Hayatını ifrat ve tefrit derelerinde savrulmakla geçirenler daima vasat ehliyle çatışma halinde olurlar.
Tahkir etmek, aşağılamak, çatışmak zamanımızın olmazsa olmazları haline geldi. Öyle bir söz düellosu içine girmişiz ki ne dediğimizin farkında bile değiliz. Artık düellolar silahlarla yapılmıyor, kelimelerle yapılıyor. Ama kelimelerle yapılanın hasarı daha da ağır oluyor. Kimse ne söylediğinin farkında değil ama sürekli başkalarını ne söylediğini bilmemekle itham ediyor. Ve bir kardeşinin yarasına merhem olmayı bırak ortak olmayı da çok görüyor. İsteyen herkes alınsın söylediklerime azizim herkes şikayetçi olduğu hatayı yapıyor. Ben de yapıyorum. Hatasız olan mı var bu dünyada. Eleştiremeyeceğimiz, bu da hiç hata yapmaz mı kardeşim diyebileceğimiz birileri var mı çevremizde?
Hepimiz hakikat peşinde koşuyoruz! Hakikatin peşinde koşarken kendi hakikatlerimizi başkasına kabullendirmeye çalışıyoruz. Kabullenemeyenin vay haline. Tahkir mi dersin? Hemen hazır. Bir dal tahkir alırım. Almam lazım. Çünkü sigara gibi alışkanlık yapıyor. Acı olan niye bu kadar tatlı gelir. Sev dersin, sevmez. Aşağıla dersin, aşağılar. Aşağılamak daha mı leziz? Bal şerbeti mi? Nedir bu?
Hakikate gelelim tekrar… Hakikat nedir? Nerede aranır? Kiminle aranır? Hakikati ne tanır? Bu yolculuğa yalnız çıkılır mı? Arkadaşın kim? Taktir edici yoldaşın var mı? Sıkılmadan içinden geçeni söyleyebileceğin biri var mı? Anlayabilir mi seni? Ne gözle bakıyor sana? Hangi duygularla? Hakikate giden yolda ne kadar yoldaş olabilir sana? Bana göre hakikat budur dediğinde ne söyler sana? Ya bu hakikat değil dediğinde ne söyler sana? Kendi vicdanından başkasının hakikati bulamayacağını düşünen bir dost ne verebilir sana? Nasıl bir meselin olsun istersin? Nasıl bir serüvenin olsun? Lafızlarını neye göre seçiyorsun? Dikkatle mi basıyorsun?
Hakikat peşinde olmak demek yüzlerce soruyu ardı arkası kesilmeden sorabilmek demek… Sorabiliyor musun? Senin de bir sorun var mı? Sorabileceğin biri var mı? Farkında mısın her sorun seni minarenin tepesine çıkaracak? Basamakları çıktığını hissedebiliyor musun? Basamaklarda bir nefes almalık dostların var mı? Sana bir yudum su serinliğinde bir güzel kelime bahşeden? Gördün mü sorularımız nereye kadar geldi? Hakikatler kelimelerden ibaret değil mi? Hepsinin bir anlamı yok mu? O zaman sana güzel kelimeleri vereni al, diğerlerine eyvallah de… Kısaca Allah namına vereni al, Allah namına vermeyeni Bismillah de al… Belki hakikat telakki etmediği şey seni hakikate götürebilir.
Sen daima vasat yolcusu olmaya çalış ve unutma çok çetin çatışmalar çıkabilir bu yolculukta. Bir darbe girişimi kadar etki de yapabilir. Kılcal damarlarına kadar acıtabilir canını. Müsbet olanı al, menfi olanı bırak… Aslında biriyle konuşuyormuşum gibi yaptığımı da zannetme, kendimle konuşuyorum. Aslında bütün bunları da kendime yazıyorum…
- Ejderhama mektup - 29 Mayıs 2017
- “Din koçu” nasıl olunur? - 27 Şubat 2017
- Yaşayan hikayeler - 16 Ocak 2017