EVET DÜN AYASOFYA’da gördüğümüz mahşerî kalabalık bize gösterdi ki:
Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.
Seksen altı sene Ayasofya Camii’ni ibadete kapatıp müzeye çevirdiler.
Ayasofya’nın hâli adeta ruhu çekilmiş bir insan gibiydi.
Ruhu çekilen bir insan da cesetten ibaretti.
Eğer mâ’bedin ruhu varsa o da içinde yapılan ibadetlerdi.
Ayasofya yığılmış bir ceset gibi, ruhu alınmışcasına İstanbul’un en görkemli yerlerinden birinde uzanmaktaydı.
Ve dün sanki tekrar dirilişini yaşadı.
Bu dirilişe şahit olmak için yüz binlerce insan Ayasofya Camii’ne akın etti ve hep beraber secdeye alın koydu.
Seksen altı sene sonra Ayasofya’da alınlar secdede, kalpler Arş’ta atıyordu sanki.
Tüm melâike alkışlıyordu bu güzel günü muhakkak.
Tüm büyük zâtların ruhu semada secde ediyordu.
O kadar güzel ve muştulu bir gündü Ayasofya Camii’nin açılışı.
Mahşerî kalabalığı en güzel ifade eden sözlerden biri de şuydu sanki:
Zulüm kısmak istediği sesi nâra yapar!
Selahaddin Şimşek
Zalim zulmettikçe insanların direncini kuvvetlendiriyordu.
Nasıl demir, ateş ile sağlamlaşırsa
Hak taraftarları da öyle sağlamlaşıyordu.
Ayaklar daha sağlam basıyordu hak zemininde.
Seksen altı sene Ayasofya minarelerinin davetini kısmıştı zulüm.
“Allâhu ekber!” nidâları duyulmaz olmuştu.
Lâkin seksen altı sene sonra öyle bir Allâhu ekber nidaları yankılandı ki dört minareden
Seccadesini alan Ayasofya Camii’ne koştu Türkiye’nin dört bir yanından.
Artık zulmün sesinin kısılacağının bir nişanesiydi sanki bu.
İslam’ın fecr-i sâdıkı başlıyordu inşallah…
Ayasofya Camii, ehl-i fazl ve kemalden mübarek ve muhterem zatlarla dolu olduğu bir zamanda, tek tük, sofada ve kapıda haylâz çocuklar ve serseri ahlâksızlar bulunup camiin pencerelerinin üstünde ve yakınında ecnebîlerin eğlence-perest seyircileri bulunsa, bir adam o camiye girip ve o cemaat içine dâhil olsa; eğer güzel bir sadâ ile, şirin bir tarzda, Kur’ân’dan bir aşir okusa, o vakit binler ehl-i hakikatin nazarları ona döner, hüsn-i teveccühle, mânevî bir dua ile o adama bir sevap kazandırırlar. Yalnız haylâz çocukların ve serseri mülhidlerin ve tek tük ecnebîlerin hoşuna gitmeyecek.
Mektubât
Dün okunan aşirler, hutbe esnasında verilen mesajlar, kılınan namazlar, secdeye değen alınlardan memnun olmayanlar olabilir.
Ama bu tek tük olanların dininin noksanlığını gösterir sadece. “Gözünü kapayan kendine gündüzü gece yapar.” Keşke bilselerdi…
Evet, onlar dalaletin en zulümâtlı kuyularında boğulurken
Biz gözlerimizi heyecanla istikbale dikip
İslam’ın fecr-i sâdıkını bekleyelim…
- Dünyanın geçici hastalıkları mı, ahiretin ebedî hastalıkları mı? - 13 Ağustos 2023
- En kuvvetli hazine: Ahirete iman - 20 Ağustos 2022
- Ramazan’ın ardından - 6 Mayıs 2022