yazmanın üzerime bir nevi vazife olduğunu hissettim. Yukarıda iktibas ettiğim kısım da bu yazının kendime vazife çıkardığım ilk paragrafı. Orada bahsi geçen Avrupa’da işçi olarak çalışan saz şairlerinden birisi de benim dedemdi. 70’lerde Şarkışla’nın Samankaya köyünden çıkıp Fransa’nın pek bilinmeyen küçük şehri Charleville-Mézières’e gelmişti. Memlekette yaşadığı sıkıntılardan kurtulmak için geldiği bu diyarlarda, şikâyetlerinin şiddet kesbedeceğini nereden bilebilirdi!

Şikâyetim senden zalım Avrupa

Nice cahilleri çıkardın yoldan

Tutulmuyor sözler ne gelir elden

Aşıladın bütün gâvur Avrupa, zalım Avrupa

Kim bilir, belki de gördüğü manzaralar karşısında, geldiğine pişman olmuştu ama iş işten geçmişti. Artık dertlenip söylemekten başka yapacak fazla bir şey yoktu. Saza ve söze sarılması, pişmanlığını ifade etmesinin bir yoluydu muhtemelen. Bugün de sık sık duyduğumuz aile dramları, dedemin gözlemlerinde de yerini bulmuştu:

Nice gelinleri eşten ayırdın

Yaramaz Türklere bu senin yurdun

Hayatlara sebeb oldun

Gâvur Avrupa, zalım Avrupa

Avrupa’nın daha fazla hayatlara sebep olmaması için, gözü buralarda olanları da uyarmak istemişti. Kendi gelmişti gelmesine ama daha fazla canların yanmasına razı olamazdı. Bavullarını hazırlamış olanların kulaklarına ulaşmış mıydı dedemin ihtarları? Ulaştığı kişilerde tesirleri olmuş muydu? Bu soruların cevaplarını bilmiyorum ama dedemin Avrupa hayalleri kuran arkadaşlarına bir çift söz söylediğini biliyorum:

Avrupa dediler gördüm gözümle

Türlü eda kadınında kızında

Hiçbir yalan yoktur Fevzim sözünde

Hepsi sende mevcut gâvur Avrupa, zalım Avrupa

İş gücü ihtiyacının Avrupalı ülkeleri ırkçılık gibi illetlere karşı bugüne göre daha fazla koruduğu o yıllarda, Avrupa’ya gelmek nispeten kolay sayılabilirdi. Ne Batılı ülkelerin istememezlik yapacak durumları ne de Türkiye’nin göçe engel olacak hali vardı. Gitmek isteyenlerin yolları fazlasıyla açıktı. Yolların açıklığına memleketteki açlığı eklediğimizde, Türk’ün yarısı kendini Avrupa’da bulmuştu. Gelenlerin niyetlerinde biraz çalışıp para biriktirdikten sonra dönmek vardı. Gelmek kolaydı ama dönmek sanıldığı gibi değildi. Evdeki hesabın çarşıya uymaması durumunun tam ortasındaydı gelenler. İşte dedemin uyarılarında, hesapların doğru yapılmasına da çağrılar vardı. İşin ucunda, gelip de bağlanıp kalmak, yuvasına dönememek vardı:

Avrupa’ya geldi Türk’ün yarısı

Vatanına dönemiyor bazısı

Bazıları anne baba göremez

Birçokları sılasına dönemez

Bağladın milleti gâvur Avrupa, zalım Avrupa[1]

Dedem bedenen Avrupa’da, ruhen memleketteydi birçok gurbetçi gibi. Eskisi kadar keskin olmasa da bugün de birçok gurbetçi için geçerlidir bu durum. Dedem yaşadığı ülkenin gündemine dair neler düşünüyordu, bilmiyoruz. Fakat aklının ve kalbinin bir köşesinde, Türkiye’de yaşanan hadiselerin olduğunu bize bıraktığı kayıtlardan biliyoruz. Sağ-sol kavgalarının yapıldığı yıllarda, yaşananlara gücü nisbetinde engel olmaya çalışıyordu:

Ne sağcıyım ne solcuyum

Doğrulara duacıyım

Yaradana inançlıyım

İnan Allah’ın aşkına, inan Muhammed aşkına

Dedemin yazının başlığına en çok uyan tasvirlerine, Avrupa Türkleri yoldan çıkarır türküsünde rastlarız. Avrupa onun nazarında hocayı bile yoldan çıkarıcı bir mahiyete sahipti. İmamı yoldan çıkaran Avrupa, cemaate neler yapmazdı? Dedem Bediüzzaman’ın fikirleriyle tanışmamıştı ama onun “felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya” olan hitabının bir nevi şerhi sayabiliriz şu sözlerini:

Sebeb olmak ister namaz kılana,

İnanmıyor şimdi hoca Kuran’a.

Avrupa’da gezer deli divana,

Avrupa hocayı yoldan çıkarır.

Fransa’da gezer deli divana,

Avrupa hocayı yoldan çıkarır.

Ağarmış saçları, dökülmüş dişi,

Allah yolu bilmez asla o kişi.

Domuz eti, şarap moruğun işi,

Avrupa moruğu yoldan çıkarır.

Çöplükte geziyor ekmek kurusu,

Avrupa’ya geldi Türk’ün yarısı,

Vatanına dönemiyor bazısı,

Avrupa Türkleri yoldan çıkarır.

Yuvasına dönemiyor bazısı,

Avrupa Türkleri dinden çıkarır.

Peygambere ayan olsun halimiz,

Kâfirlere verdik bütün varımız,

Düşmanıyla karışmıştır kanımız,

Avrupa Türkleri yoldan çıkarır.

 

Dinleyen beylere selamım olsun,

Sağlıkla vatandaş sılaya dönsün,

Bu destanım size hatıra olsun,

Avrupa Türkleri yoldan çıkarır.

 

Çınar Fevzim derde böylece bağlar,

Aşk ateşiyle yüreği dağlar,

Ahireti düşün kendine ağla,

Avrupa Türkleri yoldan çıkarır.[2]

 Ruhuna Fâtihalarla.


[1] https://www.youtube.com/watch?v=eu-G0ckf9Ck

[2] https://www.youtube.com/watch?v=OAG3F1slKjM

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.