Ekonomik dalgalanmalar ve Rezzak-ı hakiki

Ekonomik dalgalanmalar ve Rezzak-ı hakiki

Sen yalnız şu ipe takılan tatlı konserve kutusuna bak. (Haşiye: Konserve kutusu, kudret konserveleri olan kavun, karpuz, nar süt kutusu Hindistan cevizi gibi rahmet hediyelerine işarettir.) Eğer onun gizli matbaha-i mu’ciznümasından çıkmasaydı şimdi kırk parayla aldığımız halde yüz liraya alamazdık.
Sözler

Üstadımız böyle diyor.

Bizler ise son günlerdeki halimizle Rezzak-ı hakikiyi unutmuş gibiyiz. Herkes zamları konuşuyor yalnızca. Ama Üstadın sözünden de anlıyoruz ki bin para da versek, eğer O’ndan olmasaydı, alamazdık hiçbir nimeti. Hiçbir para birimi, türü yetmezdi almaya. Çünkü bir üzüm tanesinin olması için bile tüm kâinat mükemmel bir şekilde çalıştırılıyor. Üzüm tanesi için de, üzüm salkımı için de, üzüm bağı için de tüm kâinat aynı şekilde çalışmak zorunda. Güneş her gün doğmalı, aynı şekilde dönmeli, sıcaklığını, ısısını göndermeli. Dünya onun etrafında dönmeye devam etmeli. Bulutlar toplanmalı, yağmurlar gelmeye devam etmelidir ve daha sayısız olay gereklidir.

Peki hangi para biriminin gücü güneşe, dünyaya, bulutlara, yağmura geçer? Daha önceleri de olmamış mı? Bazen bir damla yağmur düşmemiş, insanlar kıtlıktan kırılmış. Peki bulutlara dolar teklif etsek yağar mı yağmur? Buluta milyon dolarlar versek, kabul eder mi acaba? Soruyorum, düşünelim bunun üzerinde. Her şey bize Rahmân olan Rabbimizden hediye. Düşen yağmur tanesi de, dönen dünya da, ısıtan güneş de…

Dolar yükselirken insanların kalplerine korku saldılar. Herkesi, ağzına kadar dolu buzdolaplarıyla bir korku saldı. Stok yapanlar oldu. Peki ne oldu, aç mı kaldık? Peyniriyle, zeytiniyle, yumurtasıyla, balıyla ve çayıyla oturduğumuz kâinat sofralarında biz hep doları konuştuk, aç kalacağımızı konuştuk. Oysa biz kuru ekmek dahi bulamayıp aç kalan, karnına taş bağlayan bir peygamberin ümmetiydik. Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam gerçekten aç haliyle şükrün en zirvesini yaptı. Biz ise dolu midelerimizle secdeye gitmeye üşendik. Oysa Rezzak-ı hakiki O’ydu. Veren de alan da O’ydu. Para birimlerini konuşurken (haşa) sanki asıl Rezzak’ı aradan çıkardık ve en büyük hataya düştük.

Aslında aç olan midelerimiz değil ruhlarımız. Peygamberimiz aleyhissalatü vesselamın ve ashabının ruhları doymuştu. Bu yüzden midelerin açlığı önemli değildi şükrün zirvesinde olmaya. Bizim ise şükürsüz dillerimiz midemizin açlığından değil ruhumuzun açlığındandı.

O’na yönelip hakiki şükre vardığımızda, rızkı verenin sadece Rezzak-ı hakiki olduğunu tüm varlığımızla anladığımızda, ümmet-i İslam yine birlik olacak, zirvelere koşacaktır inşallah.

Çünkü “ancak kalplerinde imanın iktidarını kurabilenler, yeryüzünde İslâm’ın iktidarını kurmaya muvaffak olabilirler.”

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.