Vakıf demek

Vakıf demek

Vermek hayatını…

Ama neye?

İstediğine mi?

İstenene mi?

İsteyene mi?

İsteyene tabii ki…

 

Vermek şartı iman etmek,

Ameli, niyeti sebat bilmek,

Şahadet şerbeti içmek,

Kendi bölüğünün başına geçmek,

Gül ekip diken biçmek,

Bunun adı vakıf demek…

 

Vermek hayatını,

Nasıl olması gerektiğini bilmeksizin,

Zamanın ilcaatı mı?

Hakikatın zuhuratı mı?

İşlerin teferruatı mı?

Vermek hayatını,

Hepsi senin dünyanda…

 

Hayatını vermek bazen gitmek,

Önünde sarp kayalıklar, çetin dalgalar…

Dalgalarda yüzmek ya da kayaları kazmak,

Gitmek veya kalmak,

Arasında bir fark var,

İnce sezdirmeksizin…

İhlâs da tam orada,

Bu enfüsi savaşta…

 

Kalmak yetkisi yok,

Ama sorumluluğu çok,

Bazen yalnız ağlamak,

Bazen yardım sağlamak,

Bozulmuş düzenin içerisinde düzeni sağlamak,

Tamire mi çalışmak?

Düzenin hayatını mı uzatmak,

Maksadın ne dersen?

Değil mesele gitmek ya da kalmak,

Mesele Zübeyir olmak,

İhlas-ı tâmmı yakalamak…

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.