Nasip etmeyince Mevla ne eylesin bu derbeder, acizane, fakirine kul…
Heyhat! Benim, senin ve onun haline, ahvaline, vaziyetine ve ızdırabına!
Nefret etmişiz, nefreti sevip koynumuzda beslemişiz özenle, üzerine titreyerek…
Nedir bu öfke, kime bu nefret?
Ey Adem’in torunları, birbirinize karşı ve birbirinden insafsızca, aşağılıkça…
Nefret ettirecek kadar bu kin niye?
Yoksa siz üvey kardeşler misiniz?
Yoksa hepiniz Bir’den mi geldiniz; her şeyin Bir olduğu gibi?
Nedir bu ideolojik esaret? Nedir bu kanun dışı ve insan yapımı kavrama taparcasına biat etmeler?
Sizler ki yeryüzünün en kapsamlı ve mucize yapısı; sanatlar içinde sanatkarın en özene bezene yarattığı sanat dalı. Sanatların en sanatlısı, en başı ve en birincisi.
Sizler ki envai çeşit yeteneklerin vücut bulduğu bir beden; ama bir tek barış, huzur, rahat, saygı, sevgi, hoşgörü ve tahammülkâr gibi kavramlardan uzak olan sanat.
İronik ve anlamsızca..
Gelinen son nokta ise muamma ve bilinmez.
Neler olacağı tahmin dahi edilemez….
- Şu köşe okyanus ötesi köşesi, bu köşe Türkiyeli köşesi - 9 Eylül 2016
- Kalemlerin altında, kurşunların gölgesinde bir şehir: Diyarbekir - 22 Nisan 2016
- Pembe dizi tadında bir aşkın hikâyesi - 23 Ocak 2016